28 Ekim 1923 Pazar akşamı... Önemli kararların alındığı sofra her zamanki gibi kalabalık… Mustafa Kemal’in, sofrasında bu akşam bütün kabine var. Bu toplantıda başvekil Fethi Okyar'ın istifası kabul ediliyor Latife Hanım da misafirler için sofrayı özenle hazırlatmış. Yemekler özenle hazırlanıyor. Mustafa Kemal arkadaşlarına, yemekten sonra anayasanın bazı maddeleri üzerinde çalışacağını bildirmiş, yeni başvekil adayı olduğu söylenen İsmet Paşa'yı da bu çalışmaya davet etmişti. Sofrada seçim heyecanı vardı, herkes birbirine bakıyor bir şeyler anlatıyordu. Mustafa Kemal tam o anda hafifçe tabağına vurdu: 'Beyler!' dedi. O da heyecanlıydı, kaşları çatılmış, ama gözlerinde güleç bir ifade ile arkadaşlarına bakıyordu. Yemek salonu bir an sessizleşti.
“Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!”
Gazi Mustafa Kemal herkesin yüzüne bakarak durumu kontrol ediyordu. Sofradakiler hem o anın heyecanı hem de Gazi'nin kararlığı neticesinde kalakalmıştı. Daha sonra büyük bir sevinç yaşandı. Mustafa Kemal bir süre bekledikten sonra açıklamasına devam etti...
“Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyet'tir. Bunu Anayasamıza yarın Meclis toplantısında koyduracağız. Hazırlıklarımızı bir kez daha gözden geçirmemiz lazım...” İsmet Paşa ve Mustafa Kemal sabah ezanına kadar çalışmalarına devam etti.
O gün o salondaki hiç kimse “Efendim, bu kararınızı bir kez daha gözden geçirseniz” demedi. Çünkü biliyorlardı ki, daha düzenli bir ordusu, elinde silah, mühimmat, asker, bütün bunları sağlayacak maddi güç yokken, başının üstünde Demokles’in kılıcı gibi idam fermanı varken, 1920 yılında “İngiltere'yi cezalandıracağım. İngiltere kimle karşı karşıya olduğunu bilmiyor. İngiliz sömürgeleri içinde bir ihtilali başlatma gücü elimde. Bizleri 'asiler' ve 'maceracılar' olarak göstermek faydasız. Biz gerçek Türkiye'yi temsil ediyoruz. Tüm olanlar müttefiklerin suçudur” diyebilecek vizyon ve cesaretteki bir kişiyi kim durdurabilirdi ki? Dehasını ve başarısını bütün dünya kabul etmişken, kim bu kararı eleştirebilirdi?
Cumhuriyetimiz, Gazi Mustafa Kemal’in vizyonuyla 102 yaşına giriyor. Bizleri Ortadoğu bataklığından ayırıp, sultalar içinde yaşayan tebaalar olmaktan çıkartan, yurttaş olma bilinciyle bizlere bu vatanı emanet eden cennetmekân Atatürk’ümüze ne kadar dua etsek az.
‘Asın bayrakları dört bir yana’ diye bağırası geliyor insanın. Rengarenk kızılcık tarlası gibi olsun memleket baştan başa. Gururla, onurla, kıvançla ay yıldızlı bayrağımıza sarılma vaktidir şimdi... Tebaadan yurttaşa, kulluktan vatandaşa geçişin anahtarıdır Cumhuriyet...
102 yıldır elimizde olan bu anahtar sayesinde önümüze çıkan engelleri birer birer aşıyoruz.
Aşamadığımız her anda Mustafa Kemal’in o masmavi gözlerinin verdiği ışıltı aydınlatıyor yolumuzu…
Türkiye Cumhuriyeti’nin 102 yıllık yolculuğuna tanık olan her bireyin küllerinden doğan bu ülkenin ayağa kalkmasında ayrı bir yeri vardır.
Tarladaki çiftçinin, fabrikadaki işçinin, nöbetteki Mehmetçiğin, okuldaki öğrencinin, mühendisinden doktoruna, sporcusundan sanatçısına ilmek ilmek hep birlikte dokuduğumuz muhteşem bir örtüdür Cumhuriyet...
Hepimizi sarıp sarmalayan, kimsesizlerin kimsesi olan bir Cumhuriyetimiz var bizim...
Atamızdan aldığımız bu emaneti yüceltmek tüm Türk Gençliğinin birinci vazifesidir.
Bugün Filistin topraklarında yaşanan vahşeti ve soykırımı ibretle hepimiz izliyoruz. Atatürk ve olmasaydı belki biz de aynı kaderi yaşayabilirdik. Lloyd George'un şu sözleri hep kulağımda çınlar "İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı.. Elden ne gelebilirdi?"
UNUTMADIK!
30 Ekim 2020 Cuma... Saat: 14.50... Sıcak bir sonbahar...
Dostlarımla odamda konuşuyoruz. RADYO EGE’yi satın alma işlemimiz sonuçlanmış yeni stüdyosunu hazırlıyoruz. Misafirlerimiz gelecek. Cuma olduğu için ödemeler yapılıyor. Birden korkunç bir sarsıntı... İzmir’de hayat duruyor. Misafirlerimiz asansörde kalıyor. Dekorlar devriliyor. Binada herhangi bir şey yok ama tam Bayraklı’da depremin göbeğindeyiz. Karşımızdaki binada çatlaklar var. 500 m ötede bina çöktü deniyor. Asansördekileri çıkarıp hemen oraya koşuyoruz. Enkaz altında kalanlar var. 117 can kaybediliyor. 17 bina yıkılmış. Hasarlı binalar da var. Kimse evine giremiyor. Umudumuz var. Kurtarmaya çalışıyoruz yaralıları... Seferihisar’da minik bir tsunami oluyor. Her yeri sular kapladı... Kalbimiz toprak altında kaldı. İzmir’de zaman duruyor sanki... 6.9 büyüklüğünde olduğu söyleniyor. Allah rahmet eylesin. UNUTMAYACAĞIZ.... Üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen hala sıkıntıda olan depremzedeler var.
İzmir’de yapı stoğu yenilenmeli... Deprem doğal bir olay önemli olan yapının sağlam olması... Kentsel dönüşümle yenileme yaptırılmalı... Bir daha böyle bir acı yaşanmaması dileğiyle...