Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner Gün Başlıyor programına konuk olan Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, Ayşegül Koç'un sorularını yanıtladı. 

Enflasyonun belirlenmesiyle birlikte memur ve memur emeklilerinin maaşlarını değerlendiren Ahmet Doğruyol, “Enflasyon rakamları şu an mevcut hükümetin baz almış olduğu TÜİK'in enflasyon rakamları. TÜİK'in açıkladığı rakamları güvenilir bulmuyoruz biz. Muhtemelen sokaktaki vatandaşa da sorsak TÜİK'in açıkladığı rakamlarla gerçek ekonomik rakamların uyuşmadığını ifade edeceklerdir. Hatta geçtiğimiz günlerde Sayın Maliye Bakanı biz bundan sonraki süreçte reel ekonomik veriler üzerinden gideceğiz demesi de bize göre bir nevi itiraftır TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamları ile ilgili. Haziran ayı enflasyon rakamlarına göre emekli, memur gibi pek çok sabit ücretli kesimin maaşları belirlendi. Ama o maaşların belirlenmesi sürecinde TÜİK’in açıkladığı son enflasyon yüzde 38,21’di. ENAG’ın açıkladığı rakamda yüzde 108,5 seviyelerindeydi. Biri 108,5 biri 38... Arada bu kadar uçurum fark olmaz. İki üç puan olsa neyse ama bu rakamlar aradaki 70 puanlık uçurum gerçekten büyük bir rakam. Ondan dolayı öncelikle mevcut hükümet yetkililerinin de maaş belirlemelerinde ya da enflasyon açıklamalarında reel olarak bunu açıklaması lazım. Bu sonuçta mevcut yaşamın içinde olan şeyler” dedi.  

“Enflasyon faturasını sabit ücretliler ödüyor”  

Doğruyol, “Emekli, memur maaşları, asgari ücret, işçi maaşları bu yüksek enflasyon ortamlarında faturayı ödeyen kesim genelde sabit ücretliler oluyor. Neden dersek eşel mobil sistemi ile maaşlar ödenmediği için, her ay enflasyona göre ayarlanmadığı için ocak ayında zam veriyorsunuz, geçen altı aylık süre içinde işçinin, memurun, emeklinin cebinden alıyorsunuz parasını. 6 aylık sonra da kısmen verdik diyorsunuz. O da verilmiyor, sürekli bir fakirleşme çerçevesinde gidiyor” ifadelerini kullandı.  

“Köprünün altından çok sular aktı”  

Doğruyol “Son yapılan memur maaşlarında Sayın Cumhurbaşkanı 22 bin lira en düşük memur maaşı olacak dedi ama o açıklamadan sonra köprünün altından çok sular aktı. İki aylık bir süre oldu hatta iki ayı geçti bile işte o sürece en düşük memur maaşı 22 bin lira olacak dendiğinde dolar 19,5 seviyelerindeydi şimdi 26,5 seviyelerinde. Yani burada baktığımız zaman o geçen iki aylık sürede bile o tarih itibari ile asgari ücret 8500 TL idi şu an 11,400 lira. O tarihle bugünü kıyasladığımızda bile şu an en düşük memur maaşı 29 bin olması lazım. Hatta açlık sınırı olarak kabul edersek 33 bin 500 lira olması lazım memur maaşının. Ama bu 33 bin 500 seviyelerine gelmediği gibi dün açıklama içinde yer verdik. İşçi kardeşlerimizi elbette küçümsemek maksatlı söylemiyorum kimse yanlış anlamasın ama bizim kamuda çalışan işçilerimizin maaşları en düşük 22 bin. Geçtiğimiz günlerde bir bürokrat arkadaşımız “ben 30 yıllık idareciydim, iki tane yüksek lisansım var” ama aldığım maaş 26 bin 300 lira diyordu. Diğer yandan işe yeni başlamış, lise mezunu işçinin aldığı maaşın ortalaması 32 bin lira küsurlara geliyor. İşçimiz tabi alsın bunu yanlış ifade etmek istemiyorum, geçim oldukça zor. En düşük ev kirası 8-10 bin lira. Eli olsa, dört tane çocuğu olsa bugünün şartlarında geçinmesi mümkün değil. Memur maaşları en düşük 22 bin seviyesine çıkarılmaya çalışılıyor ama bunu çıkarırken seyyanen verilen zamla 8 bin 77 lira civarında. Seyyanen verilen zammın temel verilen aylığa yansımaması zaten büyük bir karmaşa. Mesela şu an cumhurbaşkanlığı sitesine girdiğimizde en düşük memur maaşı 10 bin 400 lira civarında görünüyor. Ancak orada memur maaşlarını hesap ederken 11 bin üzerinden başladılar evli olan, çocuk yardımı, aile yardımı alandan başladılar. Normalde 11 bin 400 lira üzerinden maaş zammı yapılması gerekiyordu 22 bin olması için. Bundan bir vazgeçildi. Sonra seyyanen verilen zamların taban aylığa yansımaması demek, emekli olduğunda o memurun emekli ikramiyesi ve emekli maaşına yansımaması demektir. Şu an 11 bin küsur liradan siz yüzde 17,25 lira vermiş olduğunuz zamla beraber en düşük memur maaşı 12-13 bin liraya gelecek yine. Yani emekli olduğunda vatandaş için oldukça düşük olacak. O taban aylığı yansırsa 8 bin liralık verilen zam o zaman emekli kısmen emekli maaşı ve emekli ikramiyesinde bir artış olabilir” dedi.  

“Ücret adaletsizliği düzeltilmeli “  

“Eskiden bir memur emekli olduğunda yetmese bile üzerinde üç beş kuruş koyayım bir ev alayım, araba alayım çabasına girerdi. Ama bugünkü şartlarda bir memur emekli olduğunda ne ev ne araba alma şansı hayal olmuş olur. Burada memur maaşları bizi üzen şeylerden biri ama memur maaşları, işçi maaşları kıyaslanaraktan en düşük memur maaşı, en düşük işçi maaşı altında kalmayacak denmesi. Genel olarak memurların yüzde 85’i fakülte mezunu şu an. Bunun içinde hemşiresi, doktoru, profesörü var. Şimdi sen bir profesörün maaşını baz alırken en düşük işçi maaşı dersen gerçekten üzücü bir şey olur. O ücret adaletsizliğinin mutlaka düzenlenmesi gerekiyor. Bu ücret adaletsizliği çalışma düzenini de bozuyor zaten.”  

“Tasarruf ekonomisine geçmeliyiz”  

Doğruyol, “Biz yıllardan beri memuruz 30 yılı devirdik neredeyse. Bu süreç içinde Refah Yol hükümeti devrinde memura yüzde yüz elli civarında zam verilmişti. O zamanın hükümeti “memura verilen zam piyasada döner ve piy7asanın hareketlenmesine neden olur” diye ifade ediyorlardı. Yine 57. Hükümet döneminde MHP ve Anavatan Partisi olduğu dönemde bizim maaşlarımız her eşel mobil sistemi ile, enflasyonun rakamlarına bakılıp hesaplanırdı. Kaldı ki ekonominin en kötü olduğu dönemler olarak ifade edilirdi. Enflasyon olarak en büyük fatura sabit ücretlilere çıkıyor. Elbet esnafımız da etkileniyor ama esnafımız bir bardağı üç liradan almışsa onu 7 liraya satıyor ama emeğin eklenecek bir şeyi yok enflasyon hariç. Bu ülke hepimizin bunlardan kurtulmanın yolu da üretimdir. Üretim var mı yok hep tüketim, ithalat var. Devleti üretime ve tasarrufa yönlendirmek lazım. Bu tasarruf ekonomisine mutlaka geçmemiz gerek diye düşünüyorum. 8 bin liralık seyyanen zammın emeklilere de verilmesi gerekir inşallah o yönde de bir düzenleme olur. Devlet memurunun maaşı tek kalem olsun diye çırpınıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı tek kalem maaş demişti mesela sağlık çalışanları ile ilgili güzel olur dedik ama beş kalem maaş alıyoruz. Beş kalem dediğimiz taban maaşımız var, taban ek ödeme, sabit ödeme var, nöbet ödeme ve performans ödeme derken 5 ayrı bordro yapıyor şu an bir sağlık çalışanının maaşı. Böyle karışık bir işin içindeyiz. Vergi dilimlerinin de sabit ücretlilerde yüzde 15 ile sabitlenmesinde yarar var. Bir de her şeye zam yapacaksanız memura, emekliye keşke bu maaşları vermeseydiniz. Sabit kalsın ücretler böyle bir sistemde olabilir. Ama sabit kalmadığı için bir taraftan üç lira verirken, beş lirayı memurun cebinden alıyorsunuz. Kaşıkla verip kepçeyle almak deyimini maalesef biz bugünlerde yaşıyoruz. Devlette, kamuda çok büyük israf var bunun önüne geçilmesi lazım. Mesela hastane taşınacak iki üç aya ama o hastaneye tadilat yapılıyor, sistem böyle işliyor maalesef. Mesela şehir hastanelerine bizim ihtiyacımız yok, bizim devlet hastanelerimiz var. Devlet hastanelerini pırıl pırıl yapalım, vatandaşımızın evine yakın olsun. Bir taraftan hastanelerde hemşire, doktor eksiğimiz var ama bir yerde personel eksikken bir tarafın personel fazlası olduğunu da görüyoruz hastanelerde. Böyle bir şeyin olmaması, gereksiz personel almamak lazım. Burada hep beraber bir şeyler yapmak lazım bu ülke bizim. Siyasi partiler gelir, geçer ama ülkenin ayakta kalması için hep birlikte bir şey yapmalı. Bir de 8 aile hekimin olduğu yerde 1 hemşire görev yapıyor, hemşire yok. Dışarıda atanmayı bekleyenler dolu. Bunları düzenlemek lazım” diye konuştu.   

Editör: MELEKŞAH TUFANER