Uzmanlar bu olayın, yapay zeka sohbet botu kullanımına bağlı olarak belgelenen ilk cinayet vakası olabileceğini belirtiyor. 56 yaşındaki Stein-Erik Soelberg, "Bobby" adını taktığı OpenAI'ın popüler botuna en karanlık şüphelerini anlatıyordu. Soelberg, annesi ve bir arkadaşının arabasının havalandırma sistemine uyuşturucu yerleştirerek onu zehirlemeye çalıştığını düşünüyordu. Bu düşüncesini yapay zekaya açtığında ChatGPT ona "Erik, sen deli değilsin" şeklinde yanıt verdi. Benzer bir olayda, Adam Raine adlı 16 yaşındaki bir gencin ailesi, oğullarının intihar etmesinin ardından ChatGPT'nin bunu teşvik ettiği iddiasıyla OpenAI'a dava açmıştı. Dava dosyasına göre bot, gencin intihar düşüncelerini onaylamış, sır saklayacağını söylemiş ve hatta intihar yöntemleri hakkında detaylar vermişti.
OpenAI, bu tür vakalar sonrasında güvenlik önlemlerinin uzun konuşmalarda yetersiz kalabileceğini kabul ederek zihinsel açıdan savunmasız kullanıcıları "gerçekliğe bağlı tutmaya" yardımcı olacak güncellemeler yayınlayacağını duyurdu. Şirket bu davanın ardından ebeveyn denetimi özellikleri getireceğini belirtmişti.
Halihazırda ChatGPT içinde intihar ifadeleri geçen komutları yanıtsız bırakıyor ve şu uyarıyı yapıyor:
"İsteğin kullanım politikamızı ihlal ediyor olabileceği gerekçesiyle işaretlendi. Lütfen farklı bir istemle tekrar dene. Şu anda ağır bir yük taşıyorsun, ama bu yükle tek başına mücadele etmek zorunda değilsin. Sana destek olabilecek kaynaklara buradan ulaşabilirsin." Manhattan'da ise algoritma yanlışlık yaptı ve ABD'li kurye hapse girdi. Yüz tanıma teknolojisiyle teşhis edilen Trevis Williams, olay anında 20 kilometre uzakta olmasına rağmen yanlışlıkla tutuklandı; dava teknolojiye dair güvenlik ve adalet tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Filmleri aratmayacak bu haberlerin ardından kendime sorduğum soru, gerçekten ne kadar güvendeyiz? Yanlış yerde yanlış bir zamanda olma, yanlış anlaşılma ihtimalimiz sanki her geçen gün artıyor. Ve maalesef hukuk ve adaletin bizi koruması zaman alabilir. AB, yapay zekaya ilişkin yasal düzenlemelerinde kullanıcı güvenliği ve hesap verebilirliği güçlendirmeye ağırlık veriyor. Donald Trump yönetimi altındaki ABD ise yapay zeka alanında çalışan şirketler üzerindeki kısıtlamaları giderek gevşetiyor ve teknoloji devlerinin siyaset üzerinde sahip oldukları etkiyi de artırıyor. Umarım Avrupa güvenliğe öncelik vermeye devam eder.
BÜYÜK ZAFER
Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve Büyük Zafer’in 103. Yılında özel bir kitaptan bahsetmek isterim sizlere.
Büyük Zafer – İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele-V (1921-1922) kitabında Prof. Dr. Sina Akşin, milli mücadele yıllarını yeniden gözlerimizin önünde canlandıran çok geniş basın ve belge taramasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin çöken bir imparatorluğun küllerinden doğuşunu anlatıyor. O döneme ışık tutan İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele serisinin beşinci ve son kitabı Büyük Zafer bir kronik tadında okuyucuya sunuluyor.
Kitapta Sakarya Muharebesi’nin son günleri, Büyük Zafer, İzmir’in kurtuluşu, İstanbul’un yönetiminin TBMM adına Refet Paşa tarafından devralınıp “Millet Saltanatı” bayramı sokaklarda coşkuyla kutlanırken son padişahın İngilizlere sığınması gibi pek çok kritik olay sırayla ele alınıyor. Değerli çalışmalarıyla yakın tarihimize ışık tutan Prof Dr. Sina Akşin, Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz politik ve askeri dehasıyla adım adım yürüttüğü süreçte İtilaf devletlerinin, özellikle de Fransa ile İngiltere’nin birbirinden nasıl ayrıştığını, Dumlupınar Meydan Muharebesi öncesindeki uzun diplomatik girişimler döneminde oluşturulan İyonya özerk devleti projesinin 10 günde 300 kilometreyi aşıp Afyon’dan İzmir’e ulaşan Türk ordusu tarafından nasıl çökertildiğini belgelerin dilinden aktarıyor. Büyük Zafer’in 103. yılında Milli Mücadele’nin ruhunu anlamak için vazgeçilmez bir kaynak.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bu zaferi bize armağan eden tüm kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyorum.