Ne yazık ki bu tür olaylar, toplumun değerlerini zedeleyen ve güven hissini sarsan ciddi problemler olarak karşımıza çıkıyor.
Skandalı yalnızca sahte diploma meselesi olarak görmek yeterli değil; bu durum aslında, Türkiye Cumhuriyeti’nin en stratejik sistemlerine nüfuz edilerek belgelerin, bilgilerin ve görev mekanizmalarının manipüle edilmesinin bir ifadesidir.
Henüz devlet içerisindeki etkilerinin boyutu tam anlamıyla ortaya çıkarılmış değil. Ancak siyasi cephede, özellikle AK Parti’den gelen mesajlar, önemli olan bu meselenin ulusal güvenlik çerçevesinde ele alınmadığını ve olayın örtbas edilmek istendiğini düşündürtüyor.
İddialara göre sahteciliğe karışanlar arasında milletvekilleri, bakan ve bakan yardımcıları akademisyenler ve kamu yönetiminde görev alan üst düzey yetkililer de bulunmakta.
Bunun yanında bir çok sahtekar bu zaafiyet'ten yararlanarak, narkotik komiseri olarak atanmış bir torbacı, lise mezunu olup inşaat mühendisi yetkisi alan kişilerin yanı sıra sahte imamlar, sahte doktorlardan sahte savcılara kadar bir dizi usulsüzlük yapılmış. Bu kişiler, sahte kimlik ve diplomalarla devlet kaynaklarından haksız kazanç sağlamış durumda.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Murat Ağırel’ın 2024 yılında gündeme taşıdığı bu skandalın kökeni Yıldız Teknik Üniversitesi’ydı. Ağırel, Halk TV yayınlarında da detaylı şekilde ele aldığı bu meseleyi kamuoyuna duyurdu. Söylenene göre bir kişi YTÜ sistemine izinsiz şekilde erişerek hayatını kaybetmiş bireylerin diplomalarını silmiş ve onların yerine sahte diplomalar tanımlamıştı.
Bu yöntemle en az 174 kişinin "mezun edildiği" belgelendi. YÖK de bu olayın gerçekliğini onaylamıştı.
Daha sonra yapılan ihbar sonucu diploma skandalla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmalarda, e-Devlet üzerinden yasa dışı şekilde 57 sahte üniversite diploması, 4 sahte lise diploması ve 108 sahte sürücü belgesi oluşturulduğu tespit edilmiş ve 197 kişi hakkında işlem yapılmıştır.
İşin ilginç tarafı, dolandırıcıların sosyal medya üzerinden "Diploma temin edilir" ve "Para karşılığı diploma" gibi ilanlarla birçok kişiyi ağına düşürürken yetkililer uyumuşlar.
Sosyal medya platformlarını, elektronik imza şirketlerini ve resmi kayıt sistemlerini manipüle ederek mezuniyet verilerini değiştirilken, Depremde hayatını kaybeden bireylerin kimlik bilgilerinin silinip yerine yeni sahte diplomalar oluşturulması neden engellenmedi,
sistemin bu açığını yetkililer neden fark edemedi? Sorunun cevabını araştırmak aydınlığa kavuşturmak gerekiyor.
Soruşturma sürecinde akademisyenler ve kamu görevlileri adına sahte elektronik imzalar oluşturularak bu imzaların belgeleri düzenlemede kullanıldığı da ortaya çıktıktan sonra. Ve bu vahim gelişme üzerine ancak uyandı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversitelere mezuniyet kayıtlarının hızla YÖKSİS sistemine yüklenmesini talep eden resmi uyarılar gönderdi,
Bu ciddi skandal, hem kamu güvenliği hem de eğitim sistemine olan güven açısından büyük bir yara açmış durumda. Ülke gündeminde uzun süre tartışılmaya devam edilecek olan bu olayın sonuçları, sistemdeki mevcut açıklıkların ne denli vahim olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Yaşanan skandal, devletin dijital güvenlik açıklarının dolandırıcılık amacıyla nasıl manipüle edilebildiğini ve elektronik imza sistemlerinin kötüye kullanımına nasıl olanak sağladığını gözler önüne serdi.
Kamu personeline ait kimlik bilgilerinin ele geçirilmesi, sistemlere yetkisiz erişim sağlanması ve sahte belge düzenlenmesi gibi olaylar, ciddi bir kurumsal güvenlik zaafiyeti olarak değerlendiriliyor.
Sonuç olarak, Türkiye'nin gündeminde derin izler bırakan bu skandal, sahte diploma ağlarının işleyişini, devletin veri güvenliğindeki eksikliklerini ve toplumsal duyarlılığın yetersizliğini açıkça ortaya koyuyor.
YÖK ve ilgili devlet kurumları soruşturmalara devam ederken, bireylerinde bilgi güvenliği tehlikede bu nedenle toplumdan bu konuyla ilgili daha güçlü bir tepkinin gelmesi gerektiği açıkça görülüyor.
Bir kez daha vurguluyorum: Son 20 yıl içinde verilmiş tüm diplomalar ve akademik unvanlar titizlikle yeniden incelenmelidir. Ayrıca, bu süre zarfında Türk Cumhuriyetlerinden, Makedonya, Litvanya, Macaristan ve Polonya gibi ülkelerden ya da YÖK tarafından tanınmayan Kıbrıs'taki üniversitelerden alınmış diplomalar da detaylı bir şekilde araştırılmalıdır.