Son Mühür Tv’de Hasan Tahsin Kocabaş’ın Gündem Yorum programının konuğu 3 dönem vekillik görevinde bulunan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’dı. Bornova Belediye Başkanlığı ve Kemal Kılıçdaroğlu döneminde Genel Sekreterlik görevlerinde de bulunan Sındır tartışmalı geçen aday belirleme sürecini değerlendirdi.  

Kamil Okyay Sındır, ‘dileğimiz ön seçimdi. Bence bütün üyelerin katıldığı ön seçim esas olmalı. Üyelikle ilgili tartışmalar, üye yapısı, üyelerin durumundan sağlıklı bir yaklaşım çıkmaz gibi bir yaklaşımı asla kabul etmiyorum’ dedi

İşte Kamil Okyay Sındır’ın açıklamalarından öne çıkan detaylar…

Kendimi inkar etmiş olurum…

Onu kabul ediyor olsam, ben ön seçimle milletvekili oldum kendimi inkar etmiş olurum. Ön seçim doğru aday belirlemiyor dersem o zaman beni de doğru belirlememiş demektir. Sevgili Özgür Özel ve değişim talebi altında partimizde görev talep eden arkadaşlarımız bu süreçte yaşadığımız gene seçimin sonuçlarına olan öfkeden dolayı sokaktaki halkın talebi doğrultusunda göreve getirildiler. Ben çok sağlıklı bir süreç işlediğini düşünmüyorum. Özgür Özel kardeşimizi yakından uzun süredir tanıyorum. Çok kapasiteli, çok nitelikli, gerçekten inanılmaz bir hafızaya sahip, parti ve örgüt hafızasına sahip. Bunu da dile getirme kapasitesine, kabiliyetine sahip. Hazır cevap ve çok hızlı bir şekilde bunu ifade edebilen bir arkadaşımız. Genel Başkan olarak saygı duyuyoruz ve başımızı öne eğiyoruz. Ancak şunu söylemek istiyorum. Bu değişim ve dönüşüm parti içi demokrasiyi getireceğiz düşüncesiyle geldiği için partimizde inanılmaz bir ön seçim ve demokrasi beklentisi oluştu. Bunu göremeyince örgütlerde moral motivasyon eksikliği, hayal kırıklığı ve üzüntü yaşandı. Dünkü aday tanıtım toplantısı bir milat, bundan sonra aday tartışması değil, adayın seçilmesi konusunda ciddi bir çaba gerektiriyor. Eğer partiliysek bunu yapmamız gerekiyor. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Ama şunun altını özellikle çizmek istiyorum, milletvekili adaylarında merkez yoklaması dediğimiz MYK ve PM’nin aday belirlediği süreçte yüzde 5’lik kontenjan kabul edilebilir. Ama demokrasi gereği yerelin kendilerini yönetecek kişileri belirlemesi daha sağlıklı bir süreç olur diye düşünüyorum.

Vücut onu reddeder…

Ben vücudun doku uyuşmazlığıyla bağışıklık sistemine benzetirim partileri. Sadece İzmir için söylemiyorum her yer için geçerli, aday doğru belirlenmezse vücut dokuyu reddeder. Bu da başarısızlığı getirir. Bağışıklık olarak da CHP çok köklü bir parti, bağışıklık sistemi de çok güçlü. Kolay kolay yıkamazsınız onu.

Gençlerin yanında durmamız gerekir…

Türkiye genelinde de İzmir özelinde de kadın aday olması mutluluk verici. Biz kim Türk, kim Türk, kim Alevi bunları konuşmazdık, 80’lerfden sonra başladı bunlar. Benim en yakın arkadaşım Kürt ama bunları konuşmadık biz. Herkesin kimliği onurudur, onurla taşır. Ama bakışımız ayrışmayı getirmemelidir. Bugün etnik kimlikte, inanç kimlikte insanların ayrıştığını görüyoruz. Aynı şekilde kadın erke olarak eşitlik bizim yapımızda vardı. Ama maalesef bugün zorlama bir şekilde bunu oluşturmaya çalışıyoruz. Genç adaylarımız sevindirici, biz hep gençlerimizi sadece afiş asmak, duvarlara, direklere çıkıp bayrak asmak değil onların görevi gibi gördük. Değil, onlar partimizin geleceği, onları en iyi şekilde yetiştirmemiz gerek. Onlara görev ve sorumluluk verildi mi? Verildi. Onları ranta, soyguna, talana karşı tecrübeleri yoksa onlarla bizim ben dahil onların yanında durmamız gerekiyor. Benim en büyük endişem bu konuda. Bunu da sevgili Genel Başkanımız Özgür Özel’e de ilettim.

Sel hem götürdü hem altın getirdi Sel hem götürdü hem altın getirdi

30’da 30 olur mu?

Bu parti bu seçimde de gerçekçi olmak istiyorum, sevgili Özel dün bir anket sonucu yayınladı 24 kesin, 30 ilçeyi de alacağız dedi. Bunun için mücadele edeceğiz. İl Danışma Kurulu toplantısında düşüncelerimizi ifade ettik. Bu seçim sürecinde partimizde Bir ‘Akil Grup’ gibi Danışma Kurulu.

Genç arkadaşlarımıza güveniyorum…

Bornova adayımız Ömer Eşki benim dönemimde birlikte çalıştık. Ben, gençlerle ilgili görevler vermiştim ona. Genç bir arkadaşımızın Bornova gibi bir üniversite şehrinde Ömer kardeşimizin son derece başarılı işler yapacağını düşünüyorum. Bayraklı’daki genç arkadaşımız da öyle. Hepsi için bunu umut ediyoruz.

Sırf para kazanma hırsıyla…

ÇED yönetmeliğimiz var ama uygulaması önemli. Ben hala inanamıyorum, bu ülkede bakanlık düzeyinde görev yapan bazı bürokratların bu talancı, bu doğayı çevreyi yok etmekten başka şeyi olmayan, sırf para kazanma hırsıyla doğayı sömürme derdinde çok uluslu şirketleri anlayamıyorum. Yerli de olsa fark etme. Asıl o toprak bizim. O ekosistem, o çevre bizim. 2009’da çıkarılmış bir genelge var. Bu genelge bizzat Meclis’te bunu bakana sordum. Hiç yanıt alamadım. Deniyor ki ÇED çalışması yapılır, ben de mahkemeye gidiyorum iptali için, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verebiliyor, tamam bu işletme yapılamaz diyor ama, hukukun hayır dediği, yapamazsın dediği projeyi bir imzayla dön dolaş arkadan getir bana ben yine olur veririm diyor. Hep böyle verildi. İnceleme Değerlendirme Kurulu’na Efem Çukuru’nda biz de girmek istedik, ben milletvekiliydim vekil olduğum halde giremedim. AK Parti döneminde 100 bin 710 ÇED başvurusu var, ÇED olumsuz verilen proje sayısı toplam 34. ÇED gerekli değildir 35 bin 775. İliç’te yaşadığımız katliamı bir altın madeniydi. Altın madeni diyoruz ama başka soru işaretleri de var orada. Devletin denetiminden kaçırılan başka bir üretim mi yapılıyor acaba diye çok ciddi endişeler var. Bu maden gibileri 7 bin 417 başvurusu yapmış, sadece 7’sine olumsuz rapor verilmiş. Buralarda un haline gelen malzeme siyanür kullanılarak içinde altın elementi ayrılıyor. Sonra da ne varsa atık diye atılıyor. O kadar vahşice bir iş ki bu, sadece siyanür değil, arsenik var, kurşun var, bütün ağır metaller suyumuza karışıyor. Şimdi Fırat’a doğru gidiyor.

Efem Çukuru’nda yapılan işler İzmir’in başında beladır…

 Efem Çukuru yapılan işler, açığa çıkan ağır metalleri ve kirliliğiyle İzmir’in tepesinde büyük bir bela olarak duruyor. İhtiyacımız olan baraj yerine elin çok uluslu şirketinin para kazanması için altın madenine izin verdiler.

Murat Kurum ruhsatı ben vermedim diyor ama…

Maden işletme ruhsatını enerji bakanlığı, ÇED’i Çevre Bakanlığı veriyor. Sayın Murat Kurum en son kapasite artışıyla ilgili oluru veren Bakan Kurum, biz ruhsat vermedik diyor, siz ÇED’e onay vermeseniz ruhsata onay nasıl çıksın?

Çadırlara tarikatları aldılar…

Depremden sonra çadırlara kim girdi, tarikatlar girdi. Aklın ve bilimin en temel kurumları olan mühendis, mimar, hekim, avukatların girmesine izin verilmedi, maalesef.

Kaynak: Haber Merkezi