Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner Gün Başlıyor programına konuk olan Çağdaş Eğitim ve Köy Enstitüleri Derneği Başkanı Doğan Albayrak, Türkiye’de 28 Mayıs’ta yapılan 2. Tur Cumhurbaşkanı Seçim Sonuçlarını ve eğitim sorunlarını değerlendirerek, “2003-2005'te toplumsal değerlerin var olduğu yıllarda bugünkü Recep Tayyip Erdoğan seçime girseydi yine bu oyları alabilir miydi? Kesinlikle alamazdı. Seçim sonucu toplumsal değişim ve eğitimle ilgili. Bu süreç içerisinde 20 yılda toplumun önemli değerleri değişti. Cumhuriyetin kuruluş felsefesi ile kurulan toplum değerleri deforme oldu. Bunun yerine hurafe, bir kısım dini konular, gerici, baskıcı anlayışlar toplum tarafından normalmiş gibi kabul edilmeye başlandı. Sonuçta da bugünü hazırlayan toplumdaki bu süreç Türkiye Cumhuriyeti’ndeki değerlerin sandığa yansımasıdır. Ne demişti cumhurbaşkanı, dindar nesil yetiştireceğiz... Bu da toplumda kin ve nefret anlayışını ortaya çıkardı. Oysa Türkiye hızla ayrıştırıldı bizden ya da sizden diye. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmekti. Şu anda Türkiye’de fikri hür kimse kalmamış durumda. Vicdan konusu tamamen yok olmuş. Hırsızlık, talan, ayakkabı konuları gibi her türlü konu toplum tarafından normalmiş konusuna indirgenmiş durumda. Böyle bir vicdan oluşturduğu irfanda toplumun değer yargılarının sandığa yansımasını bu noktaya getirdi” dedi. 

“Ayrışan bir toplum"

Buca Belediyesi basın Emre Döker'e emanet! Buca Belediyesi basın Emre Döker'e emanet!

“Bu seçim sonucuna rağmen toplumun yüzde ellisinden fazlası bence Sayın Erdoğan’a oy veren bir miktarı dahil hala fikri hür, vicdanı, irfanı hür olması gerektiğini düşünüyor. Ben buna inanıyorum. Böyle toplumu bendensin ya da sendensin noktasına getiren ve hatta din anlamında bizim kendi din anlayışımız dışında, İslam bile olsa onlar kafirdir, onlar bizim dışımızdadır hatta onlar yok edilebilir anlayışındaki kişilerin meclise sokulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir ortamda sonuçta tarlaya mısır ekerseniz mısır çıkar, gül ekerseniz gül çıkar. Buna rağmen muhalefet çiçekler açacak, daha mutlu Türkiye söylemi içerisinde oldu. Bu güzel bir şeydi ama yeterli olmadı. Toplum bunu kendi değerlendirmesi içinde belki ilk başlarda kabullendi. Hükümetin bakanlarının her yerde aday olması ve hükümetin milyarlarca liralık kaynaklarını kullanması, daha önce alması gereken EYT kararı iktidarda etkili oldu. Bu on kişiye etki etmedi ama üç kişiye etki etti. Arkasından 2000’li yılların başında Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra terör aşağı yukarı bitmişti. 2002 yılı da Tayyip Bey iktidara geldikten sonra doğudaki bölücü örgütün olduğu terör bitme noktasındaydı. Ama ondan sonraki süreçte izlenen politikalar terörün önünü açtı.” 

“Adaletli bir seçim değildi” 

Albayrak, “Yönetmeyi bilmeyen, dünyadaki değişime göre yön değişen, bir bakıyorsun milliyetçi, bir bakıyorsun Türklüğü savunan ya da reddeden, Türkiye’de T.C. ibaresini tüm kamu binalarından kaldıran bir hükümet görüyoruz. Ama toplumun hepsi muhtemelen bunu analiz edemiyor. Bu da sonuçları etkiliyor. Bu noktada CHP, İYİ Parti gibi diğer partilerde öyle parlamento da kendisini ifaden eden partilere terörist damgasını vurdu. Hatta öyle noktaya getirdi ki bunlara oy verenlere bile terörist damgasını vurmaya çalıştı. Bu bölünmeyi getirir. Böyle bir şey olabilir mi biz neden terörü savunalım. Sadece milliyetçi kesim değil her kesim bundan etkileniyor. Bu noktada kazanan kesim olarak adaletli bir seçim değildi. Adil bir seçim olur, bakanlar ayrılır tarafsız olunur, herkes eşit şartlara yakın yarışırsa bu noktada seçimin sonucu topum tarafından da bunlar meşrudur seçilebilir denir. Bunlar seçilmiştir diyoruz ama ben gönlümde meşru kabul etmiyorum. Nasıl kabul edeyim? Bu ortamda bu kadar baskı, zulüm, ayrıcalıklı devlet imkanlarını kullanan, Türkiye dışındaki ülkeleri bu seçimde taraf olarak ortaya çıkaran anlayışı nasıl meşru sayalım? O nedenle onlara tavsiyem Türkiye’yi kucaklayacak, ayrımcılığı körükleyecek anlayıştan bir an önce vazgeçmeleri gerekir” ifadelerini kullandı. 

“Muhalefet ciddi stratejik hatalar yaptı"

Muhalefet kısmına gelirsek bu süreçte bazı hataları oldu. Muhalefetin bu seçimi kazanması yönünde uygun şartlar oluşmuştu. Kılıçdaroğlu yerine bir başkası aday olsa bile seçimi kazanacak havası vardı. Çünkü karşı taraf o kadar hata yapmış, ekonomiyi batırmış, herkesi fakirleştirmiş, gelir dağılımı inanılmaz kötüleşmiş noktasında seçimi kaybetmesi gerekirdi. Halk perişan. Ben kendim olarak söylüyorum beş sene önceki yaşantımla bugünkü yaşantım değişmiş durumda, herkesin öyle. Daha önce karı- koca olarak çalışan doktor ev alabilirken şimdi ev alamaz. Karı- koca olarak orta direk mühendis gidip güzel bir araç alabilecekken şimdi alamıyor. Şimdi ev kirası bile verilemiyor. Çocuklar işsiz, 30-40 yaşına gelmiş çocuklara aileleri bakıyor. İşi varsa bile geçinemiyor aileler bakmak zorunda kalıyor. Böyle bir noktada muhalefetin kazanması gerekiyordu. Burada da muhtemelen ciddi stratejik hatalar yapıldı. Ben muhalefette istifa yerine analiz yapılması gerektiğini düşünüyorum. CHP için olsun diğer partiler için olsun mutlaka hem seçmene hem örgüte değerlendirmesi için fırsat verilmeli. Yerel seçimden önce bu seçim değerlendirecek fırsat olmalı. Bu fırsatta kurultayla, bölgesel çalışmalarla raporlar çıkarılır, dağıtılır, toplantılar oluşturulur. Bu örgütte çok ciddi isimler var, iktidara gelebilselerdi çok ciddi ekonomi, eğitim, kültürel kurmayları vardı. Toplumdaki seçim kazanma ve taktiklerini çok iyi bilen cumhurbaşkanı ve kadrosu bu süreci daha başarılı yönetti. Demek ki bu CHP için değil, diğer partilerinde bu süreci değerlendirecek ortamları yaratmalı. Kemal Kılıçdaroğlu için demiyorum tek ama Kılıçdaroğlu ’da bu akışın içinde değişmesi istenip, partide hissediliyorsa Kılıçdaroğlu’nun buna hazırlanması lazım. Genel başkanın görevidir bu. Değişim programı yaptılar mesela buna örgüt ne kadar hazır acaba? Bunu da bilmiyoruz. “ 

"Fikri hür, vicdani hür demokratik eğitim"

“Eğitime gelirsek eğitim kötü. Hiçbir yurttaşımızın bugünkü eğitim sistemi inanılmaz, mükemmel, dünya ölçeğinde herkesin gıpta ettiği dediği bir şey yok. Keşke olsa... Neden keşke olsa çünkü bizimki milli eğitim. Yani CHP, İYİ Parti’nin, AK Parti’nin eğitimi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitimi. Türkiye Cumhuriyeti partiler üstü eğitim politikalarının sunduğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bir insan noktasında oluşacağı insan merkezli fikri hür, vicdani hür demokratik eğitimi ile hür düşünen ve hür iradesini kullanabilen bir eğitim modelini kurmamız lazım. Hem laik hem kamusal bilimsel olmalı. Çünkü özel sektör kâr amaçlı kuruluş çok iyi eğitimler verebilir ama çok cüzi bir rakam. Türkiye’deki 10 milyon öğrencinin bunların en iyileri ve yaratıcı olanların bilime yansıması lazım. Diğerlerinin de bu toplumun bir parçası olduğu duyguları ile yaşaması lazım. Kimisi sanatkâr, çiftçi, yapıcı, duvarcı olması lazım. Yani toplumun bir bütünlüğü içerisinde kendi yeteneğine ve yapısına göre yer alması lazım. Türkiye’deki gençlerin yüzde ellisi işsiz. En yetenekli öğrencilerimizde yurt dışına gidiyor. Bunlar gidip başka toplumlara hizmet ederek çalışıyorlar. Bu doğru değil. Bizim eğitim sistemimizi ölçen dünya da bazı kriterler var bunu da yayınlarlar. Mesela bir tanesinde yine ekonomik formu yapıldığında Türkiye doksan dokuzuncu sırada. Pakistan, Yemen, Katar bunlar bizim üzerimizde. İsviçre birinci, Finlandiya, Holland var bunlar ilk yirmi içinde zaten. Mesela İran bizden çok önde çünkü eğitimi o kadar kötüleştirdiler ki içinde olduğumuz için anlamıyoruz. “ 

“Cumhuriyet eğitimde fırsat eşitliği yarattı"

Albayrak, “Cumhuriyet kurulduğunda okuma yazma kadınlarda yüzde birin altındaydı, erkeklerde de yüzde 10 altında falandı. Yani eğitimin çok düşük olduğu bir dönemdi. Cumhuriyet’te eğitim devrimi yapıldı hatta köylerde gördüler ki köylerin de eğitilmesi gerekiyordu. O yüzden ilk önce köylerde öğretmen yetiştiren okullar açılıyor vs... Daha sonra bu Köy Enstitülerine çevrildi. Köy Enstitülerinde biz vatandaşımıza gideceğiz, kendi vatandaşım, öğrencim için ölmeyi göze alarak eğitim vereceğiz duyguları yetişti. Yani cumhuriyet fırsat eşitliği yaratmış, oradaki varlıklı birinin çocuğu ile esnafın, işçinin, memurun çocuğu aynı kişidir öğretmenin gözünde. Bu eğitim sistemi ile bu ayrıcalıklı, fırsat eşitliği olan zenginin daha çok eğitim alabileceği sistemde Recep Tayyip Erdoğan gibi köyden kasabadan çıkan biri cumhurbaşkanı olamaz. Bu sistem bunu getiriyor. Eğitim karakterli, yaratıcı, üretken, çözümcü bireyler yetiştirebilmeli. Böyle olunca yapılan sınav ciddi stres kazandırıyor. Üniversiteye kazanan öğrencilerin yüzde kırk beşten fazlası maddi imkansızlıktan okula devam edemiyor. Kazanıyor, yarışmaları geçmiş ama maddi imkânı olmadığı için devam edemiyor. Buna eğitim diyorsanız bu eğitim değil. “ 

“Türkiye eğitimde çağdaşlaşmalı dedik” 

Albayrak, “Öğrenciler şimdi hafta sonu yapılacak sınav için çalışıyor aileler de çocuklar kadar heyecanlı. Bir defa öğrenciler sakin olsun, son gün çalışmasın. Bu sistem yanlış onu bir tarafa bırakıyorum sınava mecburen sınava gireceksiniz ama bu sınav yolun sonu değildir. Biz hepimiz yetenekliyiz ama yüz kişi alacaklar. O yüzden bunu yolun sonu olarak hiçbir zaman kabul etmeyin. Eğitim ve siyaset bu kadar önemliyken biz Çağdaş Eğitim ve Köy Enstitüleri Derneği kurduk. Biz diyoruz ki Türkiye çağdaşlaşmalı, Türkiye’de eğitimde yeniden devrimlere ihtiyaç var. Biz de bu eğitimle olur diyoruz. Bunun için dernek kurduk. Hem Türkiye hem dünya değişiyor. Bilimin birçok şeyini yok sayan evrim teorisi gibi, vizyon gibi gerici anlayışın ve tarikat gibi biat eden insan yapısının değişebileceği çağdaş eğitim için, dernek olarak savunuculuğunu yapıyoruz. Derneğimizi 70 kişi ile kurduk ve bunu hızla geliştireceğiz” diye konuştu. 

Editör: MELEKŞAH TUFANER