Kemal Kamburoğlu’nun sunduğu Hayatın Nabzı programının bu haftaki stüdyo konuğu Gazeteci, Yazar, İzmir Ege Medya Platformu Başkanı Ahmet Kaplan oldu. Program, eğitim sistemindeki sorunlar ve eksiklikler, dil eğitimindeki verimsizlikler, işsizlik ve genç nüfusun meslek edinme sorunları, devletin rolü ve meslek edindirme politikaları, ekonomik sorunlar ve enflasyonla mücadele, yerli üretimi ve tarımı destekleyen politikalar, kutuplaşma ve siyasi işbirliği, uluslararası ilişkiler bağlamında Gazze'deki kriz ve iç istikrarın önemi gibi farklı aynı zamanda gündemdeki konuların nabzını tuttu.

Eğitim geçmişte daha nitelikliydi

Ahmet Kaplan, eğitimde üzerine düşülmesi gereken noktanın, eğitimin içeriği olduğunu vurgulayarak, öğrencilere ne öğretildiğinin, hangi bilgilerin verildiğinin ve hangi şuurun aşılandığının önemli olduğunu dile getirdi. Ayrıca, üniversite mezunu olup işsiz olan milyonlarca insanın sokaklarda dolaştığını belirterek, genç nüfusun avantajlı olduğunu ancak bu avantajın işsizlik gibi tehditlere dönüşebileceğini ifade etti. Eğer gençlere meslek edindirilemezse veya iş bulamazlarsa, bu durumun toplum için bir tehdit oluşturabileceğini savundu.

Kaplan, eğitim sisteminin Türkiye'de istenilen düzeyde olmadığını ve bu alandaki sorunların çözülemediğini ifade ederek, "Bizim en çok eksik kaldığımız bizim istediğimiz şekilde sistem oluşturamadığımız kurumların başında eğitim geliyor dedi. Ne yazık ki biz eğitimle ilgili şeyleri yapamadık dedi sayın cumhurbaşkanı bunu itiraf etti. Bizim yıllardır eğitim sistemi ile ilgili sorunlarımız var çözemediğimiz. Geçmişte de vardı bugün de var. Ama bugün daha fazla sorunumuz daha var diye düşünüyorum. Ama geçmişte eğitimin içeriği bugüne göre daha nitelikliydi"dedi.

Program konuğu İzmir Ege Medya Platformu Başkanı
Kaplan, eğitim sistemindeki belirgin aksaklıklara dikkat çekti. Özellikle, öğrencilere yabancı dil öğretme konusunda yaşanan verimsizlikleri vurguladı. 16 yıl boyunca öğrencilerin sadece bir yabancı dil öğrenebildiğini ve hatta bazılarının hiç dil öğrenmeden mezun olduğunu belirtti. Bu durumun eğitimde temel bir problemi işaret ettiğini ve uzun yıllardır devam ettiğini ifade etti. Afrika'daki çocukların bile ana dilleri kadar rahatlıkla yabancı dil konuşabildiğine dikkat çekerek, bu durumun önemli bir eksikliği işaret ettiğini vurguladı.

“Eğitimde büyük bir düşüş var”

Eğitimde kullanılan metotların ve içeriklerin yeniden değerlendirilmesi ve her sektörden bilim insanlarının yer aldığı bir kurulun oluşturulması gerektiğini önerisinde bulunan Kaplan," Metodolojik anlamda bir sorun var demektir burada. Peki biz yabancı dil örneğini verdik biz değil mi? Sadece yabancı dil örneği mi.. Üniversitelerde matematik başarıları dökülüyor.. Çocukların zeka konusunda bir sorunu değil bu, edebiyata bakın onlar da aynı. Demek ki temel anlayışta bir sorun var. Öğretme ve eğitimde bir takım sorunlar var onu göstermeye çalışıyorum burada. Biz bunu öğretemiyorsak neden veriyoruz bu dersi. Neden bir metodolojik bir yeni sistem denemiyoruz. Bu sistemi neden değiştiremiyoruz. Neden çocuklarımıza matematik, yabancı dil, fen bilgisi, tarih, coğrafya öğretemiyoruz. Demek ki eğitimde büyük bir düşüş var. Bunun yeniden ele alınması lazım. Eğitimle ilgili metotların, içeriklerin yeniden ele alınması, her sektörde bilim adamlarının olacağı bir kurul oluşturulmalı" vurgusunda bulundu.

Türkiye işsizliğin en yüksek olduğu ülkelerden birisi

Teknik personel sorununun arttığını ve işsizlik rakamlarının önemli bir tehdit oluşturduğunu belirten Kaplan," Türkiye de bir yandan gençleriz iş arıyor bir yandan da sanayicilere baktığımız zaman sanayiciler de işçi arıyor. Ortada bir tezatlık var. Biz gençlerimizi düz liseye yönlendirdik. Üniversiteye giremezse bu gençlerimiz geldiği yaş itibariyle artık bir zanaat bir meslek öğrenme yaşını da geçmiş oluyor ve bir vasıfsız insan yetiştirmiş oluyoruz. Türkiye işsizliğin en yüksek olduğu ülkelerden birisi. Bir yanda bizim meslek liselerimiz var burada branşların büyük bir çoğunluğu boş. Biz gençlerimizi düz liselere yönlendiriyoruz. Üniversiteye yönlendiriyoruz ağırlıklı olarak ve bizim sanayimiz teknik eleman teknik personel bulamıyor. Şu an her alanda teknik personel sorunu var. Milyonlarca gencimiz işsiz. Rakamlar çok büyük. En büyük tehditlerden biridir işsizlik rakamları. Biz neden meslek liselerini daha cazip hale getirecek, gençlerimizi buraya yönlendirecek anlayışı ortaya koyamıyoruz bir sistem geliştiremiyoruz" ifadesini kullandı.

Devletin teşvik etmesi gerekiyor

Mesleki deneyim kazandıracak ortamların oluşturulması gerektiğini vurgulayan Kaplan," İnsanları öyle bir teşvik edeceksiniz ki o teşvikler doğrultusunda insanımız bir meslek sahibi olarak oradan mezun olacak, mesleki bir deneyimin sahibi olmuş olacak, devlet sanayiciyi bununla ilgili teşvik verecek stajyer çekmek için. Devletin, bakanlığın ben böyle bir şeyi yaptım demekten daha ziyade bütün bilim adamlarını toplayıp gerekirse aylarca yıllarca bununla ilgili arayış toplantıları yapılması lazımdı. Her şey ortaya koyulduktan sonra da ortaklaşa bir değer üzerine bu sistem üzerine bir eğitim politikamızı geliştirme noktasında adımlar atılabilirdi. Hangi durum söz konusu olursa olsun şu an eğitimin her aşamasında özellikle metodolojik anlamda, eğitim ve öğretim anlamında çok büyük sorunlar var" dedi.

Enflasyonda dünyanın en yüksek rakamlarına sahibiz

Sayın Mehmet Şimşek bir takım politikalar geliştiriyor. Türkiye ekonomi de dünyadan ayrışarak ekonomide ayrı bir adım attı. Dünyada tek ayrışmayı yaşayan ülke bizdik. Dünya faiz yükseltirken biz faizleri indirdik. Tartışılabilir bir denemeydi. Madem böyle bir ayrışma yaşandı, bir model denemesi gerçekleşti tam sonuna geldi sonunda son verildi. Devam edemedi. Mehmet Şimşek yapısal bir karar aldı mı? Faiz ve enflasyon daha patladı, döviz daha çok patladı. Hangi radikal kararlar alındı. Mehmet Şimşek hiçbir radikal karar almadı. Tasarruf deniliyor kaç yıl geçti bu zamana kadar neden almadınız. Şimdiye kadar niye böyle bir tasarruf kararını yürürlüğe koymadınız. Mehmet Şimşek olayların sosyolojik gelişmesi noktasında bir girişimde bulunmuyor. Vergilendirme sisteminde hiçbir adalet yok. Neden siz vergilendirme sisteminde bir adalete gitmiyorsunuz. Bu enflasyonist ortam Varlıklı insanların varlığını artırır. Dar gelirliği daha çok ezer. En çok fakiri fukarayı sabit ücretliyi dar gelirliyi vurur. Dünyanın en yüksek enflasyon oranlarına sahip olduk. Alınan paralar, geri ödemeler pul oldu. Enflasyonda dünyanın en yüksek rakamlarına sahibiz. Dünyanın büyük üreticisi olduğumuz ürünlerde bile dünyanın en pahalı ürünlerini tüketiyoruz.

Türkiye de barınma ihtiyacı en büyük sorun haline geldi.

Programın devamında fiyat artışları konuşuldu. Tedarik zinciri ile ilgili sorunlar var. Dünyanın en büyük üreticisi olduğumuz, dünyada ilk beşte olduğumuz zeytin ve zeytinyağı, meyve ve sebzede dünyada ilk beşlerdeyiz, en büyük üreticisi olduğumuz ürünlerde de aynı sorunu yaşıyorsak arz ve talebe üretim ve tüketime veya serbest piyasa koşullarına göre kimse diyemez. Tedarik zinciri ile ilgili sorunlar var. Fırsatçılar komisyoncular karteller var. İstedikleri gibi fiyatlarla oynayabiliyorlar serbest piyasa adı altında. Konut noktasında da dünyada en büyük sorunu yaşayan ülkelerden birisiyiz. Konut satın alma talebinden bahsetmiyorum bahsetmiyorum, satın alma talebi zaten düşmüş durumda, Bugün Türkiye de barınma ihtiyacı en büyük sorun haline geldi. Hükümetin çok radikal kararlar alması lazım.

Hükümet çalışmalara başladı fahiş fiyatlar, stokçular için ama yeterli değil. Ceza yaptırımların da önleyeceğini düşünüyorum, yetersiz olduğunu düşünüyorum. Fahiş fiyat nedir, stokçuluk nedir bunların tanımlanması lazım. Yapılan açıklamada bu tanımlama yok. Bunlar yeterli olacak mı cezai işlemler hayır. Radikal bir yasal düzenleme değil bu düzenlemeler bunların hiçbir şekilde yeterli olacağını düşünmüyorum. Daha radikal daha sert kararlar alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü keyfi fiyat artışı demek vatandaşımızın cebinden alınan haksız paradır diye düşünüyorum. Devlet buna göz yumamaz daha çok sert tedbirler almak zorundadır. Enflasyonu önlemek istiyorsa bu sert kararlara başvurmak zorundadır.

Neden kendi altınımızı çıkaramıyoruz?

Geçmişe nazaran bugün Türkiye’deki imkanların, makine ve ekipman donanımların daha çok olduğunu söyleyen Ahmet Kaplan,”Yabancılara bunu verme noktasındaki değişikliklere gitmenin zamanı geldi. Yabancılara verdiğiniz şeylerde çok büyük bir karlılık sağlayamıyorsunuz, bu görüldü. Yerli firmalarımızı teşvik etmeliyiz. Devlet çıkarsın devlet bu konuda öncü rol oynasın, liderlik yapsın. Aynı zamanda özel sektörü de destekleyerek, motive ederek milli kaynaklarımızın ekonomiye kazandırılması gerektiğini düşünüyorum. Yerin altı zengin, yerin üstünde biz fakiriz. Zengin toprakların fakir bekçiğini yapmak yerine Türkiye daha farklı politikalar izlemeli.

Ucuz gıda tüketmemizin temel unsurları

Kaplan, hükümetin hayvancılık ve gıda sektöründe yapması gereken değişimlere dikkat çekti. Özellikle çiftçilerin desteklenmesi için stratejik ürünlerin kontrolünün ele alınması gerektiğini belirtti. Fiyat artışlarıyla mücadele etmek için hükümetin yatırımları desteklemesi ve ithalat konusunda belirleyici bir rol üstlenmesi gerektiğini vurguladı. Yem fiyatlarının kontrol altına alınmasının hayvancılığı desteklemek adına önemli olduğunu ifade etti. Ayrıca, tohum, gübre ve mazot gibi gıda üretiminde kullanılan ürünlerde çiftçilere teşvikler verilmesi ve fiyatların kontrol altına alınması gerektiğini belirtti. Çiftçilerin rahat üretim yapabilmesi için devlet liderliğinde farklı girişimlerin yapılması ve ucuz yem ile mazot sağlanması gerektiğini vurguladı. Bu önlemlerin, ucuz gıda tüketiminin temel unsurlarını oluşturduğunu söyledi.

Kaplan sözlerine şu şekilde devam etti; "Barınma sorununun en büyük mağdurları bugün emeklilerdir. Bugün kiralar 15 bin TL, emekli 10 bin TL ile nasıl barınabilir.Yoksulluk rakamı 60 binlere geldi, açlık rakamı 16-17 bin TL ye geldi. Siz devlet olarak TUİK resmi yoksulluk rakamını 16-17 bin TL olarak açıklarken siz emeklinize nasıl 10 bin TL’yi reva görürsünüz. İnsanca yaşam hakkı yok mu emeklilerin? Yaşarken idama mahkum etmekten ne farkı var bu emeklilerin. Emeklilerin yük olarak görülmesi anlayışını reddediyorum. Böyle bir anlayışı da kabul etmiyorum. Bugün emekli yiyecek, içecek ve barınma ihtiyacını tek kişi yaşasa bile karşılayabilecek durumda değil. En büyük mağdur emekli bugün."

Kaplan, Özel ve Erdoğan görüşmesini değerlendirdi

İzmir'de bu hafta hava nasıl olacak? İzmir'de bu hafta hava nasıl olacak?

Kutuplaşmanın Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olduğunu belirten Kaplan, "En büyük darbeyi kutuplaşma ile vurursunuz. Sayın Özgür Özel çok akıllıca ve yapıcı bir davranış ortaya koydu. Kimsenin beklemediği bir performans sergilemeye başladı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yaklaşımı da çok önemli çok doğru bir yaklaşımdı. Ülkem adına ben bunu bir kazanım olarak görüyorum. Siyasi kutuplaşmalar ülke için çok büyük bir problem çok büyük bir sorun. Sayın Özel çok akıllı bir seçim stratejiisi izledi. Ekonomiyi, emeklilerin sorununu daha çok gündeme getirdi. Kutuplaşma siyasetindeki dozu düşürdü. Bugün de attığı adımlara baktığımızda, Sayın Cumhurbaşkanını ziyaret ediyor. Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Dervişoğlu’nu ziyaret edecek. Bunlar ülkemiz adına çok faydalı" ifadesini kullandı.

İç cepheyi güçlendirirsek…

Son olarak Gazze yorumunda bulunan Kaplan, Gazze'deki durumu büyük bir soykırım olarak nitelendirerek, Gazze'nin İsrail için kutsal bir hikayenin bir parçası olduğunu belirtti. Dünya’nın gözü önünde orada büyük bir soykırım olduğunu söyledi.

Türkiye’nin doğrudan olmasa da dolaylı bir şekilde Amerika ve İsrail ile sınırı olduğunu söyleyen Kaplan, “ PYD’ye öyle bir paralelde yer verdiler ki PYD ile İsrail’e verilen bölge arasında çok küçük bir bölge kaldı. PYD’ye gerekirse o bölgeyi de verecekler, o koordinatlarda İsrail ile bizim doğrudan sınırımız açılmış olacak. Bizim sınırımıza dayanmış olacaklar. Neydi bunların amacı o bölgeleri ele geçirmek ve bizim Urfa’ya kadar inmekti. Gazze onların kutsal bir ajandası. Asıl hedef bizim sınırlamıza dayanmak, Gazze’yi engel olarak görüyorlar, Gazze’yi orada yok edecekler ve bizim sınırlarımıza gelip dayanacaklar. Suriye’yi parçalayacaklar. PYD’ye verecekler  İsrail bizim doğrudan komşumuz olacak. Ve kutsal ajandalarını gerçekleştirmek için yarın bizim ülkemizdeki kaotik ortamları, kaosu, mezhepler gerilimlerini, çeşitli fay hatlarını tetikleyerek Türkiye’de kaos oluştururlarsa hiç şaşırmam. Bunun denemelerini mutlaka yapacaklardır. Bizim Urfa’ya kadar olan emellerinden vazgeçmeyeceklerdir. İç cepheyi güçlendirirsek hiçbir gücün bizim üzerimizdeki oyunları etkili olmaz" dedi.

Kaynak: Haber Merkezi