Şimdi çok daha iyi görüyor şükür. Babam iki saatte bir gözüne damla damlatıyor. Bebek gibi bakıyor. Damla sırasında eli göğsünde annemin, sol memesinde bir kitle hissediyor. Göz tedavisi, Erdemli Devlet Hastanesi'nde sürerken, meme için Mersin Şehir Hastanesi'nde gün veriyorlar. Bir oraya bir buraya mekik döküyorlar.
Kitle kötü huylu çıkıyor. Babam kötü haberi duyuruyor. "Anneniz hasta!"
Nasıl olur? Bana hayat veren meme, altındaki cevhere rağmen hastalanır mı? PET için gün veriyorlar.
Biz de hemen Mersin'e koşuyoruz. "Böyle koşarak yetişemeyiz. Otobüse binelim" diyor Tülin Sultan... Bilge ve güçlü bir firmanın ofisine uğruyoruz. Mersin'e bilet sorup, "Erdemli'ye var" cevabını alınca "oh biz de Erdemli'ye bağlı Tömük mahallesine gideceğiz" diyerek bileti kaptık. İki gün sonra otobüsümüz kalkacaktı. 15 saat sürecek bir yolculuk... İki gün valizimizi hazırlayıp, gece yola çıktık. Otogara servisle kolayca ulaştık. Kamil insanla yolculuk keyifli olacak diye düşünüyordum. "Yatcaz kalkcaz hop ortayız" dedim babama... İyi yolculuklar dileğini kaptım. Ancak o da ne?
ZORLU YOLCULUK...
Erdemli otobüsü nerede diye sorduğumuz görevli... "Öyle bir otobüs yok" dedi. Bileti sordu. Devir değişti artık bilet basmıyorlar kotu mesaj olarak cep telefonuna göndermişler. Verdik telefonu delikanlıya o baktı. Bilgisayara bir şeyler tngırdattı yok. Hemen telefona sarıldı. On dakika sonra otobüs kalkacak ama otobüs yok. Sonra aradığı yönetici tak diye çözdü problemi... Meğer bize Kayseri otobüsü bileti satılmış. Sabah 09.00'da Aksaray'da inip Erdemli otobüsünü 3 saat bekleyip, ona binecekmişiz. Koltuk numaralarımız da aynıymış her iki otobüste 11-12....
"İyi Aksaray'da kahvaltı yaparız" diye düşünürken, Tülin on panter gücü ile adama saldırıyor "böyle bir şey olur mu? Bize böyle söylemediler. Verin paramızı geri..."
Başka otobüs yok! Farklı firmalara da bakıyor delikanlım, zaten onun güler yüzü olmasa yıkacak Tülin orayı... Şikayet oluşturuyorlar. Yetmiyor müşteri hizmetlerini arıyor. Durumu anlatıyor. Geçmiyor siniri whatsapp hattına yazıyor. O sırada gelen SMS tüylerimizi diken diken ediyor. Koç gibi otobüsümüzün mesajı söyle...
"Degerli yolcumuz aracınız 20-30 dk. arasi rotarli olarak hareket edecektir. Yol açtığımız herhangi bir sorun icin özür diler, iyi yolculuklar dileriz."
Tülin Sultan kızgınlığı geçsin diye buz gibi suyu kafasına dikiyor. Yine müşteri temsilcisini arıyor. Bir de yancı bulmuş kendisine bu kez bize yardımcı olan delikanlıdan şikayetçi olan bir kıza yardımcı oluyor. "Al bacım bu whatsapp hattı buraya yaz"
Herkes yeni başlayan kızın üstüne atıyor suçu... Bize uçak gibi aktarma yapılacağını söyleseler yine tamam derdik. Ekspres hiç durmadan Erdemli'ye ulaşacaksınız dendi. Oysa Aksaray'da üç saat kahvaltı keyfi de ayarlamışlar. Tülin'e "neyse bak 30 dakika geç kalacakmış Aksaray bekleme süresi 2,5 saate düştü." deyince birden suratı değişiyor. Bana saldıracak diye tuvalete kaçıyorum. Tuvalet her yerde 10 TL burada Kamil insanlar 15 TL ödeyip, koç gibi oluyor... Neyse otobüs geliyor. Muavin gülerek "Aktarma yolcumuz da gelmiş hareket edebiliriz kaptan" Bize bir ayrı izzet ikram... Bir bisküviyi bir kek araya meyve suyu, meşrubat... Gelen SMS "kemerleriniz bağlamayı unutmayın." Bağlıyoruz kemeri kapıyoruz gözümüzü...
Güneş doğuyor. Konya'da mola veriyoruz. Düzenli bir kent, temiz... Yemekler ucuz. Menemen 150 TL ama biz Aksaray'da kahvaltı yapacağız. Tuvalette beleş... On liramız cebimizde kalıyor. En zoruma giden harcama bu... Neden para ödüyoruz? Aslında almak lazım. Onlara bir parçamızı bırakıyoruz öyle değil mi?
Aksaray ise güzel bir otogar değil. Konya sonrası çok küçük yemek yok. Görevliye soruyoruz tek yer sanayi ilerisinde Harman kahvaltı salonu ve yaklaşık 1 km ileride... Vaktimiz var. Tülin Sultan açken 20 kaplan gücünde, bir şeyler yedirmeyiz. Gevrek bile yok. Zaten gevrek ne dediler hani üstünde susamlar olan yuvarlak ekmek diye tarif ettim. Orada varmış. Yürüdük. Yürüyerek yollar aşınmaz sonuçta... Güzel bir kahvaltı yaptık. Menemen hafif acılıydı. Hepsi bana kaldı. Sevgilerini harman edip sunmuşlar.
Beklenen elbet gelirmiş. Tam 12.00'de otobüs göründü. "Oooo aktarma yolcularımızda gelmiş hoş gelmiş" diye bavulu elimden aldı güleç muavin. Ünümüz buraya da ulaşmış. Bindik. Hareket edip köşeyi dönünce otobüs durdu. "KK turizmin ayrıcalıklı yolcuları, otobüsümüz 30 dakika ihtiyaç molası vermiştir. "Biz kahkahalarla gülmeye başlıyoruz" Yolcular da bize bakıp gülüyor. Keşke karşıya geçip bekleseysiniz.
Dura kalka, yolcu indirip bildirerek, mollalar vererek ekspres kavramına yeni bir anlam katan otobüsümüz Erdemli'ye yaklaşıyor. Tömük- Arpaçbahşiş sınırında bizi indiriyor. Normalde indirmiyorlarmış bizi kırmıyorlar. Babam karşılıyor bizi ve eve geçiyoruz. Annem sofrayı hazırlıyor. Saat: 17.30 olmuş. 23.30'da başlayan macera sona eriyor. Birbirinden leziz, sevdiğim yemekleri hazırlamış annem.
PET PEŞİNDE...
Ertesi sabah erken kalkıyoruz. Mersin Şehir Hastanesi'nde PET randevusu var. Çağın manyak hastalığı başka bir bölgeye sıçramış mı o tespit edilecek. Sonra tedavi yöntemi seçilecek. Annemin keyfi yerinde, morali yüksek. Gözleri daha iyi görmeye başladığı için sevinçli... Siz gelmeyin biz gideriz.
Yeğenim Meriç, Tüli ve ben evi toparlamak üzere evde kalıyoruz. Akşamüstü babamlar dönüyor. O kadar bekletmelerine rağmen "makina arızalandı" diyerek geri göndermişler. Üstelik tam anneme sıra gelmişken. Ne zaman gideceklerini de söylememiş, "biz sizi arayacağız" demişler sadece... Ülkemin sağlık sistemi süper çalışıyor şükür...
GÖZÜMÜN NURU...
Çarşamba sabah göz kontrolü için Erdemli'ye geçiyoruz. Doktor Karaçocuk, her şeyin yolunda olduğunu söylüyor. Bir on gün daha damlaya devam edilecek... Buraya geldik dillere destan tantuni yemeyelim mi? Doktordan da iyi haberi aldık. Eve dönüyoruz. Akşam üstü telefon çalıyor. Hastaneden çağırıyorlar. Sabah 8.30'a randevu veriliyor. Hastane eve 45 km uzaklıkta... Erken çıkmak lazım... Komşumuzun torunu Alparslan imdada yetişiyor. Geçen sefer olduğu gibi bu sefer de ben götürürüm diyor. Savaşçı atasından aldığı isimle...
Sabah erkenden yola çıkıyor hastane timi... Uzun bekleyiş sonrasında bu kez PET'e giriliyor. "Nasıl geçti annem?" diyoruz. "Kazan gibi bir şeyin içine girdim. Vuvvv diye bir ses başı ağrıtıyor. Bir aşağı bir yukarı aman bağıracaktım neredeyse çıkarın beni diye... Migrenim tuttu. Midem bulandı. Zor attım kendimi eve..."
Akşam sahilde geziyoruz. Deniz dalgalı, hava çok sıcak, sürekli terliyoruz. Annemin morali iyi. PET sonucu bir hafta sonra belli olacak. Ameliyat tarihi ve tedavi metodu sonra kararlaştırılacak. Sinsi hastalık vücudun herhangi bir yerine sıçramamışsa işimiz daha kolay... Erken teşhis hayat kurtaracak!
Kontrollerinizi ihmal etmeyin. 40 yaşın üstünde kadınlar senede bir kere mamografi çektirmek lazım.
**
KİM KORKAR HAİN KANSERDEN...
Kanser çağımızın hastalığı, teknoloji ilerliyor. Yeni tedavi metodları bulundu. Akıllı ilaç, yapay zeka ile test aşamasına gelen ilaçlarla şifa bulmak mümkün. Sağol beslenmek de önemli... Ve asla pes etmemek. Sevil Görgülü'nün yazdığı 'Pes Etmek Yok Yaşam Mücadelem ve Öğrendiklerim' hastalar ve hasta yakınları için tam bir başucu kitabı... Uzun ve zorlu bir süreç, yeter ki moralinizi yüksek tutun.
**
BEN SANA AŞIK OLDUM...
Bugün 31 Temmuz sevilen müzisyen Murat Göğebakan'ın sonsuzluğa yürüdüğü gün... 11 yıl geçti. Hayatını anlatan filmi izleyin. Murat Göğebakan'ın Kalbim Yaralı... "Ben sana aşk oldum bir tanem, Ben seni öyle sevdim gül tanem"
AÇIN RADYONUN SESİNİ...
Gençlerin sevgilileri, Edis ve Zeynep Bastık bir araya gelip, güzel bir şarkı çıkarttılar. Yaza damga vuran şarkı oldukça seksi sözlere sahip... Yatakta Kardiyo... İki enerji birleşmiş süper ikili olmuşlar. Bakalım bu şarkıyı siz sevecek misiniz?
DAİMA GÜLÜMSEYİN...