DİL BAYRAMINA DOĞRU…

Ben özür dilemesini sevmem han’fendi. Çünkü özür dilemeyi gerektiren işler yapmam. Özür dileyecek biri/ birileri varsa o da başkanla kültür müdürüdür.

Abone Ol

Bir kent konseyinin başkanına söylemiştim bunları.
Yürütme kurulu üyesi olan arkadaşıma ‘’ Recai Bey’i çağırın da gelsin konuşalım.’’ deyince ben de üç arkadaşımı tanık olarak yanıma almış öyle konuşmuştum sayın başkanla.
Tanığın olmasını özellikle istemiştim.
Tanıkların üçü de kent konseyi yöneticisiydi.
Aramızda var olan dargınlık/ kırgınlık için başkandan ve kültür müdüründen özür dilemem bekleniyordu.
Oysa haklı olan benim. Ne diye özür dileyeyim ki…
*
Birkaç gün önce uzunca olan yazımın içinde belediyeyi kitaplık kapattıkları için eleştiren tümceler kullanmıştım. Ne yalan ne de yanlıştı, belediyenin kitaplık kapattığı…
Gel gör ki güçlü olanların her zaman yandaşı çok oluyor.
Bayan, neden kitaplığı kapattıklarına kafa yormuyor da buna itiraz ettiğim için benim özür dilememi istiyor.
Haklı olandan değil de güçlü olandan yana tavır almak…
İnsan malzememiz maalesef bu!
*
Son bir yıldır gözümde yıldızlaşan bir gençle birlikte oluyorum arada bir…
Basmane’nin tarihini yazmıştı. Ben de bir Basmane âşığı olduğum konuya ilgi göstermiş elimden geldiğince de destek olmaya çalışmıştım Hüseyin Sezgin’e.
Hüseyin, bir tarih meraklısı. Tek ilgi alanı Tarih. Üniversite tercihinde de sadece ‘ tarih’i yazmış zaten. Şimdi üçüncü sınıf öğrencisi.
Basmane’yi karış karış bilen biri. Zaman zaman da kimi meraklıları sokak sokak dolaştırıyor, onlara Basmane öğretmenliği yapıyor.
Orhan Beşikçi ve Yaşar Ürük’ten sonra İzmir’in kent doktorluğuna aday biri…
Şimdi de ikinci dosyasıyla karşımızda: Kemeraltı!
Kemeraltı’nı tanımak istiyorsanız bence onun bu yeni kitabını hemen edinin. Camiler, şadırvanlar, hanlar, hamamlar, pasajlar, oteller… Hepsi bu kitapta!
Çok iyi şiir yazıp da ezbere şiir okuyamayanlar olur ya…
Hüseyin, kuru kuru yazmış değil Basmane ve Kemeraltı’nı. Her iki semti de en küçük ayrıntılarına kadar şakır şakır anlatan bir flanör.
( Flanör : Aylak kent gezgini))
Kentlerin parkları, bahçeleri, oyun alanları, avm’leri var ama flanörleri/kent doktorları yok!
Belediye başkanlarının bu eksiklikte bir sorumlulukları var gibi geliyor bana.
Örneğin, neden başkanlığını yaptıkları ilçelerde bu doğrultuda bir eğitim çalışmasına yer vermezler? Kentini/ semtini tanıtmak için niçin ödüllü bir ‘kent tarihi’ yarışması açmazlar örneğin… Hemşerilerini teşvik etseler onların içinden yeni Hüseyin Sezginler çıkmaz mı?
*
26 Eylül= Dil Bayramı
Belediyelerin kültür merkezlerinde, okullarda, sivil toplum kuruluşlarında, radyolarda ve televizyonlarda Türkçenin önemi dile getirilse, dilimizin yabancı diller boyunduruğundan kurtulması adına etkinlikler yapılsa CeHaPe diye konuşan, CNN’yi SiEnEn olarak okuyan sorumlu/ sorumsuz vatandaşlarımız olur mu hiç?
Ekonomimiz felç olduğu gibi dilimiz Türkçe de iyice kirlenmiş durumda.
Tanıtım demek varken okumuşu/ okumamışı şimdi ‘ lansman ‘ sözcüğünü kullanır oldu.
Yazışmalarda ‘ peki’, ‘olur’ ya da ‘ tamam’ demek varken şimdi ‘ ok’ kullanılıyor. Okeyin ok’u…
Hoca, camide adeta Mekkeli gibi hep Arapça şeyler söylerken cami çıkışında ise açılan çarşafa bağış istenirken Türkçe konuşuyor.
Biliyorlar ki para toplarken Arapça konuşsa kimse para vermeyecek.
Milletçe garip bir toplum olduk
İşsiz kalınca, aç bırakıldıkça, cahilleştirildikçe, dinselleştikçe bilelim ki ne ekonomimiz düzelecek ne de dilimiz güzelleşecek.