Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner Gün Başlıyor programına konuk olan İYİ Parti İzmir İl Başkan Yardımcısı İshak Gündüz, Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı.

Tarımı, kooperatifçiliği İzmir özelinde değerlendiren İshak Gündüz, “Türkiye Devleti’nin yaptığı politikada 01.05.2023’e kadar dışardan ithal edilen buğdayın vergisi sıfırdı. 01.05.2023 tarihi ile bu vergi yüzde yüz otuza çıkarıldı. Türkiye’de buğday hasadı haziran ayı itibari ile başlar, on beş – yirmi güne biter. Bu arada Ukrayna’da bu tarihe kadar yaklaşık altı buçuk milyon ton buğday ithal edildi. Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) depoları ve özellikle tüccarlar buğdayı ithal ettiler. Bizim çiftçimizin hasat ettiği buğdayı TMO iyi bir fiyat olarak açıkladı 8200 artı bin lira. Buğday tarlada kalınca Türk çiftçisinin satış fiyatı 5500-6 bin civarında. TMO’ya müracaat ediyor, TMO Ekim’e randevu veriyor. Ekim’e kadar çiftçinin ürünü tarlada kalması gerekiyor. Bunu haziran- temmuz gibi satıp borcunu kapatması gerekiyor, kapatmazsa borç idari ve kanun takibine geçip, icra noktasına gelecek. TMO bir de iki ay sonra ödemeyi yapıyor, bunu hemen ödemiyor” dedi.

“Buğday konusunda sıkıntı olabilir”

Gündüz, “Şu anda tüccar yeterince kendi ihtiyacını karşıladığı için o fabrikalarında, tarladaki çiftçinin ürününe alıcı değil. TMO’nun da siloları dolu. Bir de piyasada fiyat düşük olduğundan, TMO’nun da fiyatı yüksek olduğundan çiftçi ister istemez ürününü TMO’ya vermek istiyor, onun içinde dolu talep var. Çiftçi şu anda tarlada bekliyor. Ne tüccar alıyor ne TMO. Tarım Bakanlığı’nın bir teklifi oldu tüccarın buğday alımında devlet kredi versin diye. Buna da Maliye Bakanlığı izin vermedi. Dolayısıyla Türk çiftçisinin çok ciddi noktada tarlada ürünü kaldı. Stratejik olan buğday konusunda ülkemizde ciddi sıkıntı olabilir” ifadelerini kullandı.

“Tarımla işi olan insanlar tarımı yönetmiyor”

Gündüz, “Tarım ekonomisinde şöyle bir teori vardır ürün arttıkça fiyat azalır, ürün azaldıkça fiyat artar. Türkiye’de 2016 yılında bir sisteme geçildi. Havzalardaki en uygun yetişen ürünlere devlet teşvik sistemi getirdi. O sistemin dışına çıkanlara teşvik verilmiyor. Ama bunlar düzenli bir şekilde yapılamadı. Bakanlığın ciddi plan ve proje ile bu işi takip etme noktasında bir sisteme ihtiyacı var. Bizim Tarım Bakanlığı’na baktığımızda, yeni atanan bakan yardımcılarından biri hariç üçü Tarım Bakanlığı bünyesine gelmiyor, Tarım Bakanı da dâhil. Tarımla işi olan insanlar tarımı yönetmiyor. Bugün televizyonlara da baktığımızda zirai ile ilgili kurum ve kuruluşların hiçbirisi çıkıp kamuoyunu bilgilendirme durumu yok. Ziraat Fakültesi her ilde var. En fazla fakültesi olan fakülde ama konuşulmuyor.”

“Mustafa Kemal, üzüm, buğday karşılığında sanayiyi kurmuştu”

“Pandemi döneminde dünyanın keşfettiği, her şeyden önemli olsan gıdaydı. Şu anda girdi fiyatları ile birlikte ürün fiyatları arttı. Son dönemde gelen enerji artışları ile birlikte Adana’da bir kamyon kasası 25-30 bin liraya dolarken, 20-25 binde mazot parası oluyor. Böyle sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Millet pazara gittiğinde fasulyenin fiyatı 70 lira olmuş. İnsanlar artık alamıyor. Türkiye’nin kendi kendine yetebilir bir noktadan bu noktaya gelmesi çok acı. Mustafa Kemal’in 1935’li yıllarda Rusya’ya gönderdiği gıdalarla kurduğu sanayi kuruluşları toplum tarafından biliniyor mu bilmiyorum. İncir, üzüm, buğday göndermiş ve karşılığında bu ülkeye sanayi teknolojisi inşa edilmiş. Bugün bizim kendi ekim alanlarımız dışında, asıl problemimiz ithalata dayalı bir tarım sektörü oluştu.”

“Üretebileceğimiz buğdayı dışarıdan alıyoruz”

Gündüz, “Bizim Türkiye’de Anadolu coğrafyası gerçekten tarımsal faaliyet noktasında, iklim ve coğrafyasına baktığınızda her dönem tarım yapılabilecek bir noktada. Doğu Anadolu’da hayvancılık, İç Anadolu’da tarım ürünleri dediğimiz ürünler. Ege’ de sebze- meyve, Trakya’da ay çiçeği… Mezopotamya dediğimiz Urfa, Diyarbakır hattı bugün makarnalık en iyi buğday hattı. Mercimek, nohut fasulyenin yetişebileceği hattır. Fakat biz orayı kullanmıyoruz. Bugün Türkiye’de bazı düşünürler çıkıp televizyonda ne diyorlar? Biz bu sene 5. aya kadar ithal ettiğimiz buğday miktarı 6 buçuk milyon ton. Ürettiğimiz buğdayın 3 te birini ithal ediyoruz. Bunu da alıyoruz, işliyoruz, ithalat yapıyoruz. Kimse de sormuyor bu ülkede üretilecek olan buğdayı sen burada üretmiyorsun da dışarıdan alıyorsun diye. Bugün biz Türk çiftçisine gerekli destek verdiğimiz takdirde bu topraklarda her şey yetiştirilir. Bilinçsiz olarak yapılan bir şey de köylü boşaltıldı, köyümüzde insan kalmadı. İnsanları olduğu yerde üretip, olduğu yerde doyurup mutlu bir şekilde muhafaza edersek hem ülke ekonomisine katkıda bulunmuş oluruz hem de vatanın güvenliğini sağlama almış oluruz” dedi.

“Anadolu’nun boşaltılması tehlikeli”

“Gelecekte Türkiye için en büyük tehlike Anadolu’nun boşalması. Bunu ileride göreceğiz. Eskiden köylerde nüfus yoğun yaşanırken insanların hayvanları vardı, ihtiyaç halinde götürüp pazarlarda satarlardı. İç piyasadaki et ihtiyaçlarını temin ederdi. Büyük çiftlikler kendi fiyatını kendileri ayarlayabiliyor. Bunlar köylerin boşalmasıyla azaldı. Tarıma destek önemli ama bu destekleri biz bir sene sonra veriyoruz. Yapılması gereken çiftçinin hazırlık dönemindeki ihtiyacı olan desteklemesini sağlayıp, daha sonra o çiftçinin ekim yapıp yapmadığını tespit edip ona göre bir uygulama yapmak lazım. “

“Denetim olmalı yoksa usulsüzlük olur

“Arpayı da 7 bin lira olarak açıkladı devlet. 7500 lira destek veriyor ve şu an arpayı da kimse almıyor. Orada da ciddi bir sıkıntı var, çiftçinin elinde buğday da kalmış durumda. Etlerde de bundan sonra artış devam eder diye düşünüyorum. Türkiye’de şu anda hayvancılık konusunda en büyük sıkıntı süt fiyatları ve bunun düzgün belirlenememesi. Geçen gün süt konseyi toplandı, fiyatı 11 bin 500 lira olarak açıkladılar, 1 Ağustos’tan geçerli olacak şekilde. Bugün şarküteriye gittiğiniz zaman 1 litre süt 35 lira. Hükümetin yaptığı bir sıkıntı şu, yem fiyatlarına müdahale etmiyor. 370 lira torbası olan yem bugün 450 lira. 450 lira yem çuvalını alan bir çiftçi süt inekçiliği yapamadığı için kesime götürüyor. Bugün bir sıkıntıda yasak kesim noktasında süt ineklerinin kesilmesi var. Bu ineklerin bakanlıkta, kulak memelerindeki numaralar sanki yaşıyormuş gibi de duruyor, aslında böyle bir hayvan yok. Bakanlığın tek tek çiftlikleri gezip, hayvanları sayması lazım. Belki bugün 300 hayvanı görünen birinin 100 hayvanı vardır ve devletten fazla destek alıyordur. Kooperatifçilik konusunda Tarım Bakanlığı’nın derhal bünyesinde Genel Müdürlük kurup, pancar kooperatifleri, tarım kredi kooperatifleri diye çatı altında bulundurup ciddi oranda denetlemesi lazım. Çünkü denetim olmadığı için çok büyük usulsüzlükler oluyor. Yemler alınıyor, satılıyor, üreticinin parası ödenmiyor vs. Bir de son bir ay içerisinde üre ve gübre fiyatları 8500’lerden 12 binlere çıktı.”

Şırnak'ta ambulans uçak 20 günlük bebek için havalandı Şırnak'ta ambulans uçak 20 günlük bebek için havalandı

“Barkot denetimi az gelişmiş ülkelerde yok”

Gündüz, “Ben beş sene Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde buğday ıslah projesinde çalıştım. Türkiye’de bu ‘Ata Tohumu’ dediğimiz tohum atalarımızın kullandığı tohum. Bizim Türkiye’de lanse edildiği şekilde genetiği ile oynanmamış diye söylüyorlar ama bizim üretilen tohumların çoğu melezleme yöntemiyle yapılan tohumlar. Bunlarda başak miktarı iyi olanlar melezlenip ortaya çıkan yeni ürünleri çoğaltarak, orijinal araç diye topluma satılan tohumlar. Bir de glütensiz ekmek dedikleri bir şey var. Glüten çölyak hastalıkları için önerilen bir madde ama sağlıklıymış algısı var. Piyasada normal ekmeğe göre yüksek fiyattan satılmasını da sağlıyor. Genetiği oynanmış ürünlerden ziyade üretirken attığımız kimyasal ürünler noktasında sıkıntımız var. Yeri ve zamanında kullanmıyoruz ve bunu kontrol mekanizması da yok. Çok gelişmiş ülkelerde barkotta denetleme var ve kanser riski az ama gelişmemiş ülkelerde bunun tam tersi oluyor. Daha fazla ilaç kullanıldığı için insan genetiğini ve sağlığını bozuyorlar” dedi.

“İYİ Parti, CHP’nin gölgesinden kurtulmalı”

Gündüz, “İYİ Parti olarak seçim sürecinde, seçim kampanyamızı bir oy Kemal’e Bir oy Meral’e diye oluşturduk. Bu toplum nezdinde de tuttu. Ama milliyetçi bir yapıdan gelen İYİ Parti, HDP ile eşleştirilince çok büyük dayak yedi, hiç hak etmediğimiz şeylerle karşılaştık. Burada ilk ittifak olayı gerçekleştiğinde, masadan kalktığımızda biz sanki AK Parti’ye sunuluyormuş algısı medya ile eleştirildi. Masaya oturduğumuzda da neden oturdunuz diye eleştirildik. Burada CHP kendine bir bahane çıkarmak için Kılıçdaroğlu kaybetmiş algısı oluşturmaya çalışıyor. Ben oyları çıkarıp bakıyorum İzmir’dekine ve Kemal Bey, Meral Hanımla eşit çıkıyor. İYİ Parti, Kemal Bey’e oy vermedi ise bu oylar nereye gitti diye sormak lazım. Bir de CHP milletvekili adayları, İYİ Parti’ye oy vermeyin, mecliste çoğunluğu biz sağlayalım, cumhurbaşkanı bizden oluyor, onlarda çoğunluk olursa sıkıntı olur gibi uygun olmayan hareket ettiler. Biz bunları görmüyor değiliz. Dolayısıyla bizim kendi politikamızla ayaklarımız üzerinde durup, kendi politikamızla çıkmamız lazım artık. CHP’nin gölgesinden kurtulmamız lazım özellikle İzmir’de. İzmir’de bütün belediyeler CHP’li. Bu bize parti olarak bir şey katmıyor. Bizim kendi ilkelerimizle ortaya çıkıp, İYİ Parti’nin toplum nezdinde karşılığını görmesi gerekiyor. İYİ Parti’ye insanların ihtiyaçları var, İYİ Parti sistemden sıkılan, mustarip insanların oluşturduğu bir parti” diye konuştu.

Editör: MELEKŞAH TUFANER