Halk, market raflarında her gün değişen fiyatlara, maaşlarını fersah fersah geride bırakan kiralara, yani bizzat yaşadığı gerçeklere inanıyor.
Ekonomiyi yönetenler istatistiklerle bir başarı hikâyesi yazmaya çalışsa da, bu hikâyenin toplum nezdinde bir karşılığı yok. Çünkü mutfakta tencere kaynamıyorsa, rakamların hiçbir anlamı olmuyor. Açlık ve yoksulluk, kâğıt üzerindeki başarı tablolarını çoktan gölgede bıraktı.
Bu mantıkla yaşam şartlarını iyileştirmek, halkın tepkisini dindirmek ve enflasyonu düşürmek sadece bir hayal olur; çünkü sorun rakamlarda değil, yönetim anlayışındadır.
Öyle bir noktaya geldik ki, sorun artık sadece maddiyatla sınırlı değil; çok daha derin bir toplumsal yaraya dönüşmüş durumda. İnsanlar her geçen gün daha öfkeli, daha tahammülsüz ve daha yorgun bir ruh hali içinde. Geleceğe dair umutlar yerini, günü kurtarma telaşına bırakmış durumda.
Bir zamanlar çocuklarının geleceği için umut besleyen aileler, bugün yalnızca akşam evlerine ekmek götürmenin derdinde.
Ekonomik çıkmaz, sadece cepleri değil, toplumun ruhunu da tüketiyor. Daha da kaygı verici olan ise, toplumun giderek umudu yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olmasıdır.
Çünkü umudu kaybolmuş bir toplumda yalnızca ekonomik değil, sosyal ve siyasal çalkantılar da kaçınılmaz hale gelir.
Halkın çığlığı giderek büyüyor. Eğer bu ses duyulmaz, bu sorunlara kapsamlı ve yapısal çözümler üretilmezse, bugün sessizce yaşanan öfke yarın sokaklara taşınabilir.
Bu nedenle hükümetin ekonomi ekibinin vakit kaybetmeden gerçekçi yapısal ekonomik reformların ve bir yol haritası ortaya koyması artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiştir.
Unutulmamalıdır ki geçim sıkıntısı yalnızca cebimizi değil, ruhumuzu da yıpratır. İnsan önce bugünü nasıl geçireceğini düşünür, ardından yarının belirsizliğine boyun eğer. Giderek artan hayat pahalılığı, sadece sofralardaki ekmeği küçültmekle kalmaz; umutları, hayalleri ve hayat sevincini de tüketir.
Bu nedenle geçim sıkıntısı er ya da geç çok daha tehlikeli bir duygu olan gelecek kaygısına dönüşür. İşte bir toplumun en derin ve sessiz çığlığı da tam o anda duyulmaya başlar.
Son söz, Rakamlarla oynamak kolaydır, ama bir ülkenin umudunu kaybettirmek, telafisi olmayan en büyük kayıptır.