Çok zor günler geçirdik. Geçiriyoruz. Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi, aramızdan pek insanı pek çok dostumuzu alıp götürdü. Ekonomik zorluklar yaşıyor, yokluk çekiyoruz.

İnsanlarımız zorda…

Ama bir özlem var ki ruhumuzu besleyen, işte o ‘Kurtuluş’a inançtır.

Tıpkı 19 Mayıs 1919’da Samsun’da Kurtuluş meşalesini yakan Mustafa Kemal’in halkına duyduğu güvendir.

O günden bugüne çok büyük sıkıntılarla boğuştu bu kutsal vatan, ancak hiç boyun eğmedi.

Bugün de koronavirüsle, din tüccarlarıyla, yolsuzlukla, Atatürk düşmanlarıyla savaşacak, karanlıktan aydınlığa çıkacaktır.

Tıpkı 102 yıl önce olduğu gibi…     

Gelin o günlere gidelim…

TÜRK İNSANINA GÜVENDİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs günü, üstleneceği görevin ne kadar zor olduğunu biliyordu.

37 yaşındaydı, gençti daha; yani şairin dediği gibi yolu yarılamıştı belki ama yüreğindeki bağımsızlık ateşi bir volkan gibiydi.

Yaşadığı toprakların parça parça edilmesi, üstelik bu topraklara 600 yıl hükümdarlık etmiş bir imparatorluğun sömürgeci ülkeler tarafından küçük düşürülmesini içine sindiremiyordu.

Üstelik Yunan’ın da hiç hak etmediği halde, ülkenin en verimli arazilerini, en güzel şehirlerini ve İzmir’i ele geçirmesi, Atatürk’ün bir dava uğruna harekete geçmesi için yeterliydi.

O diğer paşalar gibi değildi, ülkenin geleceğini görüyor, karanlıktan çıkmanın da yolunu biliyordu.

Anadolu’nun huzursuzluğunu hissetti ve harekete geçti.

GENÇ BİR YÜREK

Bu ülke kolay kazanılmadı, çok çetin geçti savaşlar… Umudunu yitirmiş bir toplumu yeniden bağımsızlığa inandırmak kolay bir şey değildi.

Onu da ancak genç ve delikanlı bir yürek yapabilirdi ve yaptı da…

Atatürk, sadece savaşları kazanmakla kalmadı, ülkesinin kaderini de çizdi. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu, ilkelerini benimsetti; 600 yıl sadece yönetilmiş, hiçbir sorumluluk almamış bir topluma demokrasi temelini attı, kaderciliği, bağnazlığı yendi.

Osmanlı kimliği altına ezilen Türklük bilincini ortaya çıkardı, ülkenin sınırlarını ve toplum yapısını da bu kimlik üzerinden inşa etti.

100 yıl önce bugünü gören bir dehaydı Mustafa Kemal Atatürk…

GENÇLERE EMANET ETTİ

Yeryüzünde çocuklara ve gençlere bu kadar güvenen, yeniden inşa ettiği bir ülkeyi onlara emanet eden bir başka lider yok. Bu net.

İşte lider farkı burada…

Onun, Türk Gençliğine Hitabesi, ülkenin ne kadar zor dönemlerden geçtiğini, Cumhuriyetin sorumluluğunu üstlenen gençlerin nelerle karşılaşacaklarını ve hain saldırılara karşı ne yapması gerektiğini öğreten muhteşem bir metindir…

Bir genç ve devrimci yüreğin kaleminden çıkmıştır. Türk kimliğinin mihenk taşıdır.

O günün gençleri, kuşaktan kuşağı bu bayrağı taşıdı özenle.. Ne ihanetlere, ne haksızlıklara uğradı ama hiç yıkılmadı.

Sallandı ama devrilmedi, aksine güçlenerek çıktı bu mücadelelerden… Birileri Atatürk’ü tarihten silmek için yapmadıklarını bırakmadı. Ancak büyük bir dirençle karşılaştılar.

O direnç, Atası’nın emanetini gururla taşıyan gençlikti.

Dün olduğu gibi, bugün de…

BİRİNCİ VAZİFEN…

Ne demişti Ata’sı ona… “Ey Türk gençliği birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur…”

102 yıldır Türk gençliği, Atası’ndan aldığı emaneti koruyor. Dün olduğu gibi bugün de Türk istiklâlini, ürk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa edecek, geleceğe taşıyacaktır.

Bundan hiç kuşkunuz olmasın.

GÜNÜN SÖZÜ

Hayatı ve özgürlüğü için ölümü göze alan bir millet asla yenilmez.

Mustafa Kemal ATATÜRK