Bir yargıcın duruşma esnasında çay içiyor oluşuna hiç tanık olmamıştım doğrusu. Daha doğrusu, duruşmanın yargıçlarına çay servisi yapıldığını hiç görmemiştim.
Ağır ceza yargıçlarının sertliğine ağır cezalarda yargılandığım yıllarda tanıklığım olmuştu da ‘’ Şu uğultuyu kesin ya! ‘’ diye bağıran, yağlı- yoğurtlu konuşan yargıca hiç rastlamamıştım.
Gözümde ve gönlümde yeri yüce olan yargıçların argo konuşmaları beni yaralıyor sanki…
Şunu da söyleyeyim ki avukatların ve sanıkların konuşurken onların sözlerini hiç kesmeyen bir yargıca da rastlamamıştım.
İfadesini uzatınca ‘Kısa kes! ‘der gibi müdahale eden yargıçları görmüştüm daha önce.
13 Ekim 2025 Pazartesi günü Bayraklı Adalet Sarayı’ndaydım. Tunç Soyer, Şenol Aslanoğlu ve arkadaşlarının duruşmasında…
İzmirlilerin duruşmaya olan ilgisi tahmin edildiği gibiydi.
Büyük bir salonun dolması bir yana dışarıda kalanların çokluğu da dikkat çekiciydi.
CHP, evlatlarına lâyıkınca sahip çıkmıştı. Örneğin, Karşıyaka Belediyesi duruşma için otobüs kaldırmıştı.
Davanın avukatları dışında, sayılamayacak kadar avukatın duruşmaya katılması da beni çok etkiledi. Avukatların her birinin genç oluşu da…
Solumda oturan genç ve güzel avukata sordum: ‘’ Duruşma esnasında yargıçlara her zaman çay servisi yapıldığı oluyor mu?’’
Anladım ki kulağı biraz az işitenlerin bu duruşmalarda işi zor. Çünkü mikrofondan konuşan avukat ve sanık sayısı hemen hemen hiç yok gibiydi. Demek ki ben hemen kulağımı temizletmeliyim.
CHP’liler yargılanıyorlardı ama hiçbir İzmirli onların suçlu olduğunu düşünmüyor olmalıydı. İzmirlilerin ilgisinden ve desteğinden bunu anlamak mümkündü.
Gözümün önüne gelen sahne hep Reichtag Duruşması oldu duruşma boyunca. Nedense…
Ne ilgisi var derseniz? Bilmem!?
*
İkinci bir konu Vincenzo Montella!
A Milli Futbol Takımımızın Teknik Direktörü Montello’nun sergilediği yüksek ahlâk anlayışı…
Adana’da o kadar zengin varken maaşlı bir yabancının vergi rekortmeni oluşu…
60 milyon 814 bin 988 lira ile vergi rekortmeni olmuş Sayın Montello!
Zorunlu din derslerine karşın, 100 bini aşan camiye karşın, onca iki kilo sakallı tebliğci mollaya karşın, sabah akşam ezan/ bayrak nutuklarına karşın bir Müslüman işadamı vergi rekortmeni olamıyor da ‘ Gâvur ‘ dediğimiz bir yabancı ülkemizde vergi rekortmeni oluyor.
Neden bizim Müslüman işadamları ve Müslüman esnaf kardeşlerimizden bir vergi rekortmeni çıkmıyor?
Utanç değil midir bu?
*
Herkesin bildiği gibi emperyalizm için esas olan fakirlikle cehaletin bir arada olmasıdır. Bu ikisi, emperyalizm için bulunmaz ilaçtır.
Biraz kitabî oldu ama gerçek bu!
Ekonominin ve eğitimin paralel olarak çökertilmesi emperyalizm için başarının önkoşulu.
Böyle olunca yoksul yığınların açlığı da görülmüyor, o ülkeyi yönetenlerin kollarına taktığı milyarlık saatler de…
İsterseniz şöyle bir bakın ülkemize ve komşumuz Suriye’ye…
Bizdekinin ayağındaki ayakkabı bile 232 bin lira değerinde. Hem de timsah derili… Kolundaki saatin değerini ve eşinin koluna taktığı marka çantayı da girin google’a öğrenin lütfen.
Suriye’deki kravatlı mollanın kol saati de 55 bin dolar değerinde.
Patek Philippe World Time Chronograph marka saat takan mollanın ülkesi ise yoksulluk ve savaşla boğuşuyor. Mollaların lükse düşkünlüğünü bilmeyen kalmadı artık.
Dünyanın dört bir köşesinde bunun örnekleri yaşanıyor. Halk yoksulsa ülkeyi yönetenlerle din adamları lüks içinde yaşamaktalar.
Bu durumu eleştirecek olursan da adın ‘’ Ülkeyi yabancıların huzurunda küçük düşürmek ‘’ oluyor.
Brüksel’de olup bitenleri teşhir edercesine gerçekleri bir bir sıralayan Özgür Özel için Recep Tayyip Erdoğan ‘’ Yabancıların huzurunda ülkeni çekiştirmekten hiç mi hicap duymuyorsun?’’ deyince gülesim geldi nedense.