GÜNDEM HABERLERİ

Aydınlığın Kaleleri | 90 Saniye'de bugün

Hasan Tahsin Kocabaş, "1838 – 1922 arası tarihimizi hızla öyle bir unuttuk ki, bu yılların tartışmasız hainlerini, 1946’dan sonra adım adım “kahramanlaştırma” densizliği başladı. Hele de ikinci dünya savaşından sonra kafamıza konulan “küçük Amerika” safsatası Atatürk devrimini yerle bir etmenin ilk adımıydı. Üstelik Ata’nın sofrasına oturanlar da vardı bu adımda."

Abone Ol

Oysa Atatürk’ün en büyük hayali toprak reformu ve köylünün yurttaşlık bilincine ulaştırılmasıydı. Ama sömürge Osmanlı’dan devraldığı toprakların bakımsız ve köylerin de nasıl fakir fukara, garip guraba bırakıldığını biliyordu. Üç beş ağa, şıh ve şeyhin köleleriydi Anadolu insanları batıdan doğuya, kuzeyden güneye… Okul yoktu en başta… Okul ve eğitim olmadan yürür müydü Cumhuriyet? Ya toprak doğru düzgün işlenmezse… 

İşte Tonguç usta ile Milli Eğitim Bakan Hasan Ali Yücel 1940’ta yaktılar aydınlanma meşalesini… Her yerde açıldı Köy Enstitüleri… Köylere, köylülere sağlık geldi, sanat geldi, selam geldi… Dünya kanlı bir savaşta boğuşurken, Türkiye’de aydınlık günler yaşanıyordu. Köy çocuklarının çaldığı melodiler, okudukları kitaplar, ektikleri ürünler geleceğin aydınlık, laik, demokrat, fikri vicdanı irfanı hür yarınlarını haber veriyordu.

Ve savaş bitti… Süt tozları Anadolu’ya geldi, CHP içindeki Amerikancı riyakâr gerici hainler düğmeye bastı… 1954’te aydınlık söndürüldü…

Şimdi düşünün, o aydınlık sönmeseydi 1984’te bölücü örgüt kurulabilir miydi? Ya 2016’da o Amerikancı din referanslı örgüt darbeye kalkışabilir miydi? 

Ne mutlu Türküm Diyene, Yaşasın Atatürk mefkuresi!