Ekonomi yönetiminin temel hedefi vatandaşların refahını yükseltmektir. Türkiye’de ekonomik büyüme vatandaşların refahını artırmamaktadır. Yani büyüme kalkınmaya dönüşmemektedir. Bunun temel nedeni büyümenin ithal girdilere bağlanmış olmasıdır. Bunun önüne geçmek için yerel kaynaklar verimli şekilde kullanılmalıdır.

Yerel kaynaklar nelerdir?

Ülkelerin en önemli kaynağı insanlarıdır. Okul eğitimi ve yaparak öğrenme yoluyla insanların becerisi artırıldığında emeğin verimliliği artmaktadır.

İnsan kaynağı bakımından zenginiz. Ancak beyin göçü ve diğer nedenlerle yetişmiş insan kaynağımız zayıflamaktadır. Demokratik hakların kısıtlanması, liyakata önem verilmemesi ve daha pek çok nedenden ötürü beyin göçü önlenememektedir. Bu ve diğer başka nedenlerle UNDP İnsani Gelişim Endeksine göre 2019 yılında Türkiye 189 ülke arasında 54. sırada yer almıştır.

KÜRESEL İNOVASYON

Diğer bir üretim kaynağı ülkenin geliştirdiği teknolojidir. İyi eğitilmiş bilim insanlarının çalışmaları sonucu uzun vadede ortaya çıkabilen bu kaynak ülkelerin refah düzeyinin yükselmesinde hayati önem taşımaktadır. Türkiye Küresel İnovasyon Endeksinde 2020 yılında 131 ülke arasında maalesef 51. sırada yer almıştır.

Bunların dışında tabiatın sunduğu maden, petrol, doğalgaz, tarım arazisi, ormanlar, güneş, su, deniz gibi üretim kaynakları vardır. Bu kaynaklar doğaları gereği sınırlıdır. Ancak iyi yetişmiş insan ve teknoloji ile birleştiğinde ülke refahına azami düzeyde katkı sağlamaktadırlar.

Diğer bir kaynak sermayedir. Tasarrufla sermaye birikimi sağlanabilir. İsraf durumundaysa yurtdışından borçlanılır ve yüksek faiz ödemek zorunda kalınır. Bu da yurtdışına refah transferine neden olur. Türkiye’nin mevcut dış borcu 450 milyar dolar seviyesindedir.

23 NİSAN 1923 SONRASI

Türkiye bulunduğu coğrafyada yeterli düzeyde doğal kaynağa sahiptir. Ancak insan ve teknoloji kaynağımızın yeterince gelişmemiş olması ve sermaye kıtlığı nedeniyle yerel kaynaklarımızdan yeterince faydalanamamaktayız.

İthal edilen teknoloji ve borçlanılan sermaye ile yapılan üretim servet transferine neden olmakta ve sağlanan büyüme vatandaşlarımızın refahını değil, teknolojilerini ve sermayelerini ödünç aldığımız ülkelerin vatandaşlarının refahını artırmaktadır.

“Yerel Kaynaklara Dayalı Üretim Ekonomisi Modeli” benimsenerek yerel kaynakların geliştirilip üretimde öncelikli olarak kullanımı özendirildiğinde Türkiye’de yerel kaynaklardan azami ve verimli düzeyde faydalanılabilecektir. Böylece sağlanan ekonomik büyüme vatandaşların refahını artırabilecektir.

23 Nisan 1923 sonrası 15 yıl boyunca başarıyla uygulanan ekonomi modeli budur. Saygıyla.

Prof. Dr. Mehmet Hasan EKEN