“ANNEM GİBİ KOKUYORSUN ÖĞRETMENİM!”

Yıllar, yıllar önceydi...

Abone Ol

Ama...
Yine de siz bu öyküyü “yakın geçmiş”te yaşanmış gibi hayal edin lütfen...
Çünkü...
Benzer öyküler...
Bu güzel vatanda bugün bile o kadar çok yaşanıyor ki...

*

O gün, okulun ilk günüydü...
Beşinci sınıfın önünde dururken...
Bayan öğretmen çocuklara minik bir “pembe yalan” söyledi...
Bazı meslektaşları gibi öğrencilerine baktı ve...
Hepsini aynı derecede sevdiğini dile getirdi...
Acaba bu sözleri içten ve samimi miydi?
Çünkü...
Ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış...
Mustafa adında bir öğrenci vardı...
Mediha Öğretmen bir yıl önce Mustafa’yı yakından izlemişti...
Diğer çocuklarla arası pek iyi değildi...
Oyunlara katılmadığı gibi derslere de ilgisizdi...
Elbiselerinin kirli olduğunu ve...
Sürekli pasaklı dolaştığı gözünden kaçmamıştı...
Öyle bir dönem geldi ki...
Öğretmeni, Mustafa’nın sınav kağıtlarına...
Zayıf not vermekten zevk alır(!) oldu...

*

Mediha Öğretmen...
Her öğrencinin geçmiş kayıtlarını incelemeye karar verdi...
Mustafa’nın kayıtlarını en sona bıraktı...
Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde...
Müthiş bir sürprizle karşılaştı...

Mustafa’nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

“Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk... Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli... Onun etrafta olması çok eğlenceli...”

İkinci sınıf öğretmenin Mustafa’yla ilgili izlenimleri ise hayli ilginçti:

“Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor?”

Üçüncü sınıf öğretmenin cümleleri ise duygu fırtınasından farksızdı:

“Mustafa’nın annesinin ölümü, O’nun için çok zor oldu... Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor... Eğer bazı adımlar atılmazsa evdeki yaşamı yakında onu etkileyecek...”

Mustafa’nın dördüncü sınıf öğretmeni adeta noktayı koymuştu:

“Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor... Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor...”

*

Bu satırları okuyunca...
Mediha Öğretmen problemi kavradı ve doğrusu biraz da utandı...
Öğrencileri O’na güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyeleri getirdiğinde bile çok kötü hissetmişti kendini... Mustafa’nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti... Mustafa’nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı
ile beceriksizce sarılmıştı...

Mediha Öğretmen, O’nu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu... Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi... Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı:

“Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz...”

Çocuklar gittikten sonra, Mediha Öğretmen dakikalarca ağladı... O günden sonra, Mustafa’ya özel ilgi gösterdi... Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu... Yılın sonuna kadar Mustafa sınıftaki en çalışkan çocuklardan biri oldu; O artık öğretmeninin gözdelerinden biriydi...

*

Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa’dan bir not buldu, O’na, hala tüm yaşamında sahip olduğu “en iyi öğretmen” olduğunu söylüyordu...

Altı yıl sonra Mustafa’dan bir not daha aldı... Liseyi bitirdiğini, sınıfında
üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazıyordu...

Aradan dört yıl daha geçti... Mustafa, bir başka mektupta bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazıyordu... Yine Mediha Öğretmen’in, tüm yaşamındaki en iyi ve en favori öğretmen olduğunu yazmıştı... Sonra altı yıl daha geçti ve yeni bir mektup geldi... Bu kez fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu... Mektupta öğretmeninin hala karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu dile getiriyordu... Ama kez imzası biraz uzundu: Dr. Mustafa Yılmaz (Tıp Doktoru)

*

Öykü burada bitmiyor...
Mutluluk ışığı saçan bir mektup daha ulaşıyor Mediha Öğretmen’e...
Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu... Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Mediha Öğretmen’in, “damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını” soruyordu...

Mediha Öğretmen, gururla kabul etti ve tahmin edin ne oldu?

Taşları düşmüş olan o bileziği taktı...
Dahası, Mustafa nın annesinin parfümden sürdü...

...Ve o gün, birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Mediha Öğretmeni’nin kulağına şöyle fısıldadı:

"Bana inandığınız için, önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim...”

Mediha Öğretmen, yaşlı gözlerle fısıldadı öğrencisine:

“Mustafa, yanlış şeylere sahiptim... Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin... Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyormuşum...”

Bugün, 24 Kasım Pazartesi; Öğretmenler Günü kutlu olsun...

Nokta...

SonSöz: “Herkesin kendine göre bir zevki vardır... Kimi bahçe ile meşgul olmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister... Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır..." Gazi Mustafa Kemal Atatürk...

Bu ayrıntı önemli: “Atatürk'ün doğumunun 100. yılı olan 1981 senesinde Türkiye'de ilk kez kutlanan Öğretmenler Günü için bu tarihin belirlenmesinin nedeni de Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği görevini kabul ettiği tarihin 24 Kasım 1928 oluşudur...”

Not: Bu yazı, yıllar öncesi kaleme alınmış gerçek bir yaşam öyküsünden esinlendi...