Küllerin Arasında Bir El: İzmir’de Devletin Şefkati, Saygılı’nın Gayreti

Bir sabah uyandığında evini bulamamak… Yılların emeğini, bir ömür biriktirdiğin anıları, çocuklarının ayak izlerini, sevdiklerinin gölgelerini kül olmuş görmek… İzmir’in bazı köylerinde tam olarak bu yaşandı.

Abone Ol

Gaziemir’de, Ödemiş’te, Çeşme’de…
Bir kıvılcımın kaç ocağı nasıl söndürdüğünü anlatmaya kelimeler yetmez.

Ama bir başka gerçek daha vardı o sabah:
İlk ışıklarla birlikte birileri geldi. Sessizce, ama kararlılıkla.

AFAD’ın çadırları kurulmadan önce, konteynerler yola çıkmadan önce, yangın hâlâ söndürülmeye çalışılırken sahada olan bir isim:
AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı.

“Devlet buradaydı” diyebilmek bir cümle değil, bir umuttur

Evini kaybeden bir yaşlı kadının gözyaşlarını kendi mendiliyle silerken Saygılı’ya sorduğu soru hepimizin içindeydi:

“Bizi unutur musunuz?”

Saygılı’nın cevabı sadece ona değil, 13 mahalleye, 256 yıkık ya da ağır hasarlı bağımsız birimeydi:

“Hayır teyze. Sizi Cumhurbaşkanımız da unutmuyor. Ankara sizi izliyor. Biz buradayız. Her adımda yanınızdayız.”

Ve gerçekten de öyle oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın net talimatı, devletin refleksiyle birleşti.
AFAD 30 milyon TL gönderdi, 16 milyonu bir hafta dolmadan hesaplara yatırıldı.
Kira yardımı, taşınma desteği, eşya zararları…

Bu destekler bir rakam değil sadece.
Bu, bir elin omzuna dokunması, bir devletin “yalnız değilsin” demesidir.

Çocuklar yeniden oynayacak bu sokaklarda

Yangın yaktı ama küllerinden yeni hayatlar yeşerecek.
TOKİ önümüzdeki bir-iki ay içinde inşaata başlıyor.
Bir yıl bile geçmeden yeni evler, iş yerleri, ahırlar afetzedelere teslim edilecek.

Ama bu sadece bir inşa süreci değil.
Bu, umutların onarımıdır.
Yıkılan sadece duvarlar değil çünkü…
Bir çocuğun yatağı, bir annenin yemek yaptığı ocak, bir dedenin kurduğu kovanlar da kül oldu.

İşte bu yüzden, 4175 kovan arı için, 110 kanatlı hayvan, 42 büyük/küçükbaş hayvan için tazminat süreçleri başlatıldı.

Konteyner alanlara 72 bin TL, almayanlara 162 bin TL ödeme yapılacak.
Devlet, bir kez daha, vatandaşının acısını paylaşmayı değil, taşımayı tercih etti.

Ve Bilal Saygılı…

İzmir’in yangını yalnızca ağaçları değil, teşkilat sorumluluğunu omuzlayanların da sınavını yaktı.

Saygılı bu sınavı yürekten verdi.

Her alanda, her köyde, her gözde onun izi vardı.
Bir milletvekilinin değil, bir kardeşin sıcaklığıyla.
Bir teşkilat başkanının değil, bir hemşerinin samimiyetiyle…

Onun gayreti, devletin iradesiyle buluştuğunda ortaya çıkan tablo şuydu:
“Yaralar sarılacak, kimse yalnız kalmayacak.”

Sonra ne mi oldu?

Karadoğan’da konteynerler kuruldu.
Suçıktı yoluna dozerler girdi.
Eşya yardımları yapıldı, çocuklar ilk kez yeniden güldü.

Ve belki de en anlamlı cümle şu oldu:

“İzmir’de devlet vardı. Saygılı vardı. Yalnız kalmadık.”

Bazı liderler vardır, tabelası yoktur ama izi kalır.
Bilal Saygılı bu izlerden birini, İzmir’in yangın külleri üzerine yazdı.

Ve biz biliyoruz…
Bu şehir küllerinden doğar. Çünkü bu şehir, milletin yüreğinde saklıdır.