Çok üzüldüm...

Hüner Coşkuner’in bu ani ölümüne inanmak istemedim bir an...

Bir yıldır kemik iliği kanseriyle mücadele eden sanatçı, sessizce aramızdan ayrıldı.

Genç yaşta ve kuşağının belki de son temsilcisi olarak...

***

Hüner Coşkuner, özel bir ses, özel bir isimdi...

Onu 80’li yılların sonunda tanımaya başladık. Önce televizyonda çeşitli programlarda, sonra da İzmir’e geldiğinde verdiği konserlerde...

Melahat Pars gibi usta isimlerden dersler almıştı. Türk Sanat Müziği alanında çok iyi yetişti.

Daha sonra televizyon çekimleri ve gazinolar başladı...

Rahmetli Atalay Noyaner’i çok severdi. Başta Fuar Akasyalar olmak üzere Maksim’de de birçok kez sahnesine çıktı, aylar süren galalar yaptı, seyircisi hiç eksik olmadı.

Noyaner, "Kızım gibi...Çok seviyorum onu” demişti bir gün bana... Hüner Coşkuner’in isim yapmasında bu konserlerin önemli bir payı oldu.

ŞÖHRETİN BÜYÜSÜNE KAPILMADI

Mütevazi bir sanatçıydı Hüner Coşkuner...

Sesini çok sevdim, şöhrete doygun kişiliğini ve sıradan bir insan gibi yaşama isteğini de...

Her söylediği şarkıyı anlam katıyordu... Örneğin "Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un" şarkısı ona çok yakışıyordu. Müthiş bir ses, müthiş bir yorum...

Kısa sürede şarkı onunla özdeş oldu.Kimse onun kadar iyi söylemeyemedi. Hala yok! 

Hayatında hiç abartmaya yer vermedi Coşkuner, gazetelerde aşklarıyla değil de  sanatıyla gündeme geldi.

Sansasyonu hiç sevmedi...

Özel hayatını pazarlamak yerine sanatıyla ön plana çıkan bir isim oldu.

İzmir’e her gelişinde Yeni Asır’a uğrar, yeni projelerinden söz eder, yeni çalışmasını ilk kez bize dinletirdi...

‘Duygularınızı tüm samimiyetinizle söyleyin, eleştiride sınır tanımayın, bu benim yolumu aydınlatır” derdi...

Çok güzel sohbetlerimiz oldu onunla...

 İstanbulluydu ama İzmir’i çok severdi... Bir kutu çikolatayla ziyaretimize geldiği bir gün açtı bu konuyu bana:

“Hürol bey, İzmir’e geldiğimde nefes aldığımı hissediyorum, çok seviyorum bu şehri, yenileniyorum” demişti...  

Bunu söylerken gözlerinin içi gülüyordu.

Dobra bir insandı... Acılarını, sevinçlerini kendi içinde yaşıyordu.

Aşkını bile...

EVLENMEDİ, AŞKINI SAKLADI

Hüner Coşkuner’in 20 yılı aşkın birlikte yaşadığı fakat evlilik teklifini kabul etmediği bir hayat arkadaşı vardı...

Sevgilisi için "O benim hayata toz pembe bakan gözüm." demişti bir röportajında... Ve şöyle devam etti:

“Ben çok sıkılgan birisiyim. Sevdiğim adamla öyle her gün görüşürsem çabuk sıkılırım. Aynı evin içinde tahammül edemem. Ama onu çok seviyorum. Bana evlenme de teklif etti. Ancak işim nedeniyle kabul etmedim. Gerçi benden belli olmaz. Bakarsınız anında evlenirim. Bana hayat veren, beni anlayan, bana saygı duyan bir birlikteliğim var."

***

Hüner Coşkuner, sadece sanatıyla değil, katıldığı sosyal projelerle de adından söz ettirdi.

Lösemili Çocuklar Vakfı başta olmak üzere Bedensel Engelliler ve Dünya Şizofrenliler Derneği'nde gönüllü olarak çalıştı. Albüm ve şiir kitabı gelirlerinin bir kısmını bu vakıflara ve derneklere bağışladı.

Sokak hayvanlarını korudu, hayvanları koruma yasasının çıkması için çaba gösterdi.

***

Sözü özü, Hüner Coşkuner, özel bir insan, duyarlı bir sanatçıydı.

Kendisiyle aynı yaşlarda olan sanatçı arkadaşlarından ayrılan en önemli özelliği, mütevazi ve dost kimliğiydi.

Mekanı cennet olsun, yaşarken iyilikleriyle iz bıraktığı o güzel yüreğindeki ışık, onu hiç yalnız bırakmasın.