İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Türkiye, mevcut iktidarın politikaları nedeniyle çok ağır çevre sorunları ile baş etmek zorunda kaldı diyen Kaynak, Aliağa’ya ve Gaziemir bölgesine dikkat çekti. Kaynak; “Bugün Türkiye, dünyanın en büyük çöp ithalatçısı. Bu konuda artık Türk toplumunun hep beraber ses çıkarması ve iktidara ‘Burası çöplük değil, çöplük haline getiremezsin’ demesi lazım” dedi.

(7) Sağlıkta Şiddet Gitgide Artıyor! Süleyman Kaynak Anlatıyor... Youtube 09

Cemil Tugay’ı tebrik ediyorum”

Yerel seçime ilişkin konuşan Prof. Dr. Kaynak; “Çok sakin ve uygar bir seçim süreci tamamlandı. İzmir Büyükşehir’e de bizim üyelerimizden birisi olan Sayın Cemil Tugay seçildi. Kendisini buradan da tebrik ediyorum. Tabii ilk hekim başkanımız değil, Behçet Uz ve Sayın Akçiçek bizim daha evvel İzmir’de hekim olarak görev yapmış belediye başkanlarımız. Dolayısıyla bu gelenek Cemil Tugay tarafından devam ettirilecek kendisine başarılar diliyoruz. Hekimlerin çok daha geniş bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Bir de Cemil Tugay biliyorsunuz Plastik Cerrah. Dolayısıyla çok hızlı ve sağlıklı karar verme yeteneğin gelişmiş oluyor. Çünkü cerrahi bunu gerektiriyor ve bu da bizim çok işimize yarıyor birçok alanda. Kendisine her konuda yardımcı olacağımızı beyan ederim” diye konuştu. 

“Yeniden aday değilim”

28 Nisan’da gerçekleşecek İzmir Tabip Odası Seçimleri için aday değilim diyen Kaynak; “Ben şu an delege adayıyım. Bütün Türkiye’deki olayları takip eden bir merkez konseyimiz var bu da oda seçimlerinin sonrasında yapılır. Odalarımız delegeler seçiyor. Aynı zamanda da kendi yönetimlerini seçiyorlar. Her tabip odası ayrı bağımsız bir kuruluştur ama Türkiye çapında da Türkiye Tabip Odası Merkez Konseyi, genel bir hareket noktası olarak görev yapar. Bu seçimlerde İzmir Tabip Odası; yeni yönetim, onur denetleme kurulu ve merkez konseyinde görev alacak kişileri seçiyor. Ben de o delegelerden birisi olarak aday oldum. İki dönemi tamamladığım için tekrar aday olma imkanım yok” açıklamasında bulundu. 

Tepecik ve Bozyaka zombi hastaneye dönüştürüldü”

“Tepecik ve Bozyaka zombi hastaneye dönüştürüldü”

İzmir Tabip Odası Başkanlığı yaptığı dönemde yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren Prof. Dr. Kaynak; “Meslektaşlarıma teşekkür ederim. Bu iki yılda neler yaptığımızı şöyle anlatabilirim. Tıp fakültesi öğrencilerimizin eğitiminden barınma sorunlarına kadar, hangi statüde olursa olsun tüm meslektaşlarımızın her türlü sorunları ile ilgilenme çabası içerisinde olduk. Tabii bunu hukuki çerçeve içerisinde yapmak durumunda olduk her zaman. Hukukun kurallarına uyarak yapmaya çalıştık. aile hekimliği bugün tıkanmış durumda. Bunun da en büyük nedeni Sağlıkta Dönüşüm Projesi. Bu programda aile hekimliğinin oluşumuna imkan yaratıldı ama oluşum sonrası aile hekimlerine ekonomik, idari, hukuki destek verilmedi. Kamu yönetimi birinci basamak hekimlik hizmetini tümüyle ihmal etti. Oysaki birinci basamak sağlık hizmet tedavi edici hizmetleri hem önleyici hem de tedavi edici hizmetlerin yüzde 90’lık kısmını üstlenebilir bir hizmet kapasitesine sahiptir. Fakat ihmale uğradı çünkü aile hekimlerine denildi ki: ‘Siz çalışma mekanizmanızı, çalışma arkadaşlarınızı karşılayacaksınız.

Bulunduğunuz yerin giderlerini siz ödeyeceksiniz bunun yanında da hekimlik yapacaksınız.’ Dolayısıyla aile hekimliğinde sanki hekimlik yapmak tarihi bir iş yapmakmış gibi bir sürece kaldı. Aile hekimlerimiz çok zorda kaldı. Bunun da nedeni aslında aile hekimliğinin Bakanlık tarafından ihmale uğratılmasıdır. Bu ihmal bilinçli bir ihmaldir bunu da vurgulayayım. Çünkü Sağlıkta Dönüşüm Programı birinci basamaktan değil de üçüncü basamaktan medet umdu. Oysaki sağlık sistemi iyi işleyen ülkelerin hiç birisinde sorunlar üçüncü basamağında çözülmez, çözülemez bu bilimsel bir gerçektir. Biz pek çok sorunlarla ilgilenme ve çözüm üretme çabasında bulunduk. Bunları yaparken de kamu yöneticileriyle de olabildiğince iletişimde olmaya çalıştık. Bunun yanı sıra Türkiye’nin kendi içerisinde ilginç koşulları var. Bunlardan birisi de üçüncü basamağın ön plana çıkartılmasındaki Şehir Hastaneleri var. İzmir Bayraklı’daki Şehir Hastanesi’nin inşaatı sonlandırıldı veya sonlandırılmış gibi yapıldı ve açıldı. Aslında Şehir Hastanesi Projesi de Türkiye’nin önemli kara deliklerinden biridir. Çünkü Şehir Hastanesi Projesi artık terk edilmiş dünyanın hiçbir tarafında tercih edilmeyen bir sistemdir. Niye diyeceksiniz? Bir hastane yapılacağı zaman önemli kriterlere bakılıyor.

Bu kriterlerden birisi 600 yataktan daha büyük hastane yapılmıyor. Üstüne çıktığınızda hizmet pahalılaşıyor ve verimsizleşiyor. En küçüğü 200 bin yataklı çok büyük kuruluşlar ve işletmesi zor pahalı kurumlar. Biz bunu dillendiriyoruz. Bayraklı hastanesinin açılmasında beş yıllık bir gecikme söz konusuydu ve bizim zamanımızda 8 farklı tarih verildi. Açılışı sessiz ve mahcup bir şekilde oldu. Halbuki böyle kurumların açılışında gürültülü iktidar şovunun olmasını beklerdik, böyle olmadı. Ne yazık ki İzmir’in kalbindeki iki önemli hastane Tepecik ve Bozyaka Eğitim Hastanesi birer zombi hastaneye dönüştürüldü neredeyse. İçi boşaltılmış, insan ilişkileri çok düzensiz, programsız bir şehir hastanesine taşınma süreci oldu. Bu taşınma da insanları rahatsız ederek yapıldı” diye konuştu.

“2 bine yakın küpürde yer aldık”

Toplumun farkındalığını arttırma çabasında olduk diyen Kaynak;  “Covid hala devam ediyordu. Biz kamu yöneticilerini uyarmak zorunda kaldık. Bugün içerisinde Covid kaybolmadı şekil değiştiriyor. Biz bunları anlatmaya çalıştık ama hala yoğun iletişim olan alanlarda mutlaka maske takılması ve hijyen koşullarına dikkat edilmesi konusunda biz uyarmaya çalıştık. Bizim dönemimizde maalesef 6 Şubat depremi ortaya çıktı. Aynı gün saat 11 civarında İzmir Tabip Odası’nın salonunda İzmir’in sivil toplum kuruluşları ve belediyelerle çağrı yaparak inisiyatif aldık. Bir koordinasyon kurulu oluşturduk İzmir Büyükşehir Belediyesi ve diğer belediyelerin çok büyük destekleri oldu. Bu organizasyonlarla hem ayni hem maddi yardım toplama çalışmaları yapmaya çalıştık. İlk günden itibaren 400’ü aşkın personelimiz bölgeye gitme talebini aktardı. Burada İzmir Büyükşehir Eşref Paşa Hastanesi ile bir protokol oluşturduk. Eşref Paşa Hastanesi, İzmir Büyükşehir desteğiyle Hatay’da bir mobil hastane oluşturdu. Bu çok önemli bir husustur. Çünkü belediye hastanesi Türkiye’de tektir. Bu konuda Dr. Devrim Demirel ve o dönemin başhekimine teşekkür etmek istiyorum. Bunların yanı sıra biz bir kısmı zoom bir kısmı canlı olmak üzere Tabip Odası bünyesinde 70 kadar toplantı organize ettik. Basınla çok iyi iletişim içerisinde olduk. Bizim sesimizi olumlu girişimlerimizi hem farkındalık hem bilgi anlamında topluma iletme konusunda çok dürüst ve etkili davrandınız. Ben şahsınızda bütün İzmir basınına ve diğer bütün basın emekçilerine teşekkür etmek istiyorum. Her türlü basında habere konu olduk. Basında 2.000’e yakın küpürde İzmir Tabip Odası’nın etkinlikleri görüldü” açıklamasında bulundu.  

“Türkiye çöp ithalatçısı durumuna geldi”

“Türkiye çöp ithalatçısı durumuna geldi”

Bunların yanı sıra Türkiye mevcut iktidarın politikaları nedeniyle çok ağır çevre sorunları ile baş etmek zorunda kaldı diyen Kaynak; “Örneğin, Aliağa Türkiye’de belki de çöp toplama politikasının önemli alanlarından bir tanesi. Çöp sözcüğünü çok kapsamlı kullanıyorum çünkü Aliağa’da gemilerin de çöp haline getirilip söküldüğü yıllardır bilinen bir gerçek. Burada Fransız bandıralı Sao Paulo adında bir gemi simgesel bir özellik kazandı. Bu Türkiye’de aslında farkında olmadığımız bir sürecin simgesi haline geldi. Bu süreç Türkiye’nin gelişmiş endüstriyel ülkelerden en fazla çöp ithali yapan ülke olduğunun toplum tarafından anlaşıldığı bir dönem oldu. Türkiye’yi bir çöp ithalatçısı durumuna getiren bir iktidarın burada deşifre edilmesi söz konusu oldu. Sao Poulo gemisi Aliağa’ya gelemedi. Niye gelemedi? Çünkü İzmir’deki STK’lar, Türkiye Barolar Birliği, DİSK, KESK tek ses haline gelmek suretiyle ciddi bir reaksiyon gösterdiler. Bu çok simgesel bir şeydi. Biz Bergama ve Efem Çukuru’ndan çok deneyimliyiz çevre problemlerine. Biz Muğla’nın Akbelen Ormanı’nın katledilmesine de karşı çıkacak şekilde İzmir’den Akbelen bölgesine üyeler ve yönetimimizle giderek o bölgeyi korumaya çalışan halkımıza destek vermeye gayret ettik. Çevre konusunda da çabalarımız olduğunu söylemek isterim” diye konuştu.

“Tüm sorulara bizzat ben cevap vereceğim”

Prof. Dr. Kaynak; “Bunların yanı sıra mesleğinde 30-40-50. Yılını tamamlayan meslektaşlarımızın emeklerine saygı gösterilmesi için 6 toplantı yaptık, plaket takdimi yaptık. Sosyal yönden de topluma nefes aldırmaya çalışan projeler yapmaya çalıştık. Ege Bölgesi’ndeki diğer Tabip Odası Birlikleri ile de 4 toplantı yaptık. Bunların sonuç bildirgelerini de biz paylaştık. İzmir Sağlık Platformu dediğimiz bir platform vardır ve 18 civarında farklı STK yer almaktadır ve İzmir Tabip Odası da bu paydaşlardan bir tanesidir. İzmir Sağlık Platformu’nun sağlık sorunlarına ilişkin öncü olmasına gayret gösterdik. Bizim bir hukuk büromuz var. Kurumsal ya da kişisel nedenlerle 86 dava açıldı ve bu davalar çok yakından takip edildi. Bu davalardan bir kısmı şiddet davası. Sağlık terörü dediğimiz şey İzmir’de de yaşanmakta ve biz taraf olarak meslektaşlarımızı temsil etmeye gayret gösterdik. Üyelerimizin hukuki destek talepleri de oldu. Sağlıkta şiddet dediğimizde hasta yakınının bir sağlık çalışanının sözel ya da fiziki şiddet aklımıza gelir ama sağlıkta şiddet sadece bununla sınırlı değil. Bunun içerisinde idari, mali, hukuki, psikolojik şiddet ve mobbing var. Sağlık çalışanlarının bu şiddete maruz kalmakta olduğunu görmekteyiz ve buna karşı her zaman mücadele ettik. Sağlık çalışanları özellikle hekim arkadaşlarımızın bu tür şiddete maruziyetlerine karşı biz hukuk bürosu olarak 2.150 vakaya destek verdik. Bu çok büyük bir rakam. Ersin Aslanın katledilişinin 12. Yıl dönümüydü 17 Nisan Çarşamba günü. Biz İzmir Sağlık Platformu olarak İzmir Sağlık Müdürlüğü’nün önünde bir açıklama yaptık. Maalesef ölüme kadar giden bu tür şiddet gösterileriyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu da hukuka ne kadar çok ihtiyaç duyulan bir ülke haline geldiğimizi gösteriyor. Sosyal etkinlikler olarak resim, karikatür gibi pek çok etkinliklerimiz de oldu. Karşıyaka Belediyesi ile özellikle ortak planladığımız halkın sağlık açısından aydınlatılmasına yönelik 2 haftada bir toplantılarımız oldu. Genel Kurul 27 Nisan’da olacak ve buradan çağrı yapıyorum bütün meslektaşlarımızı davet ediyorum. Akıllarındaki her türlü soru işaretini özellikle bizlere yöneltmesini istiyorum. Burada taahhüt ediyorum sorduğunuz her türlü soruya en saydam, en dürüst, en ayrıntılı şekilde bizzat ben cevap vereceğim” açıklamasında bulundu. 

“Biz dünyanın çöpçüsü müyüz?”

İzmir’in çevre sorunlarına dikkat çeken Kaynak; “Aliağa’ya sürekli gemi geliyor. Böyle ön plana çıkan gemilerin özellikleri, taşıdıkları atıkların diğer gemilere göre biraz daha yüksek olması. Bu nedenle bizim açımızdan da farkındalığı arttırma anlamında önemli objeler. Fakat bu olay genel bir olay. Sadece Aliağa’nın olayı değil. Bütün tabiata bunun dağıldığını biliyoruz. Üstelik orada çalışan insanların da havaya karışan çeşitli gazlardan zehirlenmekte olduklarını, özellikle akciğer kanseri açısından risk taşıdıklarını biliyoruz. Bu Türkiye’nin sorunu. Türkiye’de şöyle bir politika var: ‘Nereden gelirse gelsin para gelsin.’ Ne sağlık, ne çevre düşünülüyor. Bugün Türkiye dünyanın en büyük çöp ithalatçısı. Böyle bir şey olabilir mi? Biz dünyanın çöpçüsü müyüz? Yıllardır Gaziemir bölgesinde de bir nükleer atık var ve aslında bu nükleer atık Türkiye’de üretilmemiş. Bu bir yerden geldi fakat 15 senedir nereden geldiği aydınlatılamadı. İnsanların etrafında yaşadığı nükleer atığı bildiğimiz halde hükümet hiçbir önlem almadı. Belediye başkanı, STK’lar o kadar feryat etti. Bugün hala ilk günkü gibi orada nükleer atıklar duruyor. Orada yapılabilse mutlaka diğer bölgelere göre daha yüksek oranda kanser olasılığının olduğunu görmemiz mümkün. Bu ilişkileri oluşturup istatistiğe dökmek Sağlık Bakanlığı’nın işi.

CHP Milletvekili altını çizerek söyledi: ''Eğirdir Gölü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya!'' CHP Milletvekili altını çizerek söyledi: ''Eğirdir Gölü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya!''

Çok büyük ihtimalle de bu veriler muhtemelen var, bilmiyoruz. Kamu yöneticilerinin genelde tavrı şu: ‘Birtakım bilgiler var ama bunu paylaşmıyoruz’ şeklinde yaklaşımları var. Biz bunun nedenlerini bilmiyoruz. Bu konuda artık Türk toplumun hep beraber bir ses çıkarması ve iktidara ‘Burası çöplük değil, çöplük haline getiremezsin’ demesi lazım. Madenlerin hepsinin satılması, Türkiye’nin delik deşik edilmesi bir yana bir de çöp ithal ediyorsunuz. Aliağa’ya aslında bu anlamda bakmak gerek diye düşünüyorum. Bu konuda da yeni belediye başkanlarımızın çok büyük bir hassasiyet göstereceklerine inanıyorum. İzmir Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği özel yasalarla kurulmuş meslek odalarıdır. Yasal olarak devam eden ve gerektiğinde kendi gücünü göstermekten çekinmeyen kuruluşlardır. Toplumun her türlü sağlığı için her türlü uğraşı vermeye hazır kurumlardır. Bundan bütün toplumumuzun emin olması gerekir. Bazen birtakım olumsuz ve siyasi söylemler ile karşılaşabiliriz. Bunların hiç birisi çalışmalarımızı gölgeleyemez. Her türlü görevi hukuk çerçevesinde yerine getireceklerdir bundan herkesin emin olmasını istiyorum” diye konuştu.

Kaynak: Haber Merkezi