İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli: “Ülkemizin
çözüm bekleyen en önemli konularının başında özellikle bazı sektörlerimizde ithal
ürün girdi oranının azaltılması yer alıyor... Tarımda üretim verimliliğini doğrudan
etkileyen gübrenin hammadde kaynakları yeterli olmadığı için kimyasal gübre
sektörümüz yüzde 90 oranında dış alıma bağlı. Her yıl 1,2 milyar dolar tutarında gübre
ithalatı yapıyoruz.”
- İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkan Yardımcısı Güngör Şarman:
“Ülkemizin sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 70’i enerji kaynaklı. Ekonomik
anlamda da her yıl küresel enerji piyasalarının durumuna göre 40-50 milyar dolar
arasında ithalat maliyetimiz var ki bu durum cari açığımızın da en önemli sebebi. Oysa
enerjide yeşil dönüşümü gerçekleştirebilecek potansiyelimiz mevcut. Bunu
değerlendirmeliyiz.”
İzmir Ticaret Borsası Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı 26 Ekim 2021 Salı günü video
konferans aracılığıyla ve Meclis üyelerinin geniş katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantının ana
gündemi AB Yeşil Mutabakatı, Paris İklim Anlaşması, İzmir Tarım Teknoloji Merkezi
Çalışmaları ve Emtia piyasalarındaki gelişmeler oldu.
Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda konuşan İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı
Işınsu Kestelli, dövizdeki oynaklığa karşı kaslarımızı güçlü tutmanın yolunun, sürekli reform
gündeminden geçtiğini belirterek, “Çözüm bekleyen en önemli konulardan birisinin de
özellikle bazı sektörlerimizde ithal ürün girdi oranının azaltılması olduğunu düşünüyorum.
Önemli tarımsal girdilerden gübreyi buna örnek verebiliriz. Tarımda üretim verimliliğini
doğrudan etkileyen gübrenin hammadde kaynakları yeterli olmadığı için kimyasal gübre
sektörümüz yüzde 90 oranında dış alıma bağlı durumda. Her yıl yaklaşık 1,2 milyar dolar
tutarında gübre ithalatı yapıyoruz. Tüm emtialarda olduğu gibi Dünyada gübre fiyatlarında
artış yaşandı. Buna bağlı olarak yurtiçi fiyatlar da yükseliyor. Aynı zamanda gübre tedarikinde
de sorunlar yaşanıyor. Artan fiyatlar nedeniyle üreticimizin daha az gübre kullanacağına
ilişkin bilgiler alıyoruz. Dolaylı olarak bu, verimliliği ve üreticilerimizin gelirlerini olumsuz
etkileyebilir.” dedi.
Benzer durumun bir diğer önemli tarımsal girdi olan zirai ilaç için de geçerli olduğuna
değinen Işınsu Kestelli, “Dolayısıyla daha rekabetçi bir tarım sektörü için gübredeki ithalat
oranını azaltmamız gerekiyor. Gübrede dış alımın azaltılmasında atılabilecek en önemli
adımlardan birinin yerli kaynaklarla üretilebilecek organik gübre miktarının artırılması
olduğunu düşünüyorum. Buna imkân sağlayacak hem ar-ge çalışmalarını hem de üretimi

destekleyen politikaları hayata geçirmeli, aynı zamanda üreticilerimizin organik gübre
kullanımı konusunda teşvik etmeliyiz. Bu örneği şunun için veriyorum. Dünyada küresel gıda
güvenliği endeksi iki yıldır art arda geriliyor. Bu gerilemede, pandemiden başka, iklim
değişikliği, gıda arz-talep ve fiyatlarındaki oynaklık, ülkelerin tarım politikalarındaki
yetersizlikler ve doğal kaynaklar üzerindeki baskının artması gibi etkenler var. Ancak Türkiye,
gıdada pandemi döneminde gösterdiği olağanüstü refleksle, gıda güvenliğinde 10 sıra birden
yükselerek 113 ülke arasında 48’inci sıraya geldi. Böylece son 10 yıldaki gerileme trendine
dur demiş olduk. Bunu devam ettirebilmek için bütün paydaşlar el ele çalışmak zorundayız.
Çünkü artık bu bir ihtiyaç değil, zorunluluk.” diye konuştu.
Borsa olarak, İzmir Tarım Teknoloji Merkezi ile tarımın servetini dönüştürme yolunda çok
büyük bir adım atarak adeta gövdelerini taşın altına koyduklarını dile getiren Işınsu Kestelli,
“Bu vesileyle, çıktığımız bu yolda tarım ve teknoloji şirketlerini de bizimle aynı hedeflere
yürümeleri ve yol arkadaşlığı yapmaları için bir kez daha davet ediyorum.” dedi.
Dünyanın gündeminde yer alan iklim krizinin önümüzdeki on yıllarda küresel ekonomik
dönüşümün temel belirleyicisi olacağına değinen Meclis Başkan Yardımcısı Güngör Şarman,
“Ağustos ayında Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli tarafından
yayınlanan rapor geldiğimiz noktanın vahametini açıkça ortaya koydu. İklim krizi ile mücadele
konusunda dünyada ilk ve en önemli somut hedef Avrupa Birliği tarafından oluşturuldu. AB,
Yeşil Mutabakat ile 2050 yılında sera gazı emisyonu için net sıfır hedefini açıkladı ve bu
hedefe ulaşmak içinde “Fit for 55” olarak adlandırılan eylem planını ilan etti. Dünyadaki
karbon salımının yaklaşık yüzde 30’unu gerçekleştiren Çin ise 2060 yılında karbon nötr
hedefini ortaya koydu. Ancak, Çin’in hedefinde sadece karbon emisyonlarını sıfırlamak
olduğunu, metan ve benzeri diğer sera gazları için bir hedef açıklanmadığını belirtmek
isterim.” dedi.
Türkiye olarak bizlerin de hızlı aksiyon aldığını belirten Güngör Şarman, “Cumhurbaşkanımız
tarafından 2053 yılı hedefimiz net sıfır emisyon olarak açıklandı. Paris İklim Anlaşması
TBMM’de kabul edildi. Ayrıca, Ticaret Bakanlığımız tarafından ihracatımızın yaklaşık yüzde
45’inin gerçekleştirildiği AB’nin Yeşil Mutabakat stratejisine uyum için eylem planı açıklandı.
Önümüzdeki dönem sürdürülebilir büyümenin hedefte olacağı bir dönem olacak. Bunun
içinde genelde ülkemiz, özelde ise her birimiz işlerimizde ekonomik, sosyal ve çevresel
sürdürülebilirliği hedeflemek zorundayız. Bu dönemi yeni bir ekonomik model inşa etmek ve
yeni teknolojileri geliştirmek için önemli bir fırsat olarak kullanmalıyız. Enerji sektörümüz
bugün için hem ekonomik anlamda hem de iklim değişikliği ile mücadele anlamında en
dezavantajlı sektör durumunda. Nitekim, ülkemizin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık
yüzde 70’i enerji kaynaklı. Ekonomik anlamda da hemen her yıl küresel enerji piyasalarının
durumuna göre 40-50 milyar dolar arasında enerji maliyetimiz var ki bu durum cari açığımızın
da en önemli sebebi. Buna rağmen enerjide yeşil dönüşümü gerçekleştirebilecek önemli bir
potansiyelimiz de mevcut. Ülkemiz rüzgâr ve güneş enerjisi üretimine en uygun
coğrafyalardan birinde yer alıyor. Bugün için toplam enerji tüketimimizin yüzde 10’u bu iki
kaynaktan üretiliyor. Uygun yatırım iklimi ve önümüzdeki dönemde bu alanda yaşanacak

teknolojik iyileşmeler sayesinde iki kaynaktan sağlanan yenilenebilir enerji üretimimizin çok
daha yüksek seviyelere çıkacağına inanıyorum.” diye konuştu.
2053 hedeflerinin başarılmasında bu gibi avantajlarımızı değerlendirebilmenin de hayati
önem taşıdığını düşündüğünü söyleyen Şarman, “Enerji sektörü gibi tarım da iklim krizi ile
mücadele edilecek önemli alanlardan bir tanesi. Bitkisel ve hayvansal üretimde bugünkünden
farklı uygulamalara ihtiyaç duyulacak. Özellikle su, zirai ilaç ve gübre gibi girdilerin
kullanımında önemli değişiklikler yaşayacağız. Buradaki kritik konu ölçek olarak küçük, yeterli
finansman gücü olmayan üreticilerimizin bu değişime nasıl ayak uyduracağı. Bu konuda epey
uğraş vermemiz gerekecek. Pandemi dönemi gösterdi ki insanoğlunun en öncelikli
ihtiyaçlarının başında gıda tedariki geliyor. Bu nedenle öncelikle kendi vatandaşlarımızın
ihtiyacını karşılayacak, ardından ihracat ile ülkemize döviz kazandıracak sürdürülebilir
tarımsal üretim için maliyetleri düşürücü tedbirleri hayata geçirmeliyiz.” dedi.
Konuşmasının son bölümünde Ege’nin geleneksel ürünleri arasında yer alan üzüm, incir ve
pamuktan sonra zeytinde de hasadın başladığına değinen Şarman, rekolte tahmin sonuçları
henüz belli değil. Önümüzdeki günlerde açıklanacak ancak ilk veriler bölgesel farklılıklar olsa
da normal bir sezon yaşayacağımız yönünde. Yeni sezonun tüm sektör paydaşlarına hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum.” diye konuştu.
Açılış konuşmaları bölümünün ardından Meclis Üyeleri söz alarak sektörlerine ilişkin güncel
gelişmeler hakkında katılımcılara bilgi paylaşımında bulundu.

Editör: TE Bilişim