Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner Gün Başlıyor programına konuk olan İzmir Aşkına Derneği Başkanı Filiz Güleç ve İzmir Aşkına 8500 Müzikali Yönetmeni Gökmen Küçüktaşdemir Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı.

İzmir Aşkına Derneği’nin kuruluşu hakkında bilgi veren İzmir Aşkına Derneği Başkanı Filiz Güleç, “ İzmir Aşkına Derneği planlı, projeli bir şekilde iki yıl önce konuşulmaya başlanan nasıl herkese ulaşabiliriz diye yola çıktığımız bunun içinde müzikli bir oyun seçtiğimiz bir proje. İnsanlara ulaşmanın yolu tarihin başından beri hep müziktir, şarkılar ve türkülerdir. Bir arada olmanın, mutlu ve mutsuz olmanın yolu hep müzikte birleşir, duygularımızı belli eden en iyi yöntemdir. İnsanların de bu duyguya katılıp, eşlik edebildiği müzik insanları kendi içimize alabileceğimiz bizimle birleştirip kendimizi anlatabileceğimiz bir yol olduğunu düşünerek müzikal tercih ettik. Amacımız İzmir, aşkımız İzmir bu sebeple de İzmir’i anlatmak gerekiyordu” dedi.

“İzmir’in 8500 yılını anlattık”

“Geçen seneki oyunumuzda mübadele döneminden bugüne kadar getirmiştik, İzmir’in o zaman ki dönemini anlatmıştık. Bu seneki oyunumuzda da İzmir’in 8500 yılını anlatalım istedik. Amazonlarla başlıyoruz. Amazonlardan bugüne kadar geliyoruz bu sene. İzmir Aşkına Derneği olarak da halka, insanlara ulaşabilmenin, kendimizi anlatabilmenin İzmir’i anlatabilmenin, İzmir’i daha fazla nasıl tanıtırızın yolu bizim için müzikal. Tek projemiz bu olmayacak İzmir Aşkına Derneği olarak, bu projelerimizden en büyüğü ve bizim başlangıç noktamız. Bunun arkasından bir sürü şey gelecek, yazarlıklar, akademiler Sevgili Gökmen’in projesi, Gökmen aynı zamanda derneğimizin kurucu üyelerinden. Biz on arkadaş kurduk derneği. Kalabalık bir dernek değiliz ama çok gönüllü bir derneğiz biz. Dernek üyesi çoğaltmak derdinde olan bir dernek değiliz. Zaten herkes İzmir gönüllüsü, bu şehirde yaşayan herkes bize katkı sağlamak için çırpınıyor. Bugüne kadar üç gösterimizi yaptık ve o üç gösteride yaklaşık iki bine yakın insan biz ne yapabiliriz diye yanımıza geldi sahne sonlarında. Bu da zaten İzmirlilerin, İzmir’de yaşayan herkesin nasıl gönül vereceğini gösteriyor bize. O yüzden derneğimiz başarı ile ilerleyecek diye düşünüyorum.”

“Ekipte elli beş kişiyiz ”

İlginç bir bilimsel bir araştırma: Köpeğiniz sizi öldükten sonra yer mi? İlginç bir bilimsel bir araştırma: Köpeğiniz sizi öldükten sonra yer mi?

İzmir Aşkına Dernek kurucularından İzmir Aşkına 8500 Müzikali Yönetmeni Gökmen Küçüktaşdemir, “ Biz geçen sene yaptığımız müzikalden sonra karar verdik buna geniş platformda, alt yapısı sağlam bir şekilde ulaştırırız diye kendi aramızda konuştuğumuz zaman bir dernek kurmanın bizim açımızdan fayda sağlayacağını düşündük. Ve çalışmalara başladık, Sevgili Filiz o alt yapıyı oluşturdu. Bunun üzerine yapılması gerekenler neler olabilir diye planlama yapıldı, dernekle ilgili on kişilik grup oluşturuldu ve herkes çalışmaya başladı. Dernek oluşturulması ile beraber eş zamanlı olarak da ikinci senaryo yazıldı. İkinci senaryoda Sevgili Filiz tamamını oluşturdu, biz de eksiklikleri tamamladık ve sahneye koyulacak hale getirdik. Sonrasında ise gönüllülerle çalışmalar başladı. Elli beş kişiyiz arkadaki ekiple beraber. Elli kişi gönüllüler ve sahneye çıkıyorlar. Onların eğitimleri, dansları, oyunculuk düzeylerinin daha yukarı çekilmesi ile ilgili uzun bir çalışma gerçekleştirdik. Uzun derken aslında bize uzun geliyor belki de. Aslında üç- üç buçuk ay sürdü bu anlamda da rekor kırdık diyebilirim. Haftada iki gün yaptığımız provalar bizi önemli bir noktaya taşıdı.  Burada arkadaşlarımızın öz verileri çok önemli. Ailelerinden, eşlerinden, çocuklarından feragat ederek haftanın iki günü saat yedi buçukla, on bir buçuk arasını bize ayırdılar. O zaman diliminde bizde çalıştık. Derslerini tamamladılar, oyunculuklarını üst seviyelere çıkardılar. Bu müzikali böylece gerçekleştirdik. Bazı gönüllüler dansta belli bir kariyer yapmışlar ama bırakmışlar, dans derneklerinde oyuncu olmuşlar. Sadece birkaçının biraz daha fazla diğerlerine göre artısı var. Biz onları da kayda alarak ve diğerlerini de düşünerek rol dağılımını ve sürecin nasıl işleyebileceğini ortaya koyduk. Planlamamız doğrultusunda da yürüttük. Üç- üç buçuk ayda da sahneye çıkacak düzeye geldik” ifadelerini kullandı.  

“Aldığımız tepkiler çok güzel”

Filiz Güleç, “Geçen seneden ve bu seneden toplam anılar diye düşünecek olursak biz çok güzel tepkiler alıyoruz. Sahneye çıktığımız zaman o yaşadığımız keyfi, adrenali ve müthiş bir şey yapıyor olmanın ve bunu sahneye koyuyor olmanın sevdiğimiz, âşık olduğumuz şehri insanlara anlatabiliyor olmanın, geçen sene mübadele döneminde yaşananları bir miktar bu sene de Homeros’u, İskender’i insanlara bakın bunlar bizim değerlerimiz aslında diye anlatabilmenin heyecanını yaşıyoruz. Sahneden indiğimizde Homeros İzmirliymiş gerçekten… Bu seneki sloganımız Homeros İzmirlidir idi, geçen seneki sloganımız da İzmir’in üçüncü kuşağı İzmir’e katkı sağlıyor idi. Geçen seneki oyunumuz İzmir’e dair klasik bir mübadele oyunuydu aslında. Herkesin bildiği, duyduğu, benim annem bir Yahudi’ye sevdalanmış benim annem bir Rum’a sevdalanmış ama ayrılmak zorunda kalmışlar, biz Yunanistan’dan, Yugoslavya’dan gelmişiz diye bir hikâye üzerine kuruluydu geçen seneki. Bütün bunları anlatıyordu. Gönüllü bir olan insanların dilleri ayrı, dinleri ayrı da olsa ortak bir nokta da ulaşabileceklerini anlatıyordu. Bu sene de İzmir’in 8500 yılına sahip çıkmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Aldığımız tepkiler çok güzel. Biz doğru yolda olduğumuzu her seferinde şöyle anlıyoruz her sahne sonrası arkadaşlarımıza mesajlar geliyor. Şöyle güzeldiniz, böyle güzeldiniz diye. O mesajlar bizim için çok önemli ama arkadaşlarımıza şunu da anlatıyorum size gelen ayrıntı mesajları da anlatın mesela bir tanesi demiş ki benim Aristides diye bir adamın varlığından haberim yoktu ve böyle bir adamın İzmir’le ilgili iki bin sene önce kitap yazdığını bilmiyordum bunu araştıracağım demiş. Bu bizim için çok önemli. Bir kişiye İzmir’i anlattık. “Aşk Bu Değil ’in” bir İzmir şarkısı olduğunu ve ya Zeki Müren’den “Yaralı Gönül” şarkısının aslında bir İzmir şarkısı olduğunu insanlara anlatabilmiş olmak ve insanların kafasında bir soru işareti yaratmak çünkü soru işareti hatır da kalır. Bence en önemli kısım bu anılarına soru işareti bırakarak gidiyoruz. Senaryoların ikisi benim ikisi de noterden bana geçmiş durumda. Nasıl izleyebileceksiniz diye bilgisini de verelim. İzmir Kent Arşivi’ne sokmak üzere hediye ediyoruz iki senaryoyu da. Bu oyunların sadece bizim tarafımızdan değil herkes tarafından oynanabileceği ile ilgili bir izin veriyoruz. Biz de tekrar oynayacağız üçüncü oyunumuzu. En son oyunumuzda böyle bir seri yapmayı düşünüyoruz ama bu sene için değil. Çünkü bu sene ki projemiz sağ olsun Gökmen sayesinde çok büyük hale geldi. Yönetmenimiz bizi keyifle ve sakinlikle idare etti ki o elli kişiyi bir arada tutabilmek onun işiydi aslında” dedi.

“Amazonlardan başlıyoruz”

Küçüktaşdemir, ”İzmir Aşkına 8500 Müzikali ne anlatıyor dersek, biz Amazonlardan başlıyoruz anlatmaya. Amazon Kadınları bizim için önemli tabi ki. Biz İzmir’i bir kadın kenti olarak görüyoruz. Dolayısıyla Amazonları anlatmak bizim için en önemlilerden bir tanesi. Hikâyemiz oradan başlıyor arkasından Homeros, Aristides gibi Atatürk’e kadar geliyoruz. Bu süreçte bu kente katkı sağlamış insanların düşünceleri, fikirleri nasıl bir ruh halinde neler yaptıkları hikâyemiz boyunca anlatılıyor. Biz kimi zaman dansla, kimi zaman müzikle kimi zaman sunucumuz sayesinde bilgiler vererek anılar üzerinden devam ediyoruz. Onların anlatmalarıyla bütün hikâye seyircilere aktarılıyor. “

“Türklerin İzmir’e girişi Çaka Bey ile oluyor”

Güleç, “Bu okuma kısmını herkes soruyor bana nasıl bu bilgi diyorlar. Benim mesleğim Turizm. Bunlar ben de birikmiş olan bilgilerdi böylece dışarı çıktılar. Ekstra bir şey yaptığımı söyleyemem belki olan yılları tekrarlamak üzere birkaç kitap bakmışımdır. Aristides beni biraz zorladı onla ilgili çok fazla bilgi ne yazık ki Çakabey ve Umur Bey’le ilgili çok fazla bilgi bulamadım. Çaka Bey ve Umur Bey’e daha fazla yer vermek isterdim. Türklerin İzmir’e girişi Çaka Bey ile oluyor. İzmir Beyliği’ni kuruyor. Çaka Bey’in İzmir’e girişi Türk denizcilik tarihini başlatıyor. Çok önemli bir nokta bu. İzmir’de Çaka Bey varken neden boyoz, gevrek derdindeyiz ya da neden tüm dünyanın okuduğu İlyada ve Odesya Destanı’nı anlatmıyoruz dedik. Bu kitap İncil’den bile fazla okunmuş ve bu kitapların yazarı İzmir’de doğmuş. Yunanistan’a gidiyorsunuz her yerde Homeros’un resimleri, heykelleri var ama biz de neden yok? Neden İzmir buna sahip çıkamamış? İskender İzmir’den geçmiş üçüncü şehri İskender kurmuş ki tüm dünya sahip çıkmaya çalışıyor İskender’e. Ama biz diyemiyoruz İskender, İzmir’i kurdu, parasını İzmir’de bastırdı diye… İşte bu oyunla bunu müzikal ile anlatmaya çalışıyoruz.”

“Kente faydası olan insanları anlatmalıyız”

Küçüktaşdemir, “ Başka müzikaller de yapılmalı biz sadece bir kapı açtık. Buradan devam etmeli. Biz kendi öykülerimizi ne kadar öne çıkarırsak bu öykülerle ilgili insanlara o kadar ulaşırız. Reklamcılıkta da önemli olan hikâyedir. Biz de bir sürü hikâyeler var. Bu hikâyeler paylaşılmalı. Bu kente faydası olan insanları daha iyi bir şekilde dile getirmemiz lazım. Biz de bu yüzden sanatı seçtik. Bu oyun bizi tatmin etti ama daha iyi geliştirilebilir gönüllülerimizi de içine katarak sahnede bunu daha nasıl iyi sergileriz diye peşine düştük. Ve bunu da iyi yapabildiğimize inanıyoruz üç gösteriden sonra aldığımız tepkilerle. Birçok şey yoktan var edildi bu oyunda. Müzikler için uğraşıldı, telifler alındı. Danslar için saatlerce çalışıldı, herkes işinden, çevresinden daha fazla feragat etti. Ortaya böyle tamamlanmış bir eser çıkardık. Her sahneye çıkışımızda da bunun heyecanını yaşayarak çıkıyoruz. Ve bu da bizi keyiflendiriyor.”

“Bu sene her şeyi kendimiz yaptık”

Güleç, “Bir önceki oyunda biz 12 kişiydik ve bir dans okulu ile çalışmıştık. Bu sene öyle bir durumumuz yoktu. Danslarımızı her şeyimizi kendimiz yaptık çünkü yapabiliriz. Bir dans kurumuna bir şeye bağlı kalmak bizim için kolay olmadı geçen sene. Bu sene her şeyi kendimiz yapabiliriz diye yola çıktık. Ve yapılabiliyormuş zor ama getirisi çok güzel. Oyunlarımızdan bir bağış geliri var ve o bağışı sadece İzmir Aşkına Derneği’ne ayırmıyoruz o bağışı da İzmir’le paylaşıyoruz. Bizim amacımız hep paylaşmak üzerine. Bu sene yepyeni elli kişiyi seçmeyle aldık. Üç günlük bir başvuru süresi ayırdık ve o üç günde üç yüze yakın kişi başvurdu. Demek ki insanlar bunun içinde olmak istiyor. Senaryomuza göre en uygun kişileri seçtik. Ve seçim sonucu şu an elli kişiyiz. Talepler fazla, hayallerimiz çok fazla. Yeni seçmelerle beraber aramızda genç arkadaşlarımız oluştu. Yaklaşık beş altı tane 17 yaşında arkadaşlarımız var aramızda. Demek ki gençler de bunu yapmak istiyor. İzmir’in okulları da bunu sergilesin, İzmir’deki çocuklar da bunu öğrensinler. Antakya Medeniyetler Korosu bu işe benim ilk adım atmama sebepti. Nasıl ki bu koroyu Antakya’da dinlemek için bir yarım saatlerini ayırıyorlarsa aynı şekilde bu oyunumuz da İzmir’in bir salonunda haftanın bir günü oynanacak. İzmir’ gelen turistler, İzmir’in ne olduğunu orada öğrenecekler. İzmir’in böyle bir gösteriye ihtiyacı varmış. Görsel sanat önemli ama biz bir tarih anlatıyoruz. Biz sanat yapmak için yola çıkmış bir grup değiliz. Biz İzmir için yola çıktık sanatı da basamak olarak tercih ettik.”

“Prova ile role uygun olanlar belirlendi”

Küçüktaşdemir, “Bir okuma provası yaptık, okuma provası sonrası role uygun olanları belirledik. Onlarla birebir bazen de toplu çalışma yapıldı. Oyuncu koçumuz Pınar Olgun var Opera ve Bale’den. Burada da bize çok destek oldu. Oyuncularla ilgili birebir çalışmalar yaptılar. Sahnede en iyi şekilde nasıl bir rol yapabiliriniz diye peşine düştük. Sahne sahne çalıştık rolleri. Danslarla beraber birleştirdik. Oyuncu ve dansçı arkadaşlarımız buradan nasıl bir şey çıkacak acaba diye merak ettiler. Işığı, sesi bilmiyorlardı. Yavaş yavaş neyin içinde olduklarının farkına vardı oyuncular. Sahneye çıkınca biz çok güzel bir şeyin içindeymişiz dediler.”

“Yaklaşık 8-9 gün kostüm diktik”

Filiz Güleç, “ Arkadaşlarımızdan Binnur Taş, iyi bir oyuncudur. Ben bu projede olmak istiyorum dedi. Binnur bir profesyonel aslında başka tiyatrolarda tek kişilik oyunlar sergileyen gencecik bir arkadaşımız. Gökmen, Binnur’u daha önceden tanıdığı için olmalı diye düşünürken bir yandan ailelerin mesleğini de soruyoruz. Binnur babam derici benim deyince tamam bizimlesin dedik. Bir yandan da kostümlerin nasıl olacağını düşünüyorduk. Bizimlesin ama tek bir şartımız var sana babandan destek isteyeceksin bize deri getirecek dedim. Olur deyince bizimle oldu. Tahmin ettiğim gibi de oldu. Binnur ikinci provamız da bize derileri getirmişti. Ama daha sonra oyunumuzda bizimle olamadı. Başka tiyatro oyunları vardı. Buradan ona teşekkür ederiz. Adı hala listemizde var. Deri parçaları geldi ve ofiste birikti. Roma Dönemi içinde beyaz kumaşa ihtiyacımız vardı. Çiğli Belediye Başkanımız Utku Bey ben sizi bir yere yönlendireceğim oradan destek alabilirsiniz dedi. Oradan bir firmadan destek geldi. Kostümcü bir arkadaşımızla beraber arkadaşlarımızla dikime başladık. Önce Amazon Kadınları kostümünü diktik. Yaklaşık 8-9 gün kostüm diktik. Biz oyunda ilk başta çok korktuk çok bilgi vereceğiz sıkılacaklar diye ama baktık ki kimse gitmiyor. Bir buçuk saat ara vermeden gösteriyi insanlara sunuyoruz. İnsanlar keyifli ve bilgilenmiş şekilde oradan ayrılıyor. 7 Temmuz’da Güzelbahçe’de olacağız amfi açık tiyatroda. Arkasından 14 Temmuz’da da Seferihisar’da olacağız. Eylül, Ekim ayında da gösterilerimiz olacak. Bodrum ve Marmaris’ten de tarih bekliyoruz. Biletlere de İzmir Aşkına Instagram sayfasını takip ederlerse bulabilirler” diye konuştu.

Editör: MELEKŞAH TUFANER