Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner Sıcak Bakış programına konuk olan Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet DoğruyolAyşegül Koç’un sorularını yanıtladı. 

Devrim Onur Erdağ'dan iktidara 'Taksim' mesajı! Önce Anayasa'ya uyun! Devrim Onur Erdağ'dan iktidara 'Taksim' mesajı! Önce Anayasa'ya uyun!

Sağlıkçıların iki günlük greviyle ilgili konuşmasına başlayan Ahmet Doğruyol, “Enflasyonun en ağır faturasını çeken kişiler asgari ücretliler, işçiler, memurlar en fazla etkilenen kesim oluyor. Bundan dolayı sık sık ifade ediyoruz Birlik Sağlık Sen olarak, sabit ücretlilerin maaşlarının enflasyon ortamında Eşel Mobil sistemi ile ödenmesi gerekli diye. Aylık enflasyon ve huzur payı olarak bu ödenebilir. Biz rahmetli Bülent Ecevit döneminde her ay enflasyon artı huzur payı olarak maaşlarımızı alıyorduk. Böyle enflasyonist ortamda da tüm sağlık ücretlilerin ve asgari ücretlilerin de olmak üzere düzenlenmesi lazım. Asgari ücrete yılda bir kez zam yapılacağı ifade ediliyor. Ocak ayında 11 bin 500 lira olan asgari ücreti düşünsenize, yılsonunda verilen paranın alım gücü bu enflasyonist ortamda 5 bin lira kadar bile olmayacak. En düşük kiranın 8-10 lira olduğu bir ortamdayız” dedi.

“Mevcut sistem düzenlenmeli”

Doğruyol, “Asgari ücret enflasyonu arttırıyor diyorlar. Geçmiş hükümette Erbakan Hoca vardı o dönemde “biz memura, emekliye para verelim ki piyasa dönsün, hareketlensin”  mantığı vardı. Ama şimdi biz para vermeyelim, tasarruf edelim mantığı var. Bunun faturası emekliye, çalışana, işçiye oluyor. 7500 lira ile bu kira ortamında bir emeklinin yaşama şansı var mı? Ondan dolayı bunların yeniden düzenlenmesi lazım. İnsanları ölüme mahkûm etmek gibi bir şey bu. Bir emeklinin evi olsa ekmek peynir yesin, geçimini sağlasın belki ama evi olmayınca kirasını bile ödeyemiyor” ifadelerini kullandı.

“Sağlık çalışanları en itelenen kesim”

Doğruyol, “Pazartesi sabahı uyandığımızda metro grevi ile karşılaştık. Trafik çok fazlaydı. Demek ki çalışanın hakkını vermek lazım. Oradaki durumu da bilmiyorum tam olarak. İki gün İzmirliler olarak işe geç kalan, işe geç de giden oldu. Emeğe saygı duymak lazım. Sağlık sistemi tabii daha farklı, insan hayatıyla ilgili olduğu için. 25 yıldır sendikacılıkla uğraşıyorum. Sağlık sistemimizdeki grevlerde acil kısım dışarıda kalır. Çünkü trafik kazası geçiren bir vatandaş hastaneye acile geldiğinde biz grevdeyiz sen orada öl diyecek halleri yok. Bu zaten sağlık çalışanının mesleğine, ahlak yapısına, yeminlerine de uymaz. Acillerimiz, 112 bunun dışında. Sağlık çalışanları maalesef ülkemizde en iteklenen, en köşede kalan kesim oluyor.”

“Sendika çalışanın hakkını, hukukunu korur”

Doğruyol, “Biz 1-2 Ağustos’ta iş bırakma eylemi yaptık. Birlik Sağlık Sen olarak 7-8 sendikamızı da aradık. Orada bir eylem birlikteliği yapalım dedik. Arkadaşlar da buna uydular. 19 sendikamız ve 2 derneğimiz oldu, 21 STK ile iş bırakma eylemimiz oldu. Bu 21 STK içinde olmayanlar hükümete yakın sendikalardı. Üye sayıları 500 bin, 1 milyon olanlar yine yok. Çünkü onların varlık sebebi mevcut iktidar olduğu için onlar grev yapmayıp oturuyorlar. Sendika çalışanın hakkını, hukukunu korumak için vardır. Bizim dünya görüşümüz A partisi, B partisi olabilir ama parti bizi ilgilendirmez biz çalışanın hakkını arıyoruz. Bir de toplu sözleşme yapılıyor. Buna toplu sözleşme denilemez. 2012 ülke referandumunda bu konu gündeme geldiğinde yetkili sendika, alanlarda toplu sözleşme geliyor diyerek oy istedi. Bu toplu sözleşme değil dedik. Hükümetle, 11 sendika oturuyor ve bir komisyon oluşuyor. Ve o komisyonun 6 tanesi hükümet tarafında. Siz ne yaparsanız yapın oradan olumlu bir şey çıkma imkânı yok. Bu memurları uyutma politikasıdır. Bugüne kadar Memur Sen’in yetkili olarak yaptığı toplu sözleşmelerde, memurun lehine bir tane bir şey çıkmamıştır. Hatta 2013 yılında, Memur Sen Konfederasyonu, hükümet yüzde üç artı üç maaş zammı teklif etmişken Memur Sen bunu kabul etmeyip zamda ısrar edip yüz yüz yirmi üç liraya zorla imzalatmıştır. Sendika tarihinde böyle bir şey yok. Ondan dolayı toplu sözleşme diye bir şey yok. Ortada oyun oynanan bir durum var” dedi.

“Toplu sözleşme kanunu yeniden düzenlenmeli”

“Memur sendikalarının toplu sözleşme kanunu da yeniden düzenlenmeli, bir geçerliliği yok çünkü. Alınmış olan kararların bize bir faydası yok. Sayın cumhurbaşkanı yüzde üç zam vereceğim veriyor. Siz toplu sözleşme yapıyorsanız orada alınmış kararları almak zorundasınız. Yüzde 2-3 zamla bunlar olmaz. Bu da toplu sözleşmenin bir hükmü olmadığını gösteriyor. Bugüne kadar yaptıkları hiçbir çalışma enflasyon üzerinde kalmadı. Ve mevcut hükümetin bugüne kadar yapmış olduğu zamlar enflasyona ezdirmeyeceğimdi. Enflasyona ezdirmeyeceğiz mantığı ile enflasyonla denklendi. Bu enflasyonla denklenmiş olması, maaş zammına sıfır zam demektir. Bir de bu enflasyon TÜİK’in açıkladığı rakamlar. TÜİK’in zaten bir inandırıcılığı kalmamıştır. Yeni Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’te teyit etmiştir. Çünkü biz reel enflasyon verileri üzerinden gideceğiz dedi, bu bir itiraftır. Yeni enflasyon rakamı da açıklandı yüzde 9,49. Son elli yıllın en yüksek enflasyonu temmuz ayı enflasyonu bu. Yıllık enflasyon da yüzde 47,8 açıklanmış. Biz yıllardan beri dolu hükümet gördük ama hiçbiri TÜİK’in enflasyon rakamları ile oynamamıştı.”

“Kendi vatandaşın önde gelmeli”

Doğruyol, “Bir de bu ülkede 11-12 milyon sığınmacı var. Bir milletvekili fırına girip ekmek almıştı geçenlerde. Ekmek karşılığında fiş istemişti de Suriyeli esnaf o ne demişti. Böyle bir şey olabilir mi? Bizim ülkemiz insanı vergisini veriyor, işçi çalıştırıyor sigortasını ödüyor. Bunların hepsinin düzenlenmesi lazım. Mesela sağlıkta katkı payı da vermiyorlar. Sağlıkta katkı payında bizim kendi vatandaşımız 20 yıl prim ödemiş, hastaneye gidiyor orada da emekli maaşından kesiliyor, eczaneye gidiyor orada kesiliyor ya da ilacın yüzde ellisini veriyor. Bunlar bu şekildeyken sığınmacılardan katkı payının alınmaması kendi vatandaşına haksızlıktır. Bazen vatandaş geliyor cebinde para yok belki ama 110 lira muayene ücreti de alıyoruz. Önce kendi vatandaşına hizmet etmen lazım.”

“Bir doktor kolay yetişmiyor”

“Sağlıkta şiddet de aldı başını gidiyor. Geçtiğimiz günlerde sadece basına yansıyan 5 tane şiddet vakası vardı hem de 24 saatte. Siz tırnak makası ile bile AVM’ye giremezken adam cebinde silah ile hastaneye giriyor. Basına yansıyanlar buzdağının görünen yüzü. Sağlıkta şiddeti mevcut hükümet önlemek istemiyor, bunun özeti bu. Neden derseniz sağlıkta şiddeti önlemek için etkin yasalar gerekiyor. Sağlık çalışanları da 7/24 hizmet veren vatandaşlarımız. Onların da bir ailesi var. Hiçbir gerekçe şiddetin bahanesi olamaz. Bizim ülkede adalet sağlamamız lazım. 1-2 Ağustos iş bırakma eyleminden önce sayın bakan sağlık çalışanlarına bir mektup yazdı. Bazı düzenlemelerin yapılacağı gibi ifadelerdi. Ama hiç adım atılmıyor. Yılbaşından önce asistan doktorumuz, temizlik yapan arkadaşımızdan daha düşük maaş alıyordu. Böyle bir adalet sistemi olamaz. Bunu küçümsemek adına söylemiyorum ama bazı işçilerimiz okuma yazma bile bilmiyor. Verilen bir emek bir okul dönemi var. Bir karşılığı olmalı eğitimin. Bir doktor kolay yetişmiyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünden, “Giderlerse gitsinlere” geldik. Bunu kabul etmiyorum. “

“Tepki veren toplum dinamik toplumdur”

 Bir de atanamayan binlerce sağlık çalışanımız, teknisyenimiz var. Ama bir bakıyorsunuz Suriyeli, Pakistanlı, Afganlı gibi farklı devletlerden ülkemizde çalışan hekimler var. Bunlar bizim zorumuza gidiyor. Bizim kendi vatandaşımızın dilinden, kültüründen anlayacak doktora ihtiyacımız var. Bizim doktorumuz, hemşiremiz eksikken bir bakıyoruz başka bakanlıkta istihdam fazlası çalışan da var. 100 bin kadro da 110 bin çalışan var. Devlette çok büyük bir israf var. Bu israfın önüne geçmeli, devletteki araç kiralama sistemini de bitirmek lazım. Bizim Sağlık Bakanlığı’nda da binlerce kiralık araç var. Biz neden araç kiralıyoruz? Başhekimi, müdürü gelip gitsin diye araç mı kiralanır, kendi araçları ile gidip gelsinler.  Böyle bir ekonomi ortamında yazık, günah. Bunun yanında şehir hastanelerine de çok büyük paralar harcıyoruz. Şimdi memur atamaları yapılıyor. Memur atamaları da ülkemizin bir bölgesinden geliyor. 100 memur atanıyorsa bunun 85 tanesi bir bölgeden geliyor. Bu adaletin de sağlanması lazım. İzmir’de bir ailenin çocuğu atanamazken bir başka bölgemizden bakıyoruz çocuk memur atanıp geliyor. Adalet kriterinin sağlanması lazım bu konuda da. Tepki veren toplum dinamik toplumdur. Tepki verirken de devlete zarar vermeden, hainlik yapmadan tepki vermek lazım. Bu ülke bizim, haksızlığa hep beraber müdahale etmemiz lazım. Sendika yasası var şimdi yüzde birle ilgili Danıştay karar verdi. Sendikacılık yapılamadığı için Danıştay yüzde bir barajı getiriyor, şimdi yüzde iki barajı da var. Bu dönemde Memur Sen dayanışma aidatı üzerinde uğraşıyor. Bunu hükümet getirirse, biz kendi sendikalarımızın dışındaki kimseyle iş yapmak istemiyoruz mantığını yürütüyor. Bunlar doğru şeyler değil. Vatandaş bir sendika kurmuş 10-15 kişi ile ortada geziyor, böyle olmaz. Bunun düzenlenmesi gerekiyor. “

“Yeni platformun amacı çalışanın hakkını korumak”

Doğruyol, “Yetkili olan sendika ve sarı sendikalar hükümetin yanında yer aldığı için sendikalıktan uzaklar. Sendikacılık yapmak isteyen sendikalarımız var. Bunların üyesi çok yüksek değil ama bunlar sesini çıkaran sendikalar. Bu sendikalar ile bir araya gelişmiş bir platform bu. O platform içinde Memur Sen yok, Kamu Sen ve Genç Sağlık Sen yok. Bunların da hükümete yakın olduklarından olmadıklarını düşünüyorum. Bu platformun amacı çalışanın yanında durabilmek, çalışanın hakkını, hukukunu koruyabilmek. Hatta gerektiğinde iş bırakabilmek, eylemler yapıp bunun mücadelesini verebilmek. Bu platformu elimizden geldiği yere kadar götüreceğiz” diye konuştu.  

Editör: MELEKŞAH TUFANER