İZMİR KRİZİN EŞİĞİNDE!

Abone Ol

Her gün elimiz musluğa gidiyor. Çay demliyoruz, çamaşır yıkıyoruz, duş alıyoruz, saksıları suluyoruz… Su hayatımızın en sıradan anlarında var. Ama o “sıradan” sandığımız anlar, aslında büyük bir mucizeye dayanıyor… Suyun varlığına…

Bugün İzmir’in can damarı olan Tahtalı Barajı’nda su seviyesi %15’in altına düştüğü hakkında bir haber gördüm. Bu yalnızca meteorolojik bir sorun değil. Bu, yılların ihmali, bilinçsizlikle birleşen bir yönetim sorunuymuş.

Ben sadece bir vatandaşım…

Ben bir İzmir vatandaşıyım. Ve her şeyden önce bir insanım. Suya değer veren, onun ne kadar kıymetli ve vazgeçilmez olduğunu bilen bir insan. Yıllardır elimden geldiğince dikkatli olmaya çalışıyorum. Ama tüm bu çabalar bir yerde tek başına yeterli olmuyor.

Çünkü mesele sadece bireysel tasarruf değil. Mesele toplu bir bilinç ve sorumluluk meselesi.

Sorumluluklar göz ardı ediliyor

Tahtalı Barajı sadece kuraklık yüzünden kurumuyor. Evet, yağışlar azaldı. Ama bu azalmanın iklim krizinin bir sonucu olduğunu da unutmamalıyız. İklim krizine karşı alınan önlemler yeterli mi? Hayır. Kentleşme planlamaları su kaynaklarını dikkate alarak yapılıyor mu? Hayır. Arıtılmış su geri kazanılıyor mu? Çok düşük oranda.

Yani bu kurumaya hep birlikte yol açtık. Ve şimdi çaresizce mucize bekliyoruz.

Bütün güçler el ele vermeli

Bu saatten sonra çözüm,sadece “duyuru” yayınlamakla, vatandaşları “su tasarrufuna davet etmekle” sınırlı olamaz. Belediyeler alternatif su kaynaklarını artırmalı, Tarım politikaları derhal gözden geçirilmeli, sanayi su kullanımı denetlenmeli.

Ve biz bireyler… Evet, bizim de yapacaklarımız var. Suyun sadece musluktan akan bir hizmet değil, yaşamın kaynağı olduğunu kabul etmek zorundayız. Bahçeyi sularken, arabanın üstüne su tutarken, ellerimizi yıkarken düşünmeliyiz… “Bu suyu kullanmak zorunda mıyım?

Geleceğimiz tehlikede

Su krizinin etkisi yalnızca bugünle sınırlı değil. Su azalırsa tarım çöker, gıda krizi başlar, enerji üretimi zorlaşır, sağlık sorunları baş gösterir. En önemlisi, toplum içinde eşitsizlik artar. Bugün herkesin evinde su olabilir. Ama yarın o lüks olmayabilir.

Çocukların bize “Su neden yok?” diye sormasını istemiyorsak, bugünden önlem almalıyız. Bu, nesiller arası bir sorumluluktur.

Bu krizin ortağı olmayalım

Artık susmanın zamanı değil. Bu bir çevre krizi değil yalnızca, bu bir varoluş krizi. Doğanın bize gönderdiği bir alarm. Duymazdan gelmeye, göz ardı etmeye hakkımız yok. Suyu korumak, geleceğimizi korumaktır.