Uzun masalarda birlikte akşam yemeği yiyip sohbet etmek ve ardından sofrayı hep beraber toplamak… Hepimizin yüzünde bir gülümseme belirdi değil mi? Belki de çocukluğunuzun piknik sofralarını, akşam yemeklerini, hafta sonu ailecek yapılan mangalları, bayram sofralarını hatırladınız…
İnsan hatırlayana kadar ne kadar özlediğini fark etmiyor bazı şeyleri. Hafta içi önüme düşen haberlerden biriydi: Resy adlı çevrimiçi rezervasyon hizmeti şirketinin verilerine göre "baby boomer" kuşağından restoran müşterilerinin %60'ı diğer müşterilerle ortak masalarda oturmaktan keyif alırken Z kuşağında bu oran %90.
Z kuşağı ortak masaları sosyal etkileşim ve yeni arkadaşlar edinme veya muhtemel bir "date" fırsatı olarak görüyor. Restoran sektöründen uzmanlar ise ortak masaların paylaşılan tabaklarla yemek deneyimini zenginleştirdiğini, daha uygun maliyetli ve sosyal açıdan güvenli bir ortam sunduğunu belirtiyor.
Pandemi sonrası yalnızlaşan insan, kısacık süren öğle yemeğinde bile sosyalleşmeye, iki çift laf etmeye ihtiyaç duyuyor.
Hatırlamaya devam edelim:
Değişik zamanlarda ve değişik sıklıklarda karşımıza çıkan pek çok sofranın birbirinden farklı birçok özelliği var. Örneğin, piknik sofraları çok daha pratik ve hafif malzemelerle kurulmuş ve hemen her zaman aynı tür yiyeceklerle donatılmış sofralar; çay sofraları günün özel bir saatinde hazırlanan geleneksel sofralar; bekar sofraları hızlı hazırlanmış, fazla zengin olmayan sofralar.
Zekeriya sofrası ünlü adak sofralarından. Adak adadığınız konunun istediğiniz gibi hallolması için, kırk bir çeşit ateşe değmemiş yiyeceğin sofra üzerinde olması gerekir. Sofra türleri saymakla bitecek gibi değil! Doğulu yemeklerin geleneklerine uygun olarak sunulduğu mekanları anlatan şark sofrası, kısıtlı bütçelerle hazırlanmış mütevazı ama dinamik öğrenci sofrası, günün diğer yemeklerinden farklı bir mönü ve atmosfer içeren kahvaltı sofrası, davet sofrası, diyet sofrası, zengin sofrası… Bunlara bir de sofra kelimesini, içerilerinde olmasa da anlamlarında taşıdıkları için “ziyafet” ve “şölen” kavramlarını eklemek gerek. Her ikisi de çok renkli ve zengin mönülü sofralardan oluşur, davetle gerçekleşir, kutlama ve şenlik içerir.
Herkese açık cömert sofraları tanımlamak için kullanılan ve adını tarihte var olan bir bolluk bereket sofrasından alan Halil İbrahim sofrası, artık bu konuda bir sembol haline gelmiş.
Sofralar insanları doyurmak için kurulur; kimi zaman karınları, kimi zaman da ruhları. Bu yüzden, her şeyden çok sofraların tadını çıkarmayı, sofralardaki sohbetin kıymetini bilmeyi, mümkün olduğunca gönlü bol sofralar kurup keyfi yerinde sofralara katılmayı bilmek gerek.
Bu hafta sonu kendimiz ve sevdiklerimiz için güzel bir sofra kurmaya ne dersiniz?