SEVGİNİN VE MÜCADELENİN YAZARI REŞAT NURİ'NİN AÇTIĞI YOL...

Abone Ol

Türk edebiyatının en duru, en sahici kalemlerinden biri olan Reşat Nuri Güntekin, hikâyelerini her zaman hayatın içinden çekip alır. Onun karakterleri ne gösterişli salonlarda ne de uzak hayallerde yaşar; hayatın çamurlu yollarında yürür, acısıyla tatlısıyla gerçek bir ömrü taşırlar. Güntekin’in yaşamı da eserleri gibi sade ve derindir. Anadolu’yu gezdikçe, insanlarla konuştukça, bir öğretmen ve gözlemci olarak yaşadıkça; gördüğü her kırılmış yüreği, her umut parıltısını romanlarına taşımıştır. Bu yüzden onun kalemi yalnızca hikâye anlatmaz; aynı zamanda Türkiye’nin toplumsal ruhunu da kaydeder.

Tüm bu güçlü eserlerin arasında benim için en özel olanı, hiç şüphesiz, Çalıkuşu'dur. Feride yalnızca bir roman kahramanı değil; büyümenin, yalnız kalmanın, sevgiye aç olmanın ve her şeye rağmen dimdik durmanın simgesidir. Onun çocuksu deli doluluğunda, kırıldıkça kendini toplamaya çalışışında, dünyanın onu anlamadığı anlarda bile savaşmayı bırakmayışında kendimi bulduğum anlar çoktur. Reşat Nuri, Feride’nin hikâyesini bir masal tadında anlatmaz; aksine, bir kız çocuğunun hayata tutunmak için verdiği mücadelenin en gerçek hâlini sunar. Sevdiği tarafından yaralanmış, ailesiz büyümüş, kaderiyle defalarca sınanmış bir genç kızın yaşama çırpınışıdır bu. Ve en önemlisi, Feride hiçbir zaman yenilmez, hayat onu ne kadar zorlarsa zorlasın.

Reşat Nuri’nin kadın karakterlerini böylesine güçlü ve çok boyutlu çizebilmesi, onun döneminin çok ötesinde bir bakış açısına sahip olduğunu gösterir. Feride’yi yaratırken kadını edilgen değil, dönüştürücü bir figür olarak ele alır. O dönemde bu bakış cesaret isterdi. Güntekin’in kalemi, realizmin toplumsal gerçekçiliğiyle romantizmin sıcak duygusunu harmanlar; bu yüzden ne fazla süslüdür ne de kuru. Dili sadedir ama insanın içine işler.

Çalıkuşu yalnızca bir roman değildir; yazarın geniş külliyatını da anlamak için bir kapı görevi görür. Çünkü Reşat Nuri’nin diğer eserlerinde de benzer bir mücadele, benzer bir insan kokusu vardır.

Yaprak Dökümü'nde bir ailenin yavaş yavaş dağılışını anlatırken aslında toplumsal değişimin yıpratıcı yüzünü gösterir. Babaların otoritesini, evlatların savruluşunu, değişen dünyanın insanın içini nasıl paramparça ettiğini işler.
Acımakta insanın geçmişiyle yüzleştiğinde nasıl başka birine dönüşebileceğini gösterir. Merhametin, zaman içinde körelmiş duyguların ve insanın kendini yargılama cesaretinin romanıdır bu.
Yeşil Gecede idealist bir öğretmenin kasabanın tutucu yapısıyla mücadelesini anlatır. Feride’nin Anadolu’daki yalnız çabasına benzer bir yalnızlıktır burada da gördüğümüz; eğitimle, sevgiyle, inançla bir şeylerin değişebileceğine olan o saf ama güçlü inanç.

Dudaktan Kalbe'de aşkın rafine, ağır ama zarif hâlini anlatırken, sevgiyi incelten ve insanı büyüten yanlarını gösterir.

Türkiye Rüşeym Halinde Bir Hayattır diyebileceğimiz Kan Davası, toplumun içindeki kör şiddeti, nesilden nesile geçen kırgınlıkları, insanın içinde biriken karanlığı işler.

Bu eserlerin tamamında ortak bir yön vardır: Reşat Nuri, insanı olduğu gibi gösterir. Ne olduğundan büyük ne de küçük… Olduğu kadar kırık, olduğu kadar umutlu.

Ve bütün bu romanlar arasında Feride hâlâ başka bir yerde durur. Anadolu’nun tozlu yollarında tek başına yürüyen bir öğretmen olarak bir kasabayı, bir çocuğu, bir kaderi değiştirirken; aslında insanın da kendi hayatını değiştirme gücüne sahip olduğunu fısıldar. Feride’nin hikâyesi bize şunu hatırlatır: Sevgiyle, inatla, kendi ayaklarının üzerinde durarak bir dünya yaratmak mümkündür.

Reşat Nuri Güntekin, yaşamıyla, üretkenliğiyle ve insanı merkeze alan kalemiyle edebiyatımızın en büyük öğretmenlerinden biri olmaya devam ediyor. Ama “öğretmen” kelimesi ona en çok Çalıkuşunda yakışıyor. Çünkü Feride, yalnızca bir roman kahramanı değildir; umudun, gururun, işlenen yaraların iyileşme gücünün ete kemiğe bürünmüş hâlidir.

Ve belki de bu yüzden, Çalıkuşu benim için her zaman özel kalacak. Her okuduğumda bana aynı şeyi yeniden hatırlatıyor: Dünyayı değiştirmek için büyük mucizelere gerek yoktur. Bazen yalnızca kalbimizi diri tutmak, sevgiyi korumak ve düştüğümüzde yeniden ayağa kalkmak yeterlidir.

Dünden bugünümüze ışık tutan Reşat Nuri'ye selam olsun...