Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruza hazırlanırken üstün zekâsını bir kez daha ortaya koydu. Taarruzun yeri ve tarihinin gizli tutulması hayati önem arz etmekteydi. Büyük Taarruz planını komutanlarına açıklamak için çok farklı bir plan yaptı…

Son Mühür / Ömre Bedel

O zamanlar futbol oyunu orduda yaygın bir spor olmuştu. Tatil günlerinde Alaylar, Tümenler birbirleri ile kıyasıya maçlar yapıyorlardı. Bu durum Batı Cephesi komutanlarını Akşehir’de toplamak için inanılmaz bir fikirdi. Cephe karargâhı futbol takımı ile Kolordular karmasının 28 Temmuz 1922 tarihinde Akşehir’de maç yapmalarına karar verildi. Maçı izlemeye Batı Cephesi komutanları davet edildi. Bu sıradan bir maç olmayacaktı. Olay tüm yurda ve dünyaya duyuruldu. Asıl amaç düşmanın şüphesini çekmeden Büyük Taarruz planını komutanlarına açıklamaktı. Böylelikle Mustafa Kemal Paşa ilgiyi başka yöne çekerek düşmanın algısını değiştirdi. 

Cephe istihkâm birliğiningeniş bir alanı futbol sahası olarak hazırlandı. Ahşaptan oluşan iki sıra tribün yapıldı.Birinci sıra da yani şeref tribününde Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa, İsmet Paşa, Yakup Şevki Paşa, Nurettin Paşa ve Fahrettin Paşa vardı. İkinci sıraya Cephe Kurmay Başkanı Albay Asım Gündüz, Birinci Kolordu Komutanı Albay İzzettin Bey, Dördüncü Kolordu Komutanı Albay Kemalettin Sami Bey ile üstsubayları oturdular. Paşaların çoğu ilk kez bir futbol maçı izleyeceklerdi.

Maç başlamak üzereydi. Oyuncular uzun şortluydu ve ayaklarında bot ya da postal vardı. Bir takım kırmızı renk, diğer takım ise beyaz renk giyiyordu. Sonunda maç başladı. Mustafa Kemal Paşa ve Kurmayları futbol maçını adeta bir kamuflaj olarak kullanarak gözler önünde bir araya geldiler. Maç 2-2 skorla sona erdi ve kazanan yoktu. 

Mustafa Kemal Paşa ve komutanları, o gece sabaha kadar Büyük Taarruzu planladılar. Böylelikle izledikleri ilk futbol maçı,yurdu işgalden kurtaran son taarruzun hazırlıklarının başladığı yer olarak tarihe geçti. 

Atatürk’ün Futbol Anısı…

Ulu Önder Atatürk’ün futbolla ilgili bir anısını da en yakın arkadaşlarından Kılıç Ali’nin oğlu olan, devrinin ünlü futbolcusu Gündüz Kılıç, yıllar sonra kaleme aldığı yazısında anlatmıştır. Atatürk, yakın arkadaşı Kılıç Ali’nin evine, ani bir ziyaret için uğradığında, evde başka kimse olmadığından, genç Gündüz Kılıç tarafından karşılanır. Bundan sonrası rahmetli Gündüz Kılıç cümlelerinden gelsin:

“Atatürk şerbetini yudumlarken ‘Gel şöyle otur da seninle konuşalım biraz’ dedi ve bana karşısındaki koltuğu gösterdi. Oturdum ama inanın, içimin yağları eridi. İşin asıl zor tarafının bundan sonra başlayacağını hissediyordum. Çünkü Atatürk’ün, özellikle gençlere, değişik zeka soruları sorarak, onları imtihan etmekten pek hoşlandığını biliyordum. Mahcup olmak korkusu bütün benliğimi sarmıştı. Fakat çok şükür sorduğu soru, korktuğum türden olmadı.

O sıralarda Milli Futbol Takımımız, Halkevleri Takımı adı altında, Rusya da beş, altı maç yapmıştı. Maçların çoğunda fena sonuçlar alınmıştı. Yaşımın pek genç olmasına rağmen ben de kadroya alınmıştım. Ülkesinde olup biten her şeyle ilgilenen Atatürk’ün, Rusya yenilgileri de gözünden kaçmamıştı. İlk sorusu ‘Neden yenildiniz?’ oldu. Kem küm ederek bir şeyler söylemeye çalıştım. Atatürk, pek üstelemeden ikinci sorusunu sordu: ‘Peki bu yenilgiler seni çok üzdü mü?’ dedi. Son derece üzüldüğümü anlatmaya çalışırken bir el hareketiyle beni susturup kendi konuştu:

‘- Dünyada yenilmeyen kimse, yenilmeyen ordu, yenilmeyen takım, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenildikten sonra üzülmekte tabidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen, hemen toparlanmalı, kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle azmiyle daha çok çalışmalıdır.’ dedi. Sonra futbolun nasıl oynandığını anlatmamı istedi. Hemen kağıt kalem aldım. Oyun sahasını çizerek, o zaman ki değimiyle müdafileri, muavinleri ve muhacimleri yerlerine yerleştirip, onların görevlerini ve ana kaideler ile hedeflerini anlattım. Atatürk:

‘-Yahu desene, bizim harp oyunları gibi bir şey sizin oyun da. Sizin iş de, strateji bilgisi ve kurmay kafası ister.’ diye başını salladı.” Rahmetli Gündüz Kılıç’ın bu anısı, Atatürk’ün futbol hakkındaki düşüncelerini anlamamız açısından önem teşkil eder.

1924 Paris Olimpiyatları…

Henüz Büyük Taarruz gerçekleşmemişken, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1921 yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesine, 1924 yılında Paris Olimpiyatına katılmamız için resmi başvuru yaptığını biliyor muydunuz? Karşısında düğme iliklenecek bir inanç ve güven.

İlk kez 1924 yılındaki Olimpiyat oyunlarına futbol, güreş, atletizm, halter, eskrim ve bisiklet branşlarında yer aldık. Oyunlarda hiçbir derece elde edemesek de Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle büyük bir uluslararası organizasyonda ilk defa yer alması Türk halkı için moral kaynağı olmuştur.Türk bayrağının ve Türk Sporunun dünyaya tanıtıldığı bir platform olmuştur.

“Spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlâk da bu işe yardım eder.” Mustafa Kemal Atatürk