Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından "Millete Sesleniş" konuşmasını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son kabine toplantısının ardından yoğun bir mesai içinde çalışmalarına devam ettiklerini belirterek, “Türkiye’yi hedefleriyle buluşturma mücadelemiz malum hız kesmeden sürüyor. Son Kabine Toplantımızdan bu yana yine yoğun bir mesai içinde çalışmalarımıza devam ettik. İçeride toplu açılış törenleri ve il ziyaretleri, dışarıda uluslararası zirveler ve seyahatler ile milletimize hizmet yolculuğumuza devam ettik. Bu çerçevede 7 Temmuz’da Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski’yi ülkemizde misafir ederek gündemimizdeki konuları ele aldık. Kendisiyle 500 günden fazla süredir devam eden savaşın sona erdirilmesine yönelik önerilerimizi paylaşarak, bu doğrultuda üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu tekrar vurguladık” dedi.
Aynı gün Milli Savunma Üniversitesi’nin Kara, Deniz ve Hava Harp Enstitülerinde eğitimlerini başarıyla tamamlayan 249 subayın mezuniyet sevincine ortak olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında yeniden yapılandırılan üniversitenin asli vazifesini layıkıyla ifa ettiğini müşahede ettiklerini kaydetti.
"81 vilayetimizin tamamının güvenine mazhar olmak için canla başla çalışacağız”
Erdoğan, programına seçimlerde en yüksek oy oranının yakalandığı illere ziyaret ile devam ettiğini belirterek, “Biliyorsunuz, seçim kampanyamız sırasında şahsımıza en çok teveccüh gösteren illerimizi ziyaret etme sözü vermiştik. 28 Mayıs seçimlerinde Bayburt yüzde 82,5 oy oranıyla birinci, komşusu Gümüşhane yüzde 78,5 oy oranıyla ikinci oldu. Bunun için 8 Temmuz Cumartesi günü her iki ilimizi ziyaret ederek, desteklerinden dolayı oralardaki vatandaşlarımıza bizzat teşekkür ettik. Kuru kuruya teşekkür olmaz diyerek Bayburt’ta toplam yatırım bedeli 2 milyar 689 milyon lirayı; Gümüşhane’de ise 1 milyar 100 milyon lirayı bulan eserlerin toplu açılış törenini de bu arada gerçekleştirdik. Buradan bir kez daha bizleri asla yalnız bırakmayan; desteğini, duasını bizden esirgemeyen Bayburtlu ve Gümüşhaneli kardeşlerime en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Bu iki ilimizle birlikte bize oy versin veya vermesin 81 vilayetimizin tamamının güvenine mazhar olmak için canla başla çalışacağız” açıklamasını yaptı.
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde elde ettikleri başarıyı 31 Mart 2024 mahalli idareler seçimleriyle tahkim etmek istediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet ile yerel yönetimler arasındaki uyumun, anlayış ve vizyon birliğinin kıymetini her geçen gün daha net bir şekilde gördüklerini ifade etti. Erdoğan, ”Gerçek belediyecilik hizmetlerinden mahrum kalan şehirlerimizi Türkiye Yüzyılı’nın inşasına ortak etmek için önümüzdeki seçimler bir fırsattır. Milletimizin de desteğiyle inşallah bu tarihi fırsatın heba olmasına izin vermeyeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bayburt ve Gümüşhane ziyaretlerinin ardından NATO Zirvesi'ne katılmak üzere Litvanya'nın başkenti Vilnius'a gittiklerini belirterek, "Kritik bir dönemde tertiplenen NATO Zirvesi, ülkemiz açısından terörle mücadele başta olmak üzere tezlerimizi dillendirdiğimiz, önemli diplomatik kazanımlar elde ettiğimiz uluslararası bir toplantı oldu. NATO tarihinde ilk defa Genel Sekreter tarafından terörizmle mücadele özel koordinatörü atanacağı duyuruldu. İttifak'ın yanı sıra ülkemizin de güvenliğine katkı sunacak pek çok hususta mutabakata varıldı. NATO'nun genişlemesine verdiğimiz ilkesel desteği ifade ederken, Türkiye'nin beklentilerini açık ve net ortaya koyduk. Sadece terörizme karşı değil, Batı'da veba gibi yayılan İslam düşmanlığıyla mücadele noktasında da ikazlarımızı yaptık. İsveç'in İttifak'a üyelik süreciyle ilgili atılacak karşılıklı adımlar, ortak açıklamayla belirlendi. Meclisimizin açılmasıyla birlikte üzerimize düşeni yapacağız. Katılım protokollerine dair nihai kararı verecek olan mercii, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Milletvekillerimizin vicdanları doğrultusunda ülkemizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapacağından şüphe duymuyoruz” diye konuştu.
"AB’ye tam üyelik sürecimizin canlandırılması, Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi, vatandaşlarımıza vize serbestisi gibi temel başlıklarda artık ilerleme sağlamak istiyoruz"
Zirvede ABD Başkanı Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in de aralarında olduğu 13 liderle ikili görüşme gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, “Bu görüşmelerde bir kez daha gördük ki, komşularımız başta olmak üzere bizim hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz yoktur. Diyalog ve diplomasiye alan açıldığı takdirde yanlış anlaşılmaların giderileceğine, anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulacağına inanıyoruz. Son 21 yılda bunu pek çok kez başardık. Komşularımızla ve diğer ülkelerde aşılmaz denilen nice engeli aştık. Aynı başarıyı bugün de yakalamamızın önünde hiçbir mani bulunmuyor. Avrupalı dostlarımızla yaptığımız görüşmelerden ümitvarız. AB’ye tam üyelik sürecimizin canlandırılması, Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi, vatandaşlarımıza vize serbestisi gibi temel başlıklarda artık ilerleme sağlamak istiyoruz. Hem ülkemizin hem AB’nin çıkarına olacak bu hamlelerin müspet neticelerini inşallah yakında göreceğiz” açıklamasını yaptı.
Dış politika kulvarında iş dünyasından oluşan geniş bir heyetle yaptıkları Körfez turunun da çok önemli bir adım olduğunu aktaran Erdoğan, ”Suudi Arabistan, Katar ve BAE’ye gerçekleştirdiğimiz ziyaretler son derece başarılı ve verimli geçti. Suudi Arabistan’la imzaladığımız 5 anlaşma ile işbirliğimizi daha da ileri taşıdık. Savunma sanayii alanında tarihimizin en büyük savunma ve havacılık ihracatı sözleşmesine imza attık. Katar’la mükemmel seviyede ilerleyen ilişkilerimizi, yeni ortaklıklarla taçlandırma kararı aldık. BAE, 10 milyar doları bulan ikili ticaret hacmimizle ülkemizin bölgedeki en önemli ticari ve ekonomik ortakları arasındadır. Diplomatik münasebetlerimizin 50’nci yılını yüksek düzeyli stratejik konsey mekanizmasının kuruluşuyla kutlamış olduk. Farklı alanlarda toplam değeri 50.7 milyar dolara ulaşan 13 anlaşma imzalanmıştır. Ziyaretimiz vesilesiyle ülkemizin gurur kaynağı olan Togg’u muhataplarımıza hediye ettik. Togg’un her üç liderden de tam not aldığını memnuniyetle belirtmek isterim. Şimdilik sadece ülkemizin yollarını süsleyen Togg’u, inşallah yakın zamanda diğer ülkelerin yollarında da görmeye başlayacağız. Nasıl İHA, SİHA ve TİHA’larımız onlarca ülkenin semalarını koruyorsa, Togg da Türkiye markasını yollara, caddelere taşıyacaktır” dedi.
"Kıbrıs Adası'nın kalıcı ve adil bir barışa kavuşması için elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyiz"
Kıbrıs Barış Harekatı'nın 49. yıldönümünü Ercan Havalimanı'nın yeni terminal binası ve pistinin açılışıyla idrak ettiklerini dile getiren Erdoğan, ”10 milyon yolcuya hizmet verebilecek kapasiteye ulaşan Ercan Havalimanı'nın hayırlı olmasını diliyorum. Biz adanın gerçekleri temelinde hiçbir zaman çözümden kaçmadık, kaçmayız. Kıbrıs Adası'nın kalıcı ve adil bir barışa kavuşması için elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyiz. Bu konudaki samimiyetimizi Annan Planı dahil şimdiye kadarki tüm süreçlerde gösterdik, gerekirse yine gösteririz. Ancak bunun için karşımızdakilerin de dayatmalarda ısrar etmek yerine, sahadaki durumu kabullenmesi gerektiği açıktır. KKTC’ye yönelik desteğimizin baki olduğunu tarımdan enerjiye, sudan elektriğe, ulaşımdan sağlığa her alanda katkılarımızın artarak devam edeceğini vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.
"Son FETÖ’cü hain de hukuk önüne hesap verene kadar bu terör örgütüyle uzantılarıyla ve destekçileriyle mücadelemizi sürdüreceğiz"
15 Temmuz’un 7’nci sene-i devriyesinin idrak edildiğini hatırlatan Erdoğan, ”Türkiye Yüzyılı’nın kahramanlarına olan minnet borcumuzu bir kez daha hatırladık ve hatırlattık. Milletimizin 15 Temmuz gecesi yazdığı destanın büyüklüğünü her geçen yıl çok daha iyi anlıyoruz. O gece Türkiye sadece demokrasisine yönelik bir darbe teşebbüsünü bertaraf etmedi. O meşum gece ülkemiz bağımsızlığını hedef alan bir işgal girişimini püskürttü. Milletimiz 253 vatan evladını toprağa verme pahasına, Türkiye’nin geçilmez olduğunu tüm dünyaya bir kez daha haykırmıştır. 15 Temmuz asırlar boyunca yürüttüğümüz varlık, yokluk mücadeleleri zincirinin en son halkasıdır. Demokrasi ve millet düşmanlarının 15 Temmuz’a yönelik bitmeyen kinlerinin gerisinde işte bu gerçek vardır. FETÖ’cü alçakların ihanetinden medet umanlar, o gece yaşadıkları derin hayal kırıklığını halen unutamıyor. Darbecilerle anlaşıp tankların arasından kaçanlar ayıplarını örtmek, korkaklıklarını gizlemek amacıyla iftira dahil her yola başvuruyor. Kontrollü darbe yalanından 20 Temmuz darbesi tarzı ahlaksız ithamlara kadar milletin direnişine kara çalmak için her şeyi yapıyorlar. Ama ne yapsalar nafile. Bunlar tüm çabalarına rağmen son 7 yılda amaçlarına ulaşmadılar, Allah’ın izniyle hiçbir zaman da ulaşamayacaklar. Türkiye ve Türk milleti var oldukça, 15 Temmuz destanımız dilden dile, gönülden gönüle, nesilden nesile gururla aktarılmaya devam edecek. Birileri rahatsız olsa da biz o gece çıplak elleriyle tankları durduran kahramanların hatırasına ebediyen sahip çıkacağız. 253 şehidimizin hepsini şükranla, özlemle ve minnetle yad edeceğiz. Gazilerimizin verdiği mücadeleyi gençlerimize ve çocuklarımıza gururla anlatacağız. Filmlerle, kitaplarla, belgesellerle, şiirlerle 15 Temmuz’u manasına ve ruhuna uygun bir şekilde yaşatacağız. Tüm bunları yaparken rehavete asla kapılmayacağız. Son FETÖ’cü hain de hukuk önüne hesap verene kadar bu terör örgütüyle uzantılarıyla ve destekçileriyle mücadelemizi sürdüreceğiz. Rabbim bizlere bir daha 15 Temmuz gibi bir ihanet yaşatmasın diyorum” dedi.
"Rezerv güçlerle birlikte toplam 24 uçak, 100 helikopter ve 10 İHA’mızla orman yangınlarıyla mücadele ediyoruz"
Küresel bir sorun olan iklim değişikliğinin olumsuz yansımalarını ülkemizin de tecrübe ettiğini söyleyen Erdoğan, “Karadeniz Bölgesi'nde yaşanan sel ve taşkınların ardından batı ve güney bölgelerimizde meydana gelen orman yangınları bunun son örnekleridir. Karadeniz Bölgemizdeki sel felaketine 7 bin 122 personel, 477 iş makinesi, 6 bin 323 diğer araç ve 2 helikopter ile müdahale ettik. İlgili bakanlarımız süratle afet bölgesine intikal ederek çalışmaların koordinasyonunu bizzat sağladı. Selden etkilenen işverenlerimiz ile sigortalılarımızın prim ödemelerini talep etmeleri halinde 1 yıl süreyle ertelediğimizi duyurduk. Orman yangınları ile mücadelemizi de başarılı bir şekilde yürütüyoruz. Geçen yıl 1 Haziran-24 Temmuz’da 265 orman yangını çıkarken, bu yılın aynı döneminde 358 orman yangınıyla karşılaştık. İzmir’deki yangına müdahale sırasında orman işçimiz Mustafa Gürpınar hayatını kaybetti. Bu sene en kötü senaryoyu düşünerek havada ve karada güçlü bir altyapı kurduk. Mevcut filomuzu Rusya’dan gelen iki büyük uçakla tahkim ettik. Rezerv güçlerle birlikte toplam 24 uçak, 100 helikopter ve 10 İHA’mızla orman yangınlarıyla mücadele ediyoruz. 4 bin 800 aracımız ve 25 bin orman işçimiz de karadan müdahale noktasında görev yapıyor. Büyük bir yangınla boğuşan komşumuz Yunanistan’a iki amfibi uçak ve 1 yangın söndürme helikopteri gönderdik. Rodos halkı başta olmak üzere Yunan komşularımıza buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Her ne kadar hazırlıklarımız tamam olsa da hedefimiz tek bir yangının bile çıkmamasıdır. Tüm vatandaşlarımdan orman teşkilatımızın alarm durumuna geçtiği ağustos ayı boyunca çok dikkatli olmalarını rica ediyorum. Orman vatandır anlayışıyla hep birlikte ormanlarımızı korumaya, geliştirmeye devam edelim” diye konuştu.
"İnşallah sonbaharla birlikte konutları vatandaşlarımıza peyderpey teslim etmeye başlayacağız”
6 şubat depremlerinin yıkıcı etkisini hatırlatan Erdoğan, ”6 Şubat’ı unutmak mümkün mü? Onun meydana getirdiği meydana getirdiği felaket, fatura unutulabilir mi? Şehitlerimiz, gazilerimiz unutulabilir mi? Gerçekleştiği alan ve etkilediği nüfus bakımından tarihimizin en büyük afeti olan depremlerin üzerinden henüz 5.5 ay geçti. Depremde kaybettiğimiz insanların acıları ilk günkü tazeliği ile yüreklerimizi yakmayı sürdürüyor. Evleri ve iş yerleri enkaza dönen vatandaşlarımız, bir yandan kaybettikleri yakınlarının yasını tutarken, diğer yandan hayata yeni bir başlangıç yapmak için gerekli şartların oluşmasını bekliyor. Afetin etkilediği şehirlerimizde acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı binaların enkazlarını tamamen kaldırdık. Orta hasarlı binalarla ilgili çalışmalar sürüyor. Yapılan tespitlere göre bölgede 872 bin bağımsız bölüme sahip 311 bini aşkın binanın yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bunlardan yaklaşık 507 bini konut, 143 bini köy evi olmak üzere toplam 650 binini devlet eliyle yaparak vatandaşlarımıza teslim etmeyi planlıyoruz. 180 bin civarında konut ve köy evinin inşa süresi başlamıştır. Yeri belirlenen ve zemin etütleri yapılan alanlarda hızla inşa çalışmalarına geçilmektedir. Şu an itibariyle inşaatı tamamlanan köy evlerinden hak sahiplerine teslim edilenler var. İnşallah sonbaharla birlikte konutları vatandaşlarımıza peyderpey teslim etmeye başlayacağız” açıklamasını yaptı.
Konutların inşasını hızlandırmak gayesiyle geliştirdikleri yeni projenin kamuoyuyla paylaşıldığını söyleyen Erdoğan, ”Vatandaşlarımızdan gelen talepler doğrultusunda yerinde dönüşüm çalışmalarımızı başlattık. Afetzede kardeşlerimize bir kısmı çok uygun şartlarda kredi bir kısmı hibe olarak önemli destekler veriyoruz. Bugüne kadar 93 binden fazla depremzedemiz yerinde dönüşüm için başvurdu. Depremden hemen sonra ilan ettiğimiz mücbir sebep uygulamasıyla afetzedelerimizin yükünü hafifletmiştik. Mücbir sebep düzenlemesini depremde en çok yıkıma uğrayan Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya illerimiz ile Nurdağı ve İslahiye ilçelerimizde devam ettirmeyi kararlaştırdık. Buraların dışında kalan vilayetlerimizden gelen münferit başvuruları da değerlendireceğiz. Konuyla ilgili detayları Hazine ve Maliye Bakanlığımız yakında milletimize açıklayacaktır. Depremin istihdama etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan kısa çalışma ödeneğini 3 ay süreyle uzatıyoruz. Ödenekten 115 bin insanımızın istifade etmesini sağlayacağız. Hesaplamalara göre 6 şubat depremlerinin ülkemize maliyeti 104 milyar doların üzerindedir. Sadece bu yıl deprem kaynaklı harcamaların 762 milyar liraya ulaşmasını bekliyoruz. Bu rakam çapı ne kadar büyük olursa olsun her ekonomi için altından kalkılması zor bir yüktür. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir. Son haftalarda atılan adımların hem daha önceki gelişmelerin hem de depremin artık ertelenemez hale gelen mali yükünün karşılayabilmek için yapılan düzeltmeler olarak görülmesi şart. Bu adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz. Ülkemizin her meselesini 21 yıldır nasıl tesis ettiğimiz güven ve istikrar iklimi sayesinde çözmüşsek, bugünkü sıkıntıların üstesinden de aynı şekilde geleceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öte yandan ülkemizin dört bir yanında başlayan hasat mevsiminde bugün itibariyle hububatın yüzde 65'i hasat edildi. TMO'muz 580 noktada alım faaliyetini kesintisiz şekilde sürdürüyor. Çiftçilerimiz ürünlerini teslim edene kadar alımlarımız devam edecektir. Dün hem Hatay'ın anavatana katılışının 84. hem de milli mücadelenin dönüm noktalarından Erzurum Kongresinde 104. yıl dönümüydü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlık ettiği Erzurum Kongresi'nde üç önemli ilke dünyaya ilan edilmiştir. Birincisi milli sınırlar içindeki vatanın bölünmez bir bütün olduğudur. İkincisi her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı milletin topyekün direneceğidir. Üçüncüsü de manda ve himayenin kabul edilmeyeceğidir. 104 yıl sonra bugün devlet ve millet olarak aynı ilkeler doğrultusunda Türkiye Yüzyılı'nı inşa etme hedefiyle yolumuza devam ediyoruz. Milli mücadele bizim vatan toprakları üzerindeki ne ilk ne de son kıyamımızdır. Anadolu topraklarının merkezinde yer aldığı coğrafya bizim ana vatanımız olma yanında tüm insanlığın köklerinin de çıkış yeridir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, hatta okyanuslar ötesinden her gücün gözünün bu coğrafyada olmasının sebebi budur. Millet olarak Selçuklu'dan Osmanlı'ya, oradan cumhuriyete kadar kurduğumuz her devletin verdiği var oluş mücadelesinin böylesine ağır bedelli ve kesintisiz yürümesi boşuna değildir. Hatta hiç uzağa gitmeye gerek yok. Türkiye'nin son 10 yıldır maruz kaldığı siyasi, sosyal, ekonomik, askeri sıkıntıların neredeyse hiçbiri tabi süreçlerin ürünü değildir. Hepsinin de arka planında insanlık tarihi kadar eski bir mücadelenin, modern yöntemlerle ve söylemlerle devam ettirilen sürümleri vardır. Bu mücadeleye bir de hem toplum hem coğrafya olarak bünyemizde taşıdığımız sorunları eklediğimizde maliyetler daha da artmıştır. Sosyal fay hatlarımızda kırılmalara yol açmak için girişilen sayısız denemeleri milli birliğimize ve beraberliğimize sıkı sıkıya sarılarak hep akamete uğrattık. Gezi olaylarından terör saldırılarına, 15 Temmuz'dan seçim dönemlerinde yalanlar üzerinden tırmandırılan siyasi gerilimlere kadar nice meselenin üstesinden milletimizin irfanı ve insanımızın sağduyusu sayesinde geldik.”
Ayrıca bu dönemde küresel sağlık krizinin ve onunla birlikte yükselen küresel finans üretim, tedarik krizlerinin ülkemize etkilerini de sırtlandıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Vakitlice aldığımız tedbirler ve ülkemizin ihtiyaçlarına uygun olarak geliştirdiğimiz politikalarla bu süreçleri en az hasarla atlatmayı başardık. Bugün 3. yıldönümüne ulaştığımız Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin yeniden ibadete açılmasının da Anadolu topraklarını vatan yapma mücadelemizin önemli sembollerinden biri olduğu şüphesizdir. Rabbime bizlere bu şerefi bahşettiği için bir kez daha hamd ediyorum. Coğrafyamızdaki imtihanlarımızdan biri de tabii afetlerle oluyor. Yangınlar, seller, heyelanlar, kuraklık ve en önemlisi deprem afeti ülkemizin dört bir yanında ciddi hasarlara yol açıyor. 6 Şubat'ı unutmak mümkün mü? Onun meydana getirdiği felaket, fatura unutulabilir mi? Şehitlerimiz unutulabilir mi? Gazilerimiz unutulabilir mi? Gerçekleştiği alan ve etkilediği nüfus bakımından tarihimizin en büyük afeti olan 6 şubat depremlerinin üzerinden henüz 5,5 ay geçti. Depremde kaybettiğimiz insanlarımızın acıları ilk günkü tazeliğiyle yüreklerimizi yakmayı sürdürüyor. Evleri ve iş yerleri enkaza dönen vatandaşlarımız bir yandan kaybettikleri yakınlarının yasını tutarken, diğer yandan hayata yeni bir başlangıç yapmak için gerekli şartların oluşmasını bekliyor” açıklamasını yaptı.
"Mücbir sebep düzenlemesini Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya illerimizle Islahiye ve Nurdağı ilçelerimizde devam ettirmeyi kararlaştırdık"
Afetin etkilediği şehirlerde acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı binaların enkazlarını tamamen kaldırdıklarını belirten Erdoğan, ”Orta hasarlı binalarla ilgili çalışmalar sürüyor. Yapılan tespitlere göre bölgede 872 bin bağımsız bölüme sahip 311 bini aşkın binanın yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bunlardan yaklaşık 507 bini konut, 143 bin köy evi olmak üzere toplam 650 binini devlet eliyle yaparak vatandaşlarımıza teslim etmeyi planlıyoruz. Halihazırda 180 bin civarında konut ve köy evinin inşa süreci başlamıştır. Yeri belirlenen ve zemin etütleri yapılan alanlarda hızla inşa çalışmalarına geçilmektedir. Hatta şu an itibariyle inşaatı tamamlanan köy evlerinden hak sahiplerine teslim edilenler vardır. İnşallah sonbahar ile birlikte konutları vatandaşlarımıza peyderpey teslim etmeye başlayacağız. Konutların inşasını hızlandırmak gayesiyle geliştirdiğimiz yeni projemizi kamuoyumuzla kısa süre önce paylaştık. Vatandaşlarımızdan gelen talepler doğrultusunda yerinde dönüşüm çalışmalarımızı başlattık. Afetzede kardeşlerimize bir kısmı çok uygun şartlarda kredi bir kısmı hibe olarak önemli destekler veriyoruz. Bugüne kadar 93 binden fazla depremzedemiz yerinde dönüşüm için başvurdu. Bu sayının daha da artacağına inanıyorum. Depremden hemen sonra ilan ettiğimiz mücbir sebep uygulamasıyla afetzedelerimizin yükünü hafifletmiştik. Mücbir sebep düzenlemesini depremde en çok yıkıma uğrayan Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya illerimizle Islahiye ve Nurdağı ilçelerimizde devam ettirmeyi kararlaştırdık. Buraların dışında kalan vilayetlerimizden gelen münferit başvuruları da değerlendireceğiz. Konuyla ilgili detayları Hazine ve Maliye Bakanlığımız yakında milletimize açıklayacaktır" dedi.
Depremin istihdama etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan kısa çalışma ödeneğini 3 ay süreyle uzattıklarını duyuran Erdoğan, ”Daha önce 110 bin çalışanın faydalandığı ödenekten 115 bin insanımızın istifade etmesini sağlayacağız. Toplum yararına programlarımızı açma hazırlıklarımız, başta deprem bölgemiz olmak üzere ülkemiz genelinde devam ediyor. Hesaplamalara göre 6 Şubat depremlerinin ülkemize maliyeti 104 milyar doların üzerindedir. Sadece bu deprem kaynaklı harcamaların 762 milyar liraya ulaşmasını bekliyoruz. Bu rakam çapı ne kadar büyük olursa olsun her ekonomi için altından kalkılması zor bir yüktür. Üstelik 2013'den beri yaşadığımız her hadisenin boyutunu oluşturan ekonomik saldırıların etkilerinin hala sürdüğü dönemde bu maliyetle karşı karşıya kaldık. Hatırlayın, içerde birilerinin 'tüketmeyin, yatırım yapmayın, Türkiye'ye gelmeyin' ekonomimizi çökertme çağrıları yaptığı günleri yaşadık. Dışarıda ise Türk ekonomisini mahvetme naralarıyla ülkemize karşı ne iktisat bilimiyle ne akıl ve ahlakla bağdaşan tuzaklara şahitlik ettik. Tüm bu hücumlara karşı çareyi yine her konuda ve her zaman olduğu gibi kendi potansiyelimizi harekete geçirmekte, kendi gücümüzü kullanmakta, kendi hedeflerimize yönelmekte bulduk. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme hedefi, öyle akşamdan sabaha ortaya çıkmış bir strateji değildir. Gerisinde çok büyük emeklerin ve bedellerin olduğu bir sürecin sonunda bur noktaya geldik. Bugün de Türkiye'nin temel ekonomik hedefine bağlılığı, şüphesiz bir sürmektedir. Türkiye'yi istihdamı ve üretimiyle büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir. Son haftalarda atılan adımların hem daha önceki gelişmelerin hem depremin artık ertelenemez hale gelen mali yükünü karşılayabilmek için yapılan düzeltmeler olarak görülmesi şarttır. Bu adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz. Ülkemizin her meselesini 21 yıldır nasıl tesis ettiğimiz güven ve istikrar iklimi sayesinde çözmüşsek, bugünkü sıkıntıların üstesinden de aynı şekilde geleceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” dedi.
"Önceliklerimizin en başında istihdam geliyor"
Hükümet olarak uyguladıkları ekonomi politikasının dünyadaki benzer politikalardan ayıran çok önemli bir özelliği olduğunu vurgulayan Erdoğan, ”Bu da önceliklerimizin en başında istihdamın geliyor olmasıdır. Geçmişte ülkemizde ve dünyadaki gelişmekte olan pek çok yerde uygulanan ekonomi politikaları en büyük zararı istihdama veriyordu. İşsizliğin insanların evlerine götürecek ekmek bulamadığı bir ortamda kağıt üzerindeki göstergelerde elde edilen düzelme toplumlara beklenen refahı, ülkelere beklenen huzuru sağlayamıyordu. Dolayısıyla bizim için ekonomik istikrar demek; istihdamı düzenli olarak artıran sürdürülebilir büyüme demektir. Tabii en az bunun kadar önemli bir diğer önceliğimiz, ülkenin ve toplumun tüm dengelerini bozan enflasyonla mücadeledir. Hiç şüphesiz finansal istikrar da bu tablonun ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye’nin maruz kaldığı onca sıkıntıya, saldırıya ve felakete rağmen hala her alanda dimdik ayakta kalmasının, bölgesel ve küresel güç olarak kabul görmesinin gerisinde işte bu politika vardır. Biz ülkemiz ekonomisini sonuçlarla uğraşarak değil, sebeplere inip onları ortadan kaldırarak büyüttük, geliştirdik, diğer alanlardaki iddialarımızın dinamosu haline getrdik. Bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz. İstihdamı artıracak, enflasyonu düşürecek, finansal düzelmeyi sağlayacak, her tedbiri alacak, uygulayacak, sonuçlandıracak ve ortaya çıkan zenginliği milletimizin her bir ferdine yayacak bir politika izliyoruz” dedi.
“Sürekli gizli, açık engellemelerle kural dışı uygulamalara maruz kalıyoruz”
Siyasi ekonomik ve askeri olarak güçlenen kendi politikalarını belirleyen ve hayata geçiren bir Türkiye fotoğrafının kimsenin işine gelmediğini ifade eden Erdoğan, Türkiye’nin sürekli gizli ve açık engellemelerle kural dışı uygulamalara maruz kaldığını kaydetti. Erdoğan, ”Ülkemizin durumunu farklı kılan sebep ise kimi dönemlerde avantajımız olan esnek ve sosyal ekonomik politikaların, uzun vadeli politikaların ve kuralların kökleşmesini zorlaştırmasıdır. İnsanımızın tasarruf anlayışında döviz ve altın ağırlıklı yer tutuyor. Önemli kısmı da yastık altındaki bu varlıkların iktisadi işleyişe istihdama üretime katkısı olmuyor. Gelin, milletime sesleniyorum biz benim ekonomisinden yana olalım, tasarruf ekonomisinden yana olalım. İsraf ekonomisini bir kenara koyalım. Bunun ne benim milletimin kendisine ne de devletine hiçbir faydası yoktur. Yükselen fiyatlar sebebiyle gayrimenkul ve otomobil piyasasının cazip hale gelmesi de üretim piyasasının hak ettiği yere ulaşmasını engelliyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Tamamen siyasi kaygılarla sarf edilen sözde değerlendirmelerin ne ülkemize ne milletimize ne de yaşanan sorunların çözümüne zerre kadar faydası vardır” diyen Erdoğan, Türkiye gibi rezerv para veya petrol-doğalgaz gibi karşılıksız gelir sağlayan kaynaklara sahip olmayan bir ülkenin tercüme değil iktisadi analizlere ve çözüm yollarına ihtiyacı bulunduğunu belirtti. Erdoğan, ”Ülkemizin en büyük talihsizliği dünyadaki gelişmeleri ülkemizin gerçekliğiyle milletimizin önüne ufuk açıcı teoriler koyacak iktisatçılardan uzun yıllar boyunca mahrum kalmasıdır. Yaşadığımız tecrübeler ışığında ülkemizin önünde istihdam ve üretim dışında çıkış yolu olmadığına kanaat getirdiğimiz için kendi politikamızda ısrar ediyoruz. Geçtiğimiz 21 yılda ülkemize kazandırdığımız eğitim sağlık güvenlik konut enerji başta olmak üzere yaygın alt yapı büyümemizin en önemli itici gücüdür. Bu sayede sanayiden ticarete tarımdan turizme istihdam ve üretime kadar çarklar harıl harıl dönüyor. İhracatımız ve turizmimiz rekorlar kırarak yoluna devam ediyor. Ülkemiz uluslararası yatırımcıların ilgisini çekiyor” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan her görüşmede ülke için milyarlarca yatırım sözü aldıklarını belirterek, “Birilerinin iddia ettiği gibi varlık satışı değil istihdama ve üretime dönük projeler oluşturuyor. Cari dengemizin en önemli handikabı olan enerji ithalatımızı keşfettiğimiz doğalgaz ve petrol rezervi ile kademe kademe azaltacak olmamız hareket alanımızı genişletiyor” dedi.
Ülkeyi son 20 senede yüzde 5,5 büyütüp milli geliri 1 trilyon dolara getirerek, milli gelir sıralamasında dünyada 11'inci sıraya çıkarttıklarını ve istihdamı 19 milyondan 32 milyon dolara, ihracatı 35 milyar dolardan 254 milyar dolara, turist sayısını 15 milyondan 52 milyona, turizm gelirini 46,5 milyar dolara yükselttiklerini söyleyen Erdoğan, her alanda eşi benzeri görülmemmiş başarılara imza atarak bugünlere getirdiklerini ifade etti. Erdoğan, ”Nüfusu artan ve istihdamın azalmak bir yana artmasını bu tabloya borçluyuz. İstikrar güven ve sürdürülebilirlik ekseninde yolumuza devam edeceğiz. Yatırım kanalının lokomotifi olan öngörülebilirliği artırmak önceliğimiz arasında yer alıyor. Yaşanan güncel sıkıntıları görmezden gelmiyor üzerini örtmeye çalışmıyoruz. Refah seviyesi düşen ücretli kesimlerin kayıplarını telafi için bugüne kadar düzenleme yaptık. Bütçe imkanlarını soruna kadar zorlayan tasarruflarda bulunduk. Zaman zaman kısa süreli dengesizliklerin yaşandığının farkındayız. Kamu işçilerinin epeyce bir gecikmeyle yapılan toplu sözleşmelerine ortaya çıkan tablo memur maaşlarında ilave düzeltmeyi zorunlu kıldı. Asgari ücret ve emekli maaşları ile ilgili huzursuzluk ortay açıktı. Kamu işçisi ve memuru nasıl ortada bırakmadıysak çalışanından emeklisine kimseyi mağdur bırakmadıysak mağduriyetin kalıcı olmasına rıza göstermeyiz” ifadelerini kullandı.
“Kendini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü mutlaka alacağız”
Tüm kesimlerin gönlünü alacaklarını söyleyen Erdoğan, vatandaşlara çağrıda bulunarak, ”Ek bütçede önceliğimizi zorunlu olarak deprem bölgesinin hızla ayağı kaldırılmasını sağlayacak projelere verdik. Yaptığımız vergi artışlarından elde edeceğimiz gelirleri şu aşamada başka yerlere aktarmayı vicdanı olarak başka yerlere aktarmayı kabul edemeyiz. Bütçe gelirlerini artırmaya bütçe dışı kaynak sağlamaya yönelik çalışmaları gördükçe kendini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü mutlaka alacağız. Bunu da çok gecikmeden yılbaşı civarı neticeye ulaştırmayı planlıyoruz. Milletimin tüm fertlerinden serin kanlı olmalarını ve bize güvenmelerini ülke ve kendilerinin geleceğine sahip çıkmalarını istiyorum. Kimilerinin anlık telaştan kimilerinin aç gözlülükten kaynaklı reflekslerle sergiledikleri her dengesiz tasarrufun ortak refah ve huzur hedeflerimize zarar verdiğini unutmamalıyız. Üretim yapıyorsak maliyet ve kar hesabımızı, ticaret yapıyorsak fiyatlama politikamızı, ev sahibiysek kira talebimizi aracımızı satıyorsak satış bedelini bu anlayışla belirlemeliyiz. Ne döviz artışıyla ne enflasyonla izah edilemeyecek yüksek fiyatlarla piyasayı yukarı çekmek sonu olmayan kısır döngüye destek vermektir. Gün sonunda yüksek kazanç sağlamış gibi görünen süreç aylar, yıllar geçtikçe herkesin hanesine zarar olarak yazılacak sonuçlara gebedir. Kimsenin bilerek ve isteyerek ne kendisine ne evlatlarına ne de ülkesine böyle kötülük yapacağına ihtimal vermiyorum” dedi.
Erdoğan, "Şayet bu konuda ihmali ve kastı olan çıkarsa devlet olarak gerekeni yapmaktan çekinmeyiz. Ticaret Bakanlığımız otomobil piyasasında görülen stokçuluğun ve fiyat manipülasyonunun önüne geçmek için denetimlerini artırdı. Konut fiyatlarında adımlar için değerlendirmeler sürüyor. Serbest piyasa ekonomisinden taviz vermeden haksız kazanç sağlamaya çalışan fırsatçıların üzerine kararlılıkla gideceğiz. Konut fiyatları, kiralarla ilgili ilave adımlara dair değerlendirmelerimiz sürüyor. Haksız kazanç peşinde koşan fırsatçıların üzerine kararlılıkla gideceğiz" dedi.
Ekonomik sıkıntıların üstesinden gelineceğini söyleyen
Erdoğan şunları kaydetti:
“Milletimizle birlikte nasıl vesayet bulutunu dağıtıp darbecilerin hevesini kursaklarında bıraktıysak nasıl istiklalimize ve istikbalimize yönelik tüm saldırıları boşa çıkardıysak, nasıl sınırlarımızın güvenliğini güçlendirecek tedbirleri aldıysak nasıl her alanda potansiyelimizi harekete geçirecek bölgesinin ve dünyanın yıldızı bir Türkiye inşa ettiysek enflasyon başta olmak üzere ekonomik sıkıntıların üzerinden geleceğiz.”