Sofra her zamanki gibi kalabalık… Mustafa Kemal’in, vakarlı bir kalabalığı ağırladığı o akşamda sofrada bu kez bütün kabinesi vardı. Bu toplantıda başvekil Fethi Okyar'ın istifası karara bağlandı. O akşam Latife Hanım da misafirleri ağırlamak üzere çalışıyordu. Yemekler hazırlanıyordu. Mustafa Kemal arkadaşlarına, yemekten sonra anayasanın bazı maddeleri üzerinde çalışacağını bildirmiş, yeni başkan adayı olduğu söylenen İsmet Paşa'yı da bu çalışmaya davet etmişti. Sofrada seçim heyecanı vardı, herkes birbirine bakıyor bir şeyler anlatıyordu. Mustafa Kemal tam o anda hafifçe tabağına vurdu: 'Beyler!' dedi. O da heyecanlıydı, kaşları çatılmış, ama gözlerinde güleç bir ifade ile arkadaşlarına bakıyordu.

Yemek salonu bir an sessizleşti. 

'Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilân edeceğiz!' 

Gazi Mustafa Kemal herkesin yüzüne bakarak durumu kontrol ediyordu. Sofradakiler hem o anın heyecanı hem de Gazi'nin kararlığı neticesinde kalakalmıştı. Daha sonra büyük bir sevinç yaşandı. Mustafa Kemal uygun bir süre bekledikten sonra açıklamasına devam etti: 

'Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyet'tir. Bunu Anayasa'mıza yarınki Meclis toplantısında koyduracağız. Hazırlıklarımızı bir kez daha gözden geçirmemiz lazım.' İsmet Paşa ve Mustafa Kemal sabah ezanına kadar çalışmalarını sürdürdü. İsmet Paşa da Çankaya Köşkü'nde istirahat etti.

O gün o salondaki hiç kimse “Efendim, bu kararınızı bir kez daha gözden geçirseniz” demedi. Çünkü biliyorlardı ki, daha düzenli bir ordusu, elinde silah, mühimmat, asker, bütün bunları sağlayacak maddi güç yokken, başının üstünde Demokles’in kılıcı gibi idam fermanı varken, 1920 yılında “İngiltere'yi cezalandıracağım. İngiltere kimle karşı karşıya olduğunu bilmiyor. İngiliz sömürgeleri içinde bir ihtilali başlatma gücü elimde. Bizleri 'asiler' ve 'maceracılar' olarak göstermek faydasız. Biz gerçek Türkiye'yi temsil ediyoruz. Tüm olanlar müttefiklerin suçudur” diyebilecek vizyon ve cesaretteki bir adamı kim durdurabilirdi ki? 

Dehasını ve başarısını bütün dünya kabul etmişken, kim bu kararı eleştirebilirdi?

Buna doğrudan biat demek yanlış olur. O sofrada yapılan tartışmalara, itirazlara hatta Mustafa Kemal’in ikna olup vazgeçtiği kararları biliyor, okuyoruz. Cumhuriyetimiz, Gazi Mustafa Kemal’in vizyonuyla 99 yaşına giriyor. 100. Yılını görmek de nasip olur inşallah. Bizleri Ortadoğu bataklığından ayırıp, sultalar içinde yaşayan tebaalar olmaktan çıkartan, yurttaş olma bilinciyle bizlere bu vatanı emanet eden cennetmekân Atatürk’ümüze ne kadar dua etsek az. 

Cumhuriyet ilan edilmese, tapu memuru Kamer Bey’in oğlu ana muhalefet lideri olabilir miydi? Selanik’ten İzmit’in Gündoğdu Köyü’ne göçen muhacirlerimizden Tahir Ömer Bey’in kızı, parti kurup iktidarı zorlayabilir miydi? Şirket-i Hayriye Kaptanı Ahmet Bey’in oğlu, Reisicumhur olabilir miydi?  

Allah Mustafa Kemal Atatürk’ümüze rahmet eylesin, Cumhuriyetimizi payidar kılsın…

28 Ekim’i biraz anlatmaya çalıştım. 29 Ekim’i herkes biliyor… Peki, 30 Ekim 1923 Salı günü? O da başka bir yazıya…