Avrupa ülkelerine göre metro ulaşımına çok geç başlamamız, kent içinde raylı sistemi 1990’lı yıllardan sonra gündeme almamız, özellikle kent planlamasında caddeleri yeterince geniş tutmamamız bugün yaşadığımız trafik kâbusunun ana nedenlerinden biri.
Oysa gelişmiş ülkelerde raylı sistem kentleşmenin omurgasıdır. Yol yapılmadan önce metro planlanır, yeni yerleşim alanları oluşturulmadan önce ulaşım ağları belirlenir. Bizde ise tam tersi oldu; kentler büyüdü, nüfus arttı, otomobil sayısı patladı, ardından da “trafik nasıl çözülür?” sorusuna çare aranmaya başlandı.
Bugün İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’den Bursa’ya kadar tüm büyük şehirlerde görülen tablo aynıdır:
Dar caddeler, plansız büyüme, artan araç yoğunluğu ve gecikmiş raylı sistem yatırımları.
Metroyu 30–40 yıl önce yaygınlaştırmış olsaydık, bugün trafikte geçirilen saatler bu kadar can yakmazdı.
Vatandaşın işe yetişmek için sabahın köründe yollara düşmesi, akşam eve ulaşırken sinir harbi yaşaması kader olmazdı.
Kent yönetimlerinin artık günü kurtaran çözümler yerine geleceği gören ulaşım politikalarına yönelmesi gerekiyor.
Çünkü modern bir şehir betonla değil; akılcı planlama, toplu taşıma ve insan odaklı ulaşım anlayışıyla ayakta durur.
*
Korsan Taksi Düzeni: Taksici Esnafına Büyük Haksızlık
Ulaşım planlamasındaki bu gecikmişlik yetmezmiş gibi, büyük kentlerde son dönemde korsan taksiciliğin yarattığı huzursuzluk da büyüyor. Yasal yükümlülüklerini yerine getiren, vergi ödeyen, akaryakıt zamlarıyla boğuşan taksici esnafı adeta köşeye sıkışmış durumda.
Milyonlarca lira vererek taksi plakası alan, taksimetre denetimine tabi olan, her gün akaryakıttaki artışa rağmen ayakta kalmaya çalışan taksiciler için korsan taksi artık dayanılmaz bir boyuta ulaştı.
Bir yanda vergi ödeyen, yasal çerçevede hizmet sunan emekçiler…
Diğer yanda ise “tag” uygulamaları veya sosyal medya üzerinden “çağırın sizi istediğiniz yere daha ucuza götürelim” şeklindeki mesajlarla müşteri kapmaya çalışan sivil plakalı korsan araçlar…
Bu tablo taksici esnafını ekonomik olarak da, mesleki saygınlık açısından da derinden yaralıyor.
İzmir’de de durum farklı değil.
Korsan ağ her geçen gün genişliyor, taksicilerin sesi ise duyulmayı bekliyor:
“Biz vergimizi ödüyoruz, yasalara uyuyoruz. Peki bizi kim koruyacak?”
Buradan İzmir Valisi’ne ve Emniyet Müdürü’ne açık çağrımdır:
Taksici esnafının sesine kulak verin.
Haksız kazanç sağlayan, denetimsiz şekilde taşımacılık yapan bu sivil plakalı araçların profesyonelce çalışmasının önüne geçin. Vergisiz kazanç elde edenlere karşı yasal güvence altındaki taksici esnafını korumak kamu düzeninin de gereğidir.
Trafik polisinin görevi yalnızca ceza yazmak değildir.
Korsan taşımacılıkla ilgili ihbarlar da ciddiyetle değerlendirilmelidir. Denetimler artırılmalı, gerekli yasal işlemler titizlikle uygulanmalıdır.
•••
Sonuç: Ulaşım Düzeni Devletin Sorumluluğudur
Kent ulaşımı düzen ister.
Bu düzeni sağlayacak olan da devlettir.
Modern bir şehir hem raylı sistemini zamanında kurar hem de yasal taşımacılığı korsan faaliyetlere yem etmez.
Aksi halde kentler büyür, sorunlar büyür; çözüm ise hep bir sonraki güne ertelenir.
Ve sorun yumağı çözüleceği yerde kördüğüm olur. İşin içinden çıkamazsınız.