Son Mühür Haber Merkezi/Melekşah Tufaner Son Mühür ekranlarında yayınlanan “Gün Başlıyor” ekranının konuğu CHP İzmir 2. Bölge Milletvekili Adayı Helil Kınay’dı.  

Geri dönüşümün ve yenilebilir enerjinin önemine değinen Kınay, “Biz hep çevre sorunlarından bahsediyoruz, ama çevre yönetimi, geri dönüşüm, atık alanında teknolojik gelişmeler ve çalışmalar da önemli. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin geçen yıl ilkini gerçekleştirdiği Çevre Teknolojileri bu yıl ikincisini gerçekleştirdi. Bugün de fuarın son günü. Ama aynı zamanda yenilebilir enerji üzerinde de bir fuar var. Bu fuarlarla hayatımızın en önemli aşaması olan çevre, çevre yönetimi ve enerji ile ilgili sürdürülebilir bir yaşam için teknolojileri, firmaların çalışmalarını görme fırsatı bulduk. Ben de çevre mühendisi olarak yıllardır bunun içinde çalışan olarak fuarın ilk gününde meslektaşlarımla birlikte oldum. Bugün hala gidemeyen İzmirliler varsa fuarı görmelerini özellikle öneriyorum. Geri dönüşüm ve atık sektörü ile ilgili çalışmalar, sokaktan evimize, firmalara kadar yürüyecek çalışmalar ile bunun enerji ile olan bağlantısı, yenilebilir enerji kaynaklarının önemini görmek için keyifli bir ortam. Hayatımıza dokunan doğru yerdeki, doğru çalışmaların yaşamımızı daha sürdürülebilir, daha yaşanılabilir hale getireceğine inanıyorum. Yenilebilir enerji fuarı ilk kez gerçekleşiyor ancak çevre teknolojileri fuarının ikincisi gerçekleşiyor. Yapılan değerlendirmelerle Türkiye’nin önemli fuarlarından işaretlerini verdi” dedi. 

“Yaşamı geleceğe taşımak gibi bir derdimiz var” 

Kınay “Aslında enerji yaşamımız için en önemli parça. Ama enerjiyi elde etme yöntemlerimiz aynı zamanda yaşam alanlarımızı kirleten, tahrip eden süreçler. O yüzden ülkemizin de çok değerli zenginliklere sahip olduğu yenilebilir enerji; güneş, rüzgâr gibi kaynakları doğru kullanmak gerekiyor. Doğru yerlerde, doğru şekilde planlamak gerekiyor. Yaşamın sürdürülebilirliği için sağlıklı, mutlu yaşamları geleceğe taşımak gibi bir derdimiz var. O yüzden çevre teknolojileri, enerji sektörü halk için, doğa için en önemli parça. Tabi bunu uzmanlarla beraber bilimle, planla, doğadan yana çözümlerle üretmek gerekiyor. Biz de bu noktada teknolojilerin tüm değerlendirmelerini, sektöre bu yönden bakan firmaların, merkezi ve yerel idarelerin her zaman yanında olmaya devam edeceğiz” diye belirtti. 

“Gaziemir'i 16 yıldır konuşuyoruz” 

“Gaziemir'i 16 yıldır konuşuyoruz biz. Bildiğimiz geçmişi 16 yıl bilmediğimiz geçmişi hakkında yorum yapamıyoruz. Çünkü 16 yıldır sorduğumuz sorulara kamunun ilgili idareleri ne yazık ki cevap vermiyor. Tabi 21 yıllık bir iktidarın süresince karşımıza çıkmış bir atık sorunu Gaziemir. Sadece atık sorunu değil, ülkemize girişi yasak olan, ülkemizde üretilmeyen nükleer santral yakıt çubukları olduğu ilgili kurumlar tarafından beyan edilen yer. Çevre Bakanlığı tarafından lisans verilmiş geri dönüşüm firmasının, yani atıklarımızı sağlıklı, doğru mevzuatlara göre doğru şekilde yönetmesi gereken, bakanlık denetimine sahip bu firmanın bahçesinde atıkların gömülü olduğunu bizim bu süreci bir gazete haberi ile öğrendiğimiz bir hikâye Gaziemir”  

“Atıklar toprakta gömülü halde duruyor” 

Kınay, “Aslında Türkiye’nin atık yönetimi gerçeğine bir bakış açısı. Biz bu haberi Radikal Gazetesi’nde öğrendikten sonra tabi ki hem çevre mühendisleri odası olarak, sivil toplum kuruluşları, avukatlarımız, belediyeler, kent konseyleri çok sayıda çevre hareketinin bileşenleri ile süreci takip etmeye başladık. Davalar açıldı, tespit süreci yapıldı, bakanlık tarafından açıklama yapıldı. 16 yıl geçti bugün Gaziemir’de hala o atıklar terkedilmiş bir kurşun fabrikasının bahçesinde, yıkılmış metruk binaların arasında, toprakta gömülü halde duruyor. Ve Gaziemir’de o bölgede yaşayanlar yakının da bir okul olan çocukların okula gittiği boş arazide çocukların oyun oynadığı, insanların penceresinden, balkonundan o araziyi gördüğü bir yer. Hala atıkların tepkimeleri devam ettiği için özellikle yağmurlu havalarda, sıcak ve soğuk denge değişimlerinde bu kimyasal yanmalarla birlikte çıkan buharı solumamız ve genzimizi yakan sağlık sorunu yaşatan süreci 16 yıldır yaşıyoruz. Bakanlıkta ÇED sürecinin olduğu ortaya çıktı. ÇED sürecine itirazlarımızı da dile getirdik. Sadece toprağın temizlenmesi ve ayıklanması altında yapılan basit bir ÇED süreciydi. Nükleer atıkların kapsamlı uzmanlar tarafından, bölgede çalışacak temizlik personeline ve bölge halkına zarar vermeden bir an önce rehabilite edilmesi gerekiyor. Bugün arazinin etrafı kısmen kapatılmış durumda. Radyasyonun tel örgülerden dışarı çıkamayacağı ön görülüyor yetkililer tarafından. Gaziemir Belediye Başkanı’nın duran adam eylemi ile buna dikkat çekmeye çalıştık, yine sorularımızı sorduk. Bundan yaklaşık üç hafa önce Çernobil'in yıl dönümünde Akkuyu Nükleer Santrali törenlerle kutlandı. Kentimizin göbeğinde Nükleer Santral atıklarına göre bir avuç sayılabilecek atıkları, nükleer santral çubukları sorununu, 16 yıldır çözemeyen bir iktidar bu atıkların nereden geldiğini, kimlerden tarafından getirildiğini bulamayan bu iktidar bizi nükleer santralin çok daha büyük ve riskleri ile karşı karşıya getirdi. Gaziemir’in ülkemizin Çernobil'i olduğunu 16 yıldır dile getiriyoruz. Aliağa’daki çevre problemleri de hepsi birbiriyle ilişkili. Bu atıkların geldiği yerin Aliağa olabileceği iddiaları var. Hala buna cevapta verilmedi. Devletin ilgili kurumlarının görevi bunu soruşturmak ve ortaya çıkarmaktır. 16 yıldır sorulara cevap verilmemesine, bizler 15 Mayıs’tan sonra CHP ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığınd, soruların cevabını kendimiz bulacağımıza inanıyoruz” dedi. 

“Sorumluların kim olduğunu biliyoruz” 

Edremit'te muhtar-belediye işbirliği güçleniyor, sorunlar çözülüyor Edremit'te muhtar-belediye işbirliği güçleniyor, sorunlar çözülüyor

“Sorumluların kim olduğu belli, devletin ilgili kurumlarının bizim yaşam hakkımızın, sağlık, barınma, güvenlik hakkımızı, geleceğe dair umutlarımızı korunması bununla ilgili çalışmaları yürütmesi gerekiyor. Kurumlar görevini yaparken o kurumların başındaki çalışan personelin halktan yana yerine getirmesi gerekiyor. Gaziemir’e baktığımızda ülkeye girişi yasak olan atıklardan bahsediyoruz. Bu sorunların çözümünün temel noktasında aslında kamusal denetiminin eksikliğini, çevre yönetiminin, çevre politikalarına bakış açısının sadece çevreyi sevmek, doğayı sevmek olarak algılandığını ama onu bile sevmediğimiz bir yönetim anlayışından bahsediyoruz. Sorumluların, problemin ortaya çıkmasına sebep olan kişileri, ilgilileri ortaya çıkarması gerekiyordu. Bununla ilgili görevler yerine getirilmedi. Bunun sorumlusu, denetimleri yapması kişilerden hiçbir cevap verilmedi. Sorumluların kim olduğunu biliyoruz ama kurbanlar biziz. Hatta o bölgede yaşayanlar hariç tüm İzmir halkı ve tüm Türkiye’dir kurbanları. Atıklar bize şunu gösteriyor Karadeniz’i hatırlayın herhangi birinin bahçesinde gömülü atıklarla karşılaşabiliriz. Atıkları bertaraf etmesi gereken tesisler lisans verildiği halde denetlenmiyorsa buzdağının görünmeyen kısmına bakmak lazım. İlgili bakanlık bunları yönetmiyor, denetlemiyor ve bunları takip etmiyor. “ 

“Yaşam kalitemiz her gün düştü” 

Kınay, “Demokrasilerde seçimler olur, bu bizim en temel hakkımızdır. Biz halk olarak en güçlü olanın bizi yönetmesi için politikalarını, icraatlarını değerlendirir eğer bu icraatları beğeniyorsak, bu iktidarın süreci daha iyi yöneteceğini düşünüyorsak oyumuzla ona destek veririz. Ya da biz artık bu çalışmalardan, bu hayattan, bu yoksulluktan memnun değiliz değişmen gerekiyor dediğimiz iktidara verdiğimiz oyla iktidarın sahibini değiştiririz. Çünkü halk olarak hakkımız iktidarlara koltuklarını veren bizim bir oyumuzdur. 21 yıldır iktidarı elinde tutan ve tek adam rejimine dönüştüren tek bir kişinin sözleriyle hayatımızın yönetildiği noktada, bizim hayatımız nasıldır diye baktığımızda bir gencin doğduğu andan bugün yetişkin hale geldiğini görüyoruz. 21 yılda bizim emeğimizden, ekonomimizden, vergilerimizden çalındı. Yaşam kalitemiz her gün düştü. Cebimizdeki para azaldı, eğitimdeki sorunlar büyüdü. Bugün köy okullarının kapatılmasıyla taşımalı sistemle küçücük çocuklar kilometrelerce uzakta eğitim görebilmek için yürümeye çalışıyorlar. Yaz saati ve kış saatini bile tartışıyoruz, çocuklarımız kör karanlıkta sokağa düştü. Pazardaki soğanın fiyatını konuşmak zorunda kaldığımız her birimizin yoksullukla eşitlendiği, artık asgari ücretin açlık sınırı altında kaldığı, sağlıklı gıdayı bırakın karnımızı doyuramadığımız bir mekanizmadan bahsediyoruz. Çocukların okula giderken aç kaldığı, annelerinin babalarının çocuklarının çantasına koyacak bir parça ekmeği bulamadığı günlerden bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.  

“Çalışmaları bütünleştirici dille yapıyoruz” 

 Kınay, “21 yılda bu iktidar gençlerimizin diplomalarıyla iş bulabildikleri, yarına umutla bakabildikleri bir yaşam vermedi. Kadınlara güvenli, sağlıklı, sokakta yürüyebilecekleri, emeklerinin karşılığını alabilecekleri bir yaşam vermedi. Kadın cinayetlerinin her gün arttığı, İstanbul Sözleşmesi’nin kalktığı, küçücük çocukların yurtlarda, tarikatlarda evlendiği bunların normalmiş gösterildiği bir iktidarı yaşıyoruz. Tüm bunlar öfkeye dönmüş durumda. Bu öfke her kesime yansıdı bu karanlığın içinde iktidar ben yaparsam daha iyisini yaparım diyor. Yani ben çaldım daha iyisini çalarım, halktan alırım ranta veririm, depremde çok can yandı ben kamusal düzeni ortadan kaldırdım bu kadar bina yıkıldı, canlar gitti daha çok alırım. Çalınan vergileri beşli çetelere verdim vergilerini kaldırdım yine veririm diyor. En önemlisi şu anda ben gidersem daha kötüsü olur bana mecbursunuz diyor. Halbuki bizler planlarımız ve projelerimizle 13. Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı ile yaşama dair tüm eksiklikleri nasıl gidereceğimizi ortaya koyuyoruz. Ekonomiden, eğitime, tarıma, emeklilere, mühendislere, sağlıkçılara kadar her kesimin sorunlarına çare üretebilmek için çözümler bulduk. Bu çalışmaları da bütünleştirici dille yapıyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun asgari ücretle ilgili artık ekonomik koşulların günden güne arttığı, artık pazara gidemediğimiz dünya da asgari ücrete zam yapılması çabalarıyla beraber iktidar asgari ücrete zam yaptı. EYT ile ilgili süreçlerde EYT ile ilgili sorunlar çözüldü. Muhalefetteyken bile iktidarın yapması gereken şeyleri dile getirip yapılması için bir güç ortaya koyduk. İktidara geldiğimizde çok daha fazlasını yapacağız. 14 Mayıs seçimi ülkemiz için kader seçimi. Biz bu seçimde rejimi, hayatımızı onaylayacağız. En büyük güç halktır. Biz halk olarak oy sandığına gittiğimiz de sandık elimizde oy pusulası ve vicdanımızla düşüneceğiz. Oy pusulasına baktığımızda her vatandaşın 21 yıllık iktidarın yaşattıklarını düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu haksızlıkların sorulması için bir oy Kemal Kılıçdaroğlu’na bir oy CHP’ye diyoruz” diye konuştu.  

Editör: MELEKŞAH TUFANER