Her aşkın illaki “masalsı” bir yanı vardır…
Bu öykünün sevdalıları ise...
Ömürleri boyunca hep…
Yaşanmış büyük aşklardan birinin unutulmaz figürleri oldular…
...Üstelik hiç unutmadan ve dahi çekinmeden...
Her fırsatta birbirlerine “Seni seviyorum!” diyerek...
*
Lisede (Robert Kolej) tanıştılar ve bi’daha hiç ayrılmadılar...
Sevdaları...
Aşk filmlerindekilerden bile daha kocamandı...
Ölüm onları ayırıncaya kadar…
Hep el ele yaşadılar…
Sağlıkta… Hastalıkta… Politikada… Ama hep aramızda…
*
Bazen, diyorum ki…
Dönüp, dönüp okurken Nazım Hikmet'in şu dizelerini…
“Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp yer gibi… / Geceleyin ateşler içinde uyanarak… / Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi…”
İster istemez merak ediyor insan...
Acaba…
Ölümsüz Usta...
Ecevit çifti için mi yazmış bu satırları?
*
Neredeyse 20 yıl oldu...
Bülent Ecevit bu dünyaya veda edeli... (O sırada 81 yaşındaydı...)
Elini hiç bırakmadığı hayat arkadaşı Rahşan Hanım ise...
O'nun anılarıyla…
Bir süre daha bizimle birlikte oldu…
Sonra…
Beş yıl önce (17 Ocak 2020) veda sırası…
O'na geldi…
*
Ne güzel demişler:
“Aşk, birbirine bakmak değildir…
Aşk, birlikte aynı yöne bakabilmektir…”
Onlar da…
Bu özlü sözün gölgesinde...
Tam 60 yıl aynı yastığa baş koydular…
Ömür boyu el ele dolaştılar…
Hem birbirlerine baktılar…
Hem de birlikte aynı yöne baktılar…
*
Rahşan Hanım, lise aşkından 14 yıl daha fazla yaşadı…
Nasıl yaşadı?
Hep O'nu düşünerek…
“Sağ olsaydı, böyle yapardı…” diyerek…
“Şimdi burada olsaydı, şöyle söylerdi…” diyerek…
“'Yaşasaydı barışçıl çözüm bulurdu…” diyerek…
Demek ki…
Büyük aşkları…
Ölüm bile ayırmıyor / ayıramıyor!
*
İnanmazsanız, kontrol edin…
Türkiye'de hiçbir siyasi liderin…
Eşiyle bu kadar çok fotoğrafı yoktur!
Neden?
Çünkü hiç birbirlerinden ayrılmamışlar…
Yorulunca…
Hatta saatlerce…
Fena halde, uykusuz kalınca…
Biri, diğerinin omzunu yastık yapmış; yaslanıvermiş…
Bi'yudum ferahlık için…
Birlikte gözlerini kapatmışlar…
Tavşan uykusuna dalarken bile…
Ve, sonra yeniden…
Birlikte uyanmışlar yeni heyecanlara…
*
Rahşan – Bülent Ecevit gibi aşıklar…
Artık neredeyse yok gibi…
O'nun yerine…
“Aşkııım, bu akşam yemeği sen yapar mısın?” repliği…
Hayatımızın en önemli parçası oluverdi!
Evin kızı bile…
Babasına “Babişko…” diyor…
*
Ne güzel söylemişler…
“Büyük aşklar tatlı başlar…” diye…
*
İstanbullu delikanlı, Selanikli kızdan iki yaş küçüktü…
Hiç dert etmediler…
Yolları, İstanbul Robert Kolej'de kesişti…
Delikanlı şairdi ve gazeteci olmak istiyordu…
Kız da, sevgilisinin annesi gibi bir ressam…
Şu tesadüfe(!) bakar mısınız?
Kız okuldaki bir tiyatro gösterisinin dekorlarını hazırlıyor…
Delikanlı da o gösteride şiir okuyacak…
Eros'un okları, ikisinin de kalbini hedefliyor…
O günden sonra…
Dersler dışında birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar…
Lise son sınıfta…
İstiklal Caddesi'ndeki tramvayda…
Karayağız o oğlan dayanamıyor, kızın ellerini tutuyor…
Titreyen sesine engel olmaya çalışarak…
“Benimle evlenir misin?” deyiveriyor…
Delikanlı o sırada 19 yaşında…
Sevgilisi de henüz 21'ine yeni girmiş…
*
Sadece “kalp pusulası”nın gösterdiği yolda yürüdüler…
Çok zorluklar yaşadılar…
“Aşk bir mücadeledir…”, dediler…
“Aşk bir savaştır…”, dediler…
“Aşk büyümektir…”, dediler…
El ele, omuz omuza verdiler…
Sevgilerini el ele büyütüp, el ele derlediler…
Siyaseten çok zor günler geçirdiler…
Üstlerine silahlar çevrildi…
İzmir'de suikast girişimine uğradılar…
Taşlandılar…
Sopalandılar…
Ama ilginçtir…
Hiç yılmadılar…
“Biz mutluyuz, merak etmeyin” dediler…
Gözyaşlarını ise…
Sadece birbirlerine gösterdiler…
*
Kaç kadın, “siyasi yasaklı” kocası için…
Zincirbozan'da…
El ele, başı dik askerlerin arasında yürür?
Ve dahi…
Kaç kadın ve kaç erkek…
1982'nin o “karanlık” günlerinde…
Kendilerini ayıran demir parmaklıklarının ardından…
Şu ölümsüz “sevda” cümlelerini kurar?
*
BÜLENT ECEVİT: “O yorgunluğa, o uykusuzluğa, o gıdasızlığa, o gerilime kimse dayanamaz Rahşan’ım… Haydi benim Rahşan’ım… Toparla kendini… Seni dün gördüğüm hale geleceksen, dünyayı kurtarmak benim işime gelmez... Beceremem de zaten... Sevgilerle…”
RAHŞAN ECEVİT: “Sevgili Bülent'im, çok güzel şeyler yazmışsın… Seninle dertleşmiş kadar oldum… Sen yoksan ben de yokum... Seni çok seviyorum ve seni üzüyorum…”
*
İkisinin de farklı tarihlerde “hastalık evresi” var ki…
Bugün…
Birbirlerine TV dizilerinden öğrendikleri…
“Aşkım… Aşkım…” seslenişinden…
Bir milyon kez daha tatlı, anlamlı, riyasız ve gerçek…
*
O büyük aşktan...
Kalpleri titreten bir bölüm...
Bi'ara Rahşan Hanım rahatsızlanıyor…
Tarih, 2003…
GATA'ya kaldırıyorlar…
Tedavisi 15 gün sürüyor…
Onca ısrarlara rağmen…
Bülent Bey, “ömürlük” eşinin refakatçisi oluyor…
“Siz ilgilenemezsiniz sayın Başbakan…”
Diyen doktorlar bile…
İkna edemiyor Ecevit'i…
Hatta ve dahi...
Baldızının…
“Bari ben kalayım ablamla…” sözlerini bile dinlemiyor…
7x24 başından ayrılmıyor Rahşan Hanım'ın…
Aşk, budur işte…
*
Kadere bakın ki…
Takvimler “18 Mayıs 2006”yı gösterirken…
Bülent Ecevit…
Akşam saatlerinde beyin kanaması geçiriyor…
GATA'ya kaldırıyorlar…
İki kez ameliyat ediliyor…
Ağrılı uyarılara cevap veriyor ama bilinci kapalı…
Rahşan Hanım…
İlk geceden itibaren…
Eşinin yattığı hastane odasından hiç ayrılmıyor…
Neredeyse altı ay…
Gece gündüz demeden...
Hayat arkadaşını kimselere emanet etmiyor…
Kişisel ihtiyaçları için en çok birkaç dakika odadan uzaklaşıyor…
Sonra yine…
Sevdiceğinin yanına koşuyordu…
*
Rahşan Ecevit…
Daha sonra o 190 günü şöyle seslendirdi:
“Hastanede 173 gün kaldı, her gün yavaş yavaş elimizden kaydı… Hep elini tutuyordum, o da benim elimi tutuyordu, sıkıyordu ama son günlere doğru elimi sıkmaz oldu, anladım ki; yavaş yavaş gidiyor…”
*
Herkes…
Rahşan Hanım'ı dominant bir hanımefendi olarak bilir ama…
Aslında…
O büyük aşkın kahramanı…
Eşini kızdırmaktan çekinirdi…
Bülent Ecevit, “Tamam Rahşan, tamam!” dediğinde…
Hemen susardı…
Her şeye rağmen…
Şartlar ne olursa olsun…
Birbirlerinin ellerini hiç bırakmadılar…
*
Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük siyasetçilerden…
Bülent Ecevit'in…
Aramızdan ayrılışının 19’uncu yılı geride kalıyor…
O'nu rahmetle anıyoruz…
*
Bitiriyoruz…
Bi'düşünün…
Kaç erkek hayat arkadaşı için şu satırları döktürür:
“Birlikte öğrendik seninle… / Avcumuzda yüreği çarpan kuşa sevgiyi… / El ele duyduk kumsalda… / Denizin milyon yılda yonttuğu taşa sevgiyi…”
Bugün…
Birbirlerine böyle seslenen sevgililer kaldı mı?
Varsa eğer…
Aşk, neden artık her şeyin ilacı olamıyor?
Nokta...
Hamiş: Belki de, hiç bilmediğiniz bir ayrıntı ile sizi azıcık daha şaşırtalım... Rahşan Ecevit, “17 Aralık 1923”te dünyaya gelmiş... Ve ne ilginçtir ki; “17 Ocak 2020”de ise bu yaşlı dünyaya veda etmiş... Araya “96 yıl” gibi uzun bir zaman dilimi sığdırmış...
Sonsöz: “Hayatta en zor olan şey, gerçek aşkı bulmak değildir… Daha da önemlisi onu her zorluğa karşı sürdürebilmektir… / Anonim…”