Zafer Yolculuğunda Osimhen

Galatasaray, Eyüpspor karşısında elde ettiği 5-1’lik galibiyetle hem liderliğini perçinledi hem de şampiyonluk yürüyüşündeki kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. Ancak bu maçın ötesinde, adeta takımını tek başına sırtlayan Osimhen’in sahadaki performansı, konuşulmaya değer asıl meseleydi.

Abone Ol

Galatasaray, sezonun son düzlüğüne girilirken gösterdiği kararlılıkla şampiyonluk yarışındaki ciddiyetini bir kez daha kanıtladı. Eyüpspor karşısında aldığı farklı galibiyet, sadece üç puanlık bir kazanım değil, aynı zamanda takımın kolektif bilincinin ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyan bir gösteriydi. Sezonun ilk yarısında puan kaybettiği rakibi karşısında bu kez çok daha organize, istekli ve hedefe kilitlenmiş bir oyun sergileyen Sarı-Kırmızılılar, oynadıkları futbolla sadece skor tabelasında değil, zihinsel olarak da rakiplerine fark attı.

Maça başlarken Galatasaray cephesinde dikkat çeken en önemli unsur, oyuncuların sahaya herhangi bir telaş ya da dağınıklık olmaksızın çıkmasıydı. Her bir futbolcunun ne yaptığını bilerek, oyunun gerektirdiği sorumluluğu ciddiyetle yerine getirmesi, bu sezonun belki de en net yansıması oldu. Galatasaray, sahada sadece bir futbol takımı gibi değil, inanç birliğini sağlamış, hedefe odaklanmış bir organizasyon gibi hareket etti. Böyle olunca karşısındaki rakibin ismi ya da hedefi ne olursa olsun fark etmiyor.

Eyüpspor, Süper Lig’e çıkma mücadelesi veren ve hedefi olan bir takım. Ancak Galatasaray karşısındaki performansı, bu hedefin ne kadar uzağında olduklarını gözler önüne serdi. Oyun olarak hiçbir direnç gösteremeyen, organize olamayan ve en önemlisi mücadele etmeyen bir görüntü sergilediler. Arda Turan’ın teknik direktörlüğünü yaptığı takımın, bu şekilde oynamaya devam etmesi durumunda kalan maçlarda işinin çok zor olacağı açık. Koşmadan, rakibe direnç göstermeden futbol oynamak, Galatasaray gibi güçlü takımlar karşısında işe yaramaz. Özellikle de Galatasaray gibi her an gol düşünen, topa sahip olan ve rakip yarı alanda sürekli baskı yapan bir takıma karşı böyle bir anlayışla sahaya çıkmak, mağlubiyetin kaçınılmaz olacağını gösteriyor.

Sarı-Kırmızılı takım bu maçta da rakibini baskı altına alarak adeta oyun planını bozguna uğrattı. Yüksek pas yüzdesi, sürekli hücum düşünen yapısı ve takım halinde öne çıkan performansı, Eyüpspor’un tüm planlarını altüst etti. Maçın skorundan çok, Galatasaray’ın oyunu domine ediş biçimi dikkat çekiciydi. Galatasaray açısından belki de en sevindirici nokta, takımın zorluk yaşamadan, oyunun tüm kontrolünü elinde tutarak bu galibiyeti elde etmiş olmasıydı.

Ancak bu galibiyetin ötesinde, maçın öne çıkan ve adeta tüm dikkatleri üzerine çeken bir ismi vardı: Victor Osimhen. Nijeryalı yıldız, sadece attığı gollerle değil, sahada gösterdiği üst düzey mücadeleyle de alkışı sonuna kadar hak etti. Osimhen’in sahadaki performansı, klasik bir golcünün çok ötesindeydi. Oyunun her anında yer aldı, savunmada kritik hamleler yaptı, kazandığı topları ileri taşıdı, pozisyon yarattı ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle Eyüpspor savunmasını çaresiz bıraktı.

Galatasaray forması altında Süper Lig’de 22 gol kaydeden ve toplamda 31 gole ulaşan Osimhen, bu sezonun en dikkat çekici isimlerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Sadece Galatasaray taraftarlarının değil, tüm futbolseverlerin takdirini kazanan bu performans, onun neden Avrupa’nın büyük kulüpleri tarafından takip edildiğini de gözler önüne seriyor. Sahada gösterdiği profesyonellik, işine duyduğu saygı ve takım oyununa olan katkısı, Osimhen’i sadece bir gol makinesi değil, aynı zamanda tam anlamıyla bir lider haline getiriyor.

Galatasaray’ın sezon sonunda nasıl bir transfer politikası izleyeceği elbette bilinmez. Ancak Osimhen gibi bir oyuncunun takımda tutulması için gereken tüm çabanın gösterilmesi gerektiği ortada. Bonservis bedeli yüksek olabilir, maliyetli bir yatırım gibi görülebilir. Fakat bu kalibrede bir futbolcunun Galatasaray’a sahada kazandırdıkları kadar, potansiyel bir Avrupa transferinden elde edilecek gelir de düşünülmeli. Osimhen’in yetenek seviyesi ve profesyonel duruşu, onu kısa vadeli değil, uzun vadeli bir yatırım haline getiriyor. Avrupa sahnesinde atacağı goller, kulübe ciddi prestij ve gelir sağlayabilir.

Maç boyunca Osimhen’i izlerken onun sadece bir forvet değil, aynı zamanda takım savunmasına destek olan, oyunun iki yönünü de oynayabilen bir futbolcu olduğunu gördük. Topu kaptığında yalnızca ileri koşmuyor, aynı zamanda akıllı paslarla takım arkadaşlarını da oyuna dahil ediyor. Bu da Galatasaray’ın hücum gücünü sadece bireysel yetenekle değil, kolektif bir anlayışla sürdürmesini sağlıyor. Taraftarlar için böylesine etkileyici bir oyuncuyu her maç izlemek büyük bir keyif. Ancak bu keyfin uzun ömürlü olması, yönetimin atacağı adımlara bağlı.

Sonuç olarak Galatasaray, Eyüpspor karşısında aldığı 5-1’lik galibiyetle sadece puan farkını korumakla kalmadı, aynı zamanda şampiyonluk yolundaki kararlılığını bir kez daha kanıtladı. Fakat bu maçın gerçek kazancı, Osimhen’in liderliğindeki bu performansla şekillendi. Onun varlığı, sadece Galatasaray için değil, Türk futbolu için de büyük bir kazanç. Sahada gösterdiği mücadele, profesyonellik ve futbol zekası, genç oyuncular için bir model niteliğinde. Ve bu nedenle, onu sadece izlemek yetmez; aynı zamanda ondan öğrenmek gerekir. Çünkü böyle yetenekler her zaman gelmez.