SON MÜHÜR/Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) geçtiğimiz hafta düzenlediği Yerel Medya Çalıştayı hakkında konuşan Kocabaş, “30 yıldır bu kentte medya alanındayım. Yerel-ulusal ayrımı yapmıyorum çünkü günümüzde yerel medya değil kent medyası diyebileceğimiz bir halde şu an. Yerel Medya eğer kent medyasıysa İstanbul Medyası’nın orada ne işi vardı? Ben çalıştay ile ilgili, yansımasında organizasyonuna kadar hiç memnun değilim hatta bir miktar da utanıyorum. Çünkü gazetecilik belediyeden ilan almak için değil gerçekleri göstermek için vardır. Eleştirmek için basın vardır ilan almak için değil. Cuma günü de yazacağım” dedi.

“Neden İzmirliler İstanbul televizyonlarını takip ediyor?

CHP’nin düzenlediği Yerel Medya Çalıştayı’nda, Kılıçdaroğlu’nun “ Bizim doğru habere, sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacımız var. Bazen kendi dünyamızda kendimizi yeteri kadar sorgulamıyoruz. Hatalarımızı, yanlışlarımızı göremiyoruz. Hatalarımızı ve yanlışlarımızı bize bildirecek olan sizlersiniz. Anayasa değişikliğinde dördüncü güç olarak medyayı koyalım dedim olmadı. Medyanın gücünü çok iyi biliyoruz. Politikacılar, özellikle de iktidar sahiplerinin en çok eleştiriye ihtiyaç duyduğuna inanıyorum” sözlerini ele alan Kocabaş, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi’ye de çağrıda bulunarak, şunları söyledi:

“Ben buradan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sevgili dostum Dilek Gappi’ye bir çağrıda bulunmak istiyorum: Gel İzmir’in son 20 yılını sen masaya yatır. Bu onur senin, bu cemiyet yönetiminin olsun. Bu kentin 4 televizyonu neden yok oldu? Bu kentin gazeteleri neden satılmıyor? Neden bütün ağırlık internete düştü? Bu kentin iş adamları limon suyunun içinde havuç yiyip, viski içerken doğdukları kentin aidiyetini neden hissetmiyorlar? Neden İzmirliler İstanbul televizyonlarını takip ediyor? Neden gazeteler kahve masalarında yok? Neden İzmir’in haberlerini kahvelerde, berberlerde göremiyoruz. Benim fikirlerim var, gazeteler birleşsin ve dağıtım tekelini kırsın. Gençler gazete dağıtsın eskisi gibi.

‘Eskiden muhabirlikten muharrirliğe geçiş olurdu’

İzmirli bilmiyor ki gazeteleri. Benim bile bilmediğim gazeteler var 30 yıllık gazeteci olarak. Üstelik 10 gazetenin manşeti de aynı. Neden alayım? Eleştirmek küçültmez. Eleştiri ile hakareti, eleştiri ile küfrü ayıramıyorsan gazeteci olarak gezmemelisin. Kusura bakmasınlar, 50 sene başka işlerde çalışıp kahvede köşe yazısı okurken “Hadi ben de yapayım.” Demekle olmaz. Gazeteci demek muhabir demek. Muhabirlik yapmadan gazeteci olunmaz. Eskiden muhabirlikten muharrirliğe geçiş olurdu. Sonradan sonradan köşeler farklı meslek gruplarına verildi. Ama şimdi öyle insanlar var ki adam ev satıyor, ‘Ben gazeteci-yazarım’ diyor. Ben de kazarım o zaman. Ben neden ömrümü verdim bu mesleğe?

‘Neden uydudan yayın yapan İzmir televizyonuna kimse destek çıkmıyor?’

O çalıştayda kaç tane yerel medya yöneticisi çıkıp konuşabildi? Ege Telgraf sahibesi çıkıp konuşabildi mi. Kazandığını çocuklarıyla paylaşan biridir Aylin Süphandağlı. Onun gazetesinde her öğlen yemek kaynar, beraber yemek yenir. Neden Kadifekale’de gazete yok hemşehrim onu söyle bana. Neden uydudan yayın yapan İzmir televizyonuna kimse destek çıkmıyor? Bugün İzmir’de büyük bir boşluk var. Bunu bu süreçte öğrendim. Facebook’tan canlı yayın açtım. Herkes izlenmez diyordu, ben 30 dakika düşünmüştüm ama bin küsür kişiyle saatlerce yayın yaptım. Öyle garip teklifler geldi ki. Bir hareket oluşturmuş oldum. ‘İzmir Hareketi’ diye. 2 bin kişiye yaklaştık şimdi ve ilerleyen günlerde sokağa çıkacağız. Sözlerim var çünkü. Basmane’de Aziz Vukolos Kilisesi’nin bahçesinde olacak. Görsünler bakalım halkı. Bizim halkımız okur çünkü. Anlasınlar bu halkın neden gazete okumadığını.

‘Türkiye’de basının görevi halkı uyutmak, oyalamak’

Bir gün televizyon izleyeyim dedim, neler neler var inanamadım. Programlardan ana haberlere kadar her içerikte bayağılık var. Ailecek oturmuşlar katili arıyorlar ve üstelik herkes de üzerine gidiyor ‘Sen öldürdün’ diye. Bu nedir ya hu böyle. RTÜK başkanına defalarca sordum, arkadaşımdır da ama cevap gelmedi. Saçma sapan yemek programları, saçma eleştiriler. Türkiye’de medyalaşan basının görevi sadece halkını uyutmak, oyalamak, sorgulatmamak ve eleştiriye tahammül ettirmemektir. Vatandaş asla bunu istemiyor, hadi yarışalım bakalım.

‘İzmir’in yerel medyası, İstanbul’un önüne bent koydu’

Yaptığın ile söylediklerin uymazsa kimse sana inanmaz. Yıllar önce İzmir’de bir yerel televizyonda bir program yapılıyor. Manisa bile izleyemez o yayını, o zamanki imkanlar ile lokal birkaç yerde izlenebiliyor. Yayıncı masanın tam ortasında, tek kamera ile her iki tarafında da üçer kişi. Ve programı şöyle açtı hiç unutmuyorum: ‘Ekranları başında bizi izleyen milyonları saygıyla selamlıyoruz’ Milyonlar? İzmir’in nüfusu 3 milyon bile değil o zaman. Yine de güzeldi o zamanlar; Kanal1, EgeTv, SkyTV, YeniTv vardı. Hepsini ham yaptılar. Neden biliyor musun? İzmir’in yerel medyası İstanbul’un önüne bent koydu. Savaş Ay’ın A Takımı programını, biz Ekip 1 diye bir programla reytingde geçtik. Haberlere başladığımızda merkezde telefonlar bir anda çalmaya başlıyordu. Çünkü ayrım yapmıyorduk. Herkesi eleştiriyorduk, her şeyi konuşuyorduk. Ahmet Piriştina’nın en büyük belası bendim. Ondan bile saygısızlık görmedim. Aziz Bey başkan olduğunda, İZBETON bir yol açmış ama tüm toprağı yolun ortasına koymuş. Ben de bu haberi sabah programına koydum. Bizi izlemişler, bitince özel kalemden bir telefon, ‘Başkan akşam seni alacak bir yemek yiyeceksiniz beraber’ tamam dedim. Akşam geldi Aziz Bey, yedik yemeğimizi. Gece 11, dönüyoruz. Başkan dedi ki ‘Sabahleyin söylediğin yer neresi’ hay hay dedim. Acaba kaldırdılar mı diye de düşünüyorum, bir gittik aynı durumda. Benim yanımda müdürü aradı ve gerekeni söyledi. O gece de halledildi”

“80 darbesinin sonuçlarını yaşıyoruz”

80 darbesinin sonuçlarını, sağcı solcu, ilerici gerici fark etmeksizin herkesin yaşadığını aktaran Kocabaş, "O onun yandaşı, bu bunun yandaşı. 1900lerde Galata Köprüsü üzerinde ensesinden vurularak şehit edilen Gazeteci Hasan Fehmi vardı. Bugün merak edip Hıfzı Topuz’un “Özgürlüğe Kurşun” kitabını alıp okusunlar. Bir gazeteci öldürüldükten sonra ailesi neler yaşıyor görsünler. Zengin gazeteci olmaz. 80 darbesinin sonuçlarını yaşıyoruz biz. Ne yazık ki sağcı da solcu da, ilerici de gerici de etkilendi. Yeni Asır da gitti, Dinç Bilgin de gitti. O kadar öksüz kaldık ki. Bakın ne kadar çabalıyorsunuz burada. Burada özgürlük var ama onu hissettim ve gördüm. Ben girerken kimse aman bu konuda konuşma demedi. Bunları da yaşadık çünkü. İzmir’de gazetecilik yapmaya çalışan herkesi seviyorum. Ama onlardan ricam, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı’ndan ricam; tamamen ve her türlü siyasetten sıyrılarak Kılıçdaroğlu’nun eleştiri vurgusunu ön plana alalım. Eğer biz vatandaşa kendimizi okutursak bize reklam vermeyenler sıraya girer. Ki biz bunu da yaşadık“ şeklinde konuştu.

“Benim derdim AVM yapılması değil”

Planlanan yeni AVM ile ilgili de düşüncelerini aktaran Kocabaş, “AVM karşıtı olup olmamakta değilim. Açık söylüyorum, İzmir öngörüsüz iradelerin kurbanı olmuş bir kent. Hükümet, milletvekili, belediye hepsi de dahildir buna. Özellikle 1950lerden itibaren “Amerikan Hülyacılığı” ile rant tacirliği musallat olmuş. Kordondaki sakız tipi evlerin yıkılmasına çok üzülenler yıkılırken ne yapıyordu acaba? Bornova’daki AVMleri biliyoruz. İlk yapıldığından hiçbir şey yoktu oralarda. Şimdi etrafı çok kalabalık ve çirkin bir halde. Kavşaktan girer girmez kitleniyorsun. Plansız yapılmış ufacık yollardan geçiyorsun. Hesapsız kitapsız yapılan bir AVM yüzünden çoğu arkadaşım uçağını kaçırdı trafikten dolayı. Üçkuyularla ilgili ilginç şeyler öğrendim ama bakalım ne zaman açılacak orası. Sorduğum sorulara cevap vereceklerse lansmana ben de katılabilirim. Benim derdim AVM’nin olması değil. İstihdam sağlayacak orası, karşı olabilir miyim? Ama bir bakın deniz tarafından nasıl görünüyor. Kimi kandırıyorsunuz. Trafik ne olacak? Nüfusumuz artıyor. Kapalı otoparka girmek istemeyenler ne yapacak? Gördük bu sıkıntıları diğer AVMlerde. Zaten tabiat ana bunun karşılığını veriyor. Sarsıyor bizi” ifadelerini kullandı.

“Gazeteciler Birliği’ni kurmak zorundayız”

İzmir'de birçok gazetecilik ve medya üzerine üniversite olduğunu belirten Kocabaş, 'Gazeteciler Birliği'nin gerekliliğini şu sözlerle dile getirdi:

“Cuma günü de geleceğim ve o gün de basın çalıştayını konuşalım. Bazı söyleyeceklerim var. Onları konuşalım, gazeteleri ve gazetecileri konuşalım. Biz ”Gazeteciler Birliğini” kurmak zorundayız. Ben yerel televizyonda çalışarak evlenip baba oldum. Şimdi bana yerel medyada çalışan bir genç meslektaşım hayallerini anlatsın dinleyeyim. Evlenebilir mi, eşya alabilir mi, ev tutabilir mi? Kendimizi kandırmayalım. Patronaj bakışlı basın analizi olmaz. Basın ancak gazetecilerin konuşabileceği bir şeydir. Siyasetçilerin değil. “Böyle gazetecilik olmaz.” diyen siyasetçiler martaval okumasın. Hiç haber yazmadan, gazeteciliği bilmeyenleri bu söyleminden ne çıkarabilirim. Beğenmiyorsan izleme.

İzmir’deki okulların çoğunda var gazetecilik ya da medya bölümü. Nerede bu çocuklar? Ben derse girdiğimde sormuştum kaçınız gerçekten fiilen gazetecilik yapmak istiyorsunuz diye. Yirmisiyle halen görüşüyorum ve konuşuyoruz. Bu zeminde, bu süreçte yerel gazeteciliği gençlerin sürdürülebilir bir iş alanı olarak görmesi çok zor.”

Editör: TE Bilişim