Başkanlık sistemi bizi iki partili ABD demokrasisiyle, çok partili Batı Avrupa demokrasisi arasında bir yere savurdu.

Ne ondanız, ne bundanız.

Hem ondanız, hem bundanız.

Kısaca kaotik bir demokrasi süreci yaşıyoruz.

ABD’deki iki parti  gibi iki ana ittifak, ittifaklar içinde Batı Avrupa gibi parti kalabalığı.

Bu süreçte kritik soru şu; oyumuz boşa gider mi?

Sonuçta öyle ya da böyle hepimizin bir oyu var ve bu bir oyumuz sayesinde tepedekiler tarafından öyle ya da böyle adam yerine koyulduğumuz bir süreci teneffüs ediyoruz.

‘Ağas’nın marabasının ağzına baktığı nadir dönemlerden birini yaşayıp elimizdeki bir oyun kıymetini bilme zamanı işte tam da bu zamandır…

Oyunuz boşa gider mi sorusunun cevabı ne evet, ne hayır.

Oyunuz her halükarda boşa gidecek amma velakin diğer yandan da oyunuz her halükarda kazananı belirleyecek.

Sistem tek tek bireylerden oluşsa da bireyi toplam karşısında etkisiz eleman haline getirmeye çok müsait.

Kafanız karışmasın, örnekle anlatmaya çalışayım…

2018 seçiminde CHP İzmir’de her 86 bin oya bir vekil kazandı.

Aynı seçimde İYİ Parti bir vekili 158 bin oyla kazanabildi.

Ve yine aynı seçimde HDP için bu rakam tam 167 bindi.

CHP’nin 2 vekil kazandığı oyun neredeyse birebir aynısıyla İYİ Parti ve HDP bir vekil kazanabildi.

Şimdi, İYİ Parti ve HDP’ye 86 bin oydan fazla verilen ve kağıt üstünde rakam kalabalıklığı yapmaktan başka işe yaramayan oylar boşa verilmiş oluyor mu? Olmuyor mu?

Ne evet, ne hayır dediğim durum işte tam da bu…

İşin özü şu; İzmir’de 90 bin oyu alan en az bir vekilliği cebine koyar…