Birisi “Savaşmadık ki…” demişti

Bugün 30 Ağustos Zaferi’nin 103’üncü yıldönümü, kutlu olsun. Ben böyle bir açıklamayı yapan adama taktım kafayı dersem sakın bana kızmayın ve gücenmeyin. Hatırlarsanız bu konuyu Son Mühür gazetemizde bir kez daha yazmıştım. Vatanını seven, ülkesinin gerçeklerini bilen ve gelecek nesillere bu güzel vatanın kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sahip çıkan bir kişiyseniz, bu yazımı lütfen sonuna kadar okuyun, okutun ve internet ağlarında paylaşın…

Abone Ol

Başlıktaki açıklamayı yapan zat 1940 doğumlu, onu yetiştirenler bu yılın öncesi ve sonrası demek ki bugün yaşadığımız Cumhuriyet, Atatürk ve Laiklik karşıtlığını o dönemlerde de sürdürmüşler.

Başlıktaki söze 1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı ile başlayacağım. Aslında bu savaş Avrupa ülkeleri arasında başlamıştı. Ancak Türkiye bu savaşa bazı nedenlerle 30 Ekim 1914’de katıldı. Osmanlı Orduları yedi cephede savaştı; Kafkas ve Galiçya cephelerinde Ruslarla, Makedonya’da Yunan ve Fransızlarla, Çanakkale’de İngiltere, Fransa ve İtalya ile; Filistin, Suriye ve Irak cephelerinde ise İngiliz ordularıyla savaştı. Sonra ne mi oldu?

Osmanlı Orduları zayıflayınca Birinci Dünya Savaşı sonrası Bahriye Nazırı Rauf Bey’in imzaladığı Mondros Ateşkes Mütarekesi ile boğazlar, demir yolları ve limanların kontrolü İtilaf devletlerine verildi. Halide Edip Adıvar'ın "Türk'ün Ateşle İmtihanı" kitabında anlattığı işgal günlerinde; İtilaf Devletleri’nin donanması İstanbul'a, Fransızlar Adana'ya, İngilizler Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon'a, İtalyanlar Antalya ve Anadolu'nun güneybatısına yerleşti. Yunan Ordusu da 15 Mayıs 1919'da İtilaf Devletleri’nin izniyle İzmir'e çıkarma yaptı.

Şimdi sizlere 30 Ağustos Zaferi’ne Türk Ordusu nasıl ulaştı, özetleyeceğim…

“26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak) ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile muharebeyi yönetmek üzere Afyonkarahisar Kocatepe'de yerlerini aldı. Topçu ateşleriyle başlayan harekat sabahın ilk ışıklarıyla Türk Ordusu hücuma geçti ve Tınaztepe'yi ele geçirdi, Belentepe ile Kalecik Sivrisi'nden düşman uzaklaştırıldı. 1’nci, 2’nci ve 5’nci ordular Büyük Kaleciktepe’yi, Çiğiltepe arasındaki 15 kilometrelik alan ile düşman işgalindeki tüm cepheleri aldı. Afyon 8'inci Tümen tarafından düşman işgalinden kurtarıldı. 28 ve 29 Ağustos'ta düşman etkisiz hale getirildi. 29 Ağustos gecesi komutanlar durum değerlendirmesi yaptı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 30 Ağustos sabahı şimdi belde olan Kütahya'nın Altıntaş ilçesine bağlı Zafertepe Çalköy'de birliklere taarruz emrini verdi. 26 Ağustos'ta başlayan Meydan Muharebesi'nde Dumlupınar'da Yunan birliklerini Allıören, Keçiler, Kızıltaş Deresi yolunun iki yanında tamamen sarıp imha ederek zafere ulaşıldı. Kızıltaş Deresi bölgesinde açık kalan alandan bazı Yunan birlikleri, General Trikopis, General Diyenis ve birçok Yunan komutanı kaçtı. Büyük Zafer'in ertesi günü, 31 Ağustos'ta Başkomutan Mustafa Kemal, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa durum değerlendirmesi yaparak, Yunanlıların yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve onları mağlup etmek için İzmir'e girmeye karar verdiler.
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" emri doğrultusunda üç koldan ilerleyen Türk ordusu;

1 Eylül'de Gediz ve Uşak'ı,
2 Eylül'de Eskişehir'i,
6 Eylül'de Balıkesir ve Bilecik'i,
7 Eylül'de Aydın'ı,
8 Eylül'de Manisa'yı geri aldı.
9 Eylül'de İzmir'de Yunan ordusunu denize dökerek Mustafa Kemal Paşa'nın emri başarıyla yerine getirdi.
Aslında “30 Ağustos Zaferi” ile ilgili çok önemli ayrıntılar var ama özeti burada keseceğim.

Şimdi sıra geldi bu konuyu niçin yazdığıma…
1995-2002 yılları arasında milletvekili, hatta bakan, daha sonra TBMM Başkanı olan ve bu ülkenin her türlü nimetinden en üst düzeyde yararlanan İsmail Kahraman başlıkta verdiğim kelimenin devamını bakın nasıl dile getirmişti:

“Savaşmadık ki… Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanıyor, kesinlikle karşıyım… İzmir'in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet… Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı, gitti…”
Bu açıklama ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarına ve bu vatanı işgalci emperyalistlerden kurtarmak için şehit olan vatan evlatlarına hakaret edildiğini söylersem yanılıyor olabilir miyim?
Şimdi size soruyorum; bugün içinde yaşadığımız ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yılını, kuruluşunun da 102’nci yılını niçin kutluyoruz?
Sevgi ve saygılarımla…