İzmir Büyükşehir Belediyesi Köy Tiyatroları Koordinatörü Vedat Güzel,  tiyatronun köylere yayılması projelerinin ve oluşumlarının çok değerli olduğunu söyledi, “Değerli başkanım Tunç Soyer’in Seferihisar belediye başkanıyken köy tiyatrosu projesini Ulamış köyünde başlamıştık. Bu başlangıç çok güzel gelişimleri de beraberinde getirdi” dedi. Güzel şöyle konuştu:


“Oyuncular biz kahvenin önünden geçemiyorduk. Hocam şimdi siz bize kahvede oyun oynatıyorsunuz denilen bir süreçti o günler. Başkanımız, Büyükşehir’e geçmesiyle beraber bu çalışmayı unutmadı  Köy tiyatrosu çalışmalarını daha geniş ölçekte nasıl yapabiliriz diye düşündük ve 4 köye çıkardık. Büyükşehir Belediyesi çatısı altında 4 köyde çalışmalarımızı sürdürdük ve bunlar 25-28 Aralık arasında yıl sonu etkinliklerini sahnelediler. Ulamıştaki oyun prömiyerini İstanbul’da yapmıştı ardından Ankara Çankaya’da ardından da lösemili çocuklar için İzmir’de sahne almışlardı, 4. Oyunlarını köylerinde oynamak nasip olmuştu. Ardından yılın en başarılı tiyatro ödülü, Avrupa turnesi gibi sevindirici şeyler art arda gelmişti.”


Anneler, kayınvalideler oynadı

Köy tiyatrolarında sahnelenen oyunlarda her yaştan oyuncunun yer aldığına işaret eten İzmir Büyükşehir Belediyesi Köy Tiyatroları Koordinatörü Vedat Güzel şöyle devam etti:


“Köylerde (kızım nereye gidiyorsun çoluk çocuğun var)diyen anneler kayınvalideler bir daha nereye gideceksiniz dememeye başladı. Çok faydalı bir dönüşüm oldu. Her köyde farklı bir kültür farklı bir renk görüyorsunuz. Bunlar da bizim en büyük zenginliğimiz. Doğal kalsın istedim çünkü orada büyük bir zenginlik var. Aslında özlediğimiz bir zenginlik, bize ait olan, robotlaşmış, dünyanın her yerinde gördüğümüz aynı insan profili algılarının dışında o toprağa ait bize ait renkler var. Motifler var, duruşlar var, danslar var, renkler var, ağızlar var. Var olan zenginlikleri sahneye çıkarmak, sahne derken meydanda oynuyoruz biz. Onlara diksiyon ve duruş eğitimi vermedik. Çünkü onlardan almamız gereken çok şey var. Hayatlarında hiç tiyatro var etmeyi düşünmemiş bir kitleyle karşı karşıyasınız. Çok zor ve çok yoğun çalışıyorlar hayvanlarıyla, topraklarıyla, işte zeytin toplama dönemi var. Onlara bu çalışmadan keyif aldırmak, motive etmek, bakın bu size katma değer katacak dediğimizde bir yerden sonra olay kopuyor bütün köy haydi yapalım moduna giriyoruz.” 


Amatörlerle büyük işler yapılıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi Köy Tiyatroları Koordinatörü Vedat Güzel, köylerde amatörce bu oyunlarda yer alanlarla çok güzel işler yapıldığını da anlattı, şöyle devam etti:
“Bizim yaptığımız şey daha gerçek duruyor. Çünkü amatör oyuncularla yapıyoruz, onların hikayeleriyle yapıyoruz. Dolayısıyla içselleştiriyorlar durumu. İçlerindeki oyuncuyu da çıkarmaya başlıyorlar. Zaten birbirine bir şeyler anlatan, taklit eden bir topluluk buna çok uzak değiller ama bunu sunma konusunda zayıflar işte biz de orada onlara yardımcı oluyoruz. Profesyonel dokunuşta karşınızdakine saygı duyarak bir şey vermeniz gerekiyor. Yoksa çok profesyonel yaklaştığınızda da yorabiliyorsunuz onları. Onlar keyif almak ve sizi severek bir şeyleri sevmeye çalışıyorlar. O yüzden bir sosyolog pedagog gibi yaklaşmanız gerekiyor yani mesleğiniz biraz ikinci plana atmanız gerekiyor. Orada var olmak bile yetiyor bazen çünkü onlara farklı bir pencere açıyor. Bu tür çalışmaların yaptıkları üretime çok önemi oluyor çünkü bir şeyi pazarlama sunma yetenekleri gelişiyor bu da yarattıkları ürünü bilinçli bir şekilde pazarlama becerisini ve örgütlenmeyi öğreniyorlar. Çünkü tiyatro bir takım oyunu. Onların var olan yetenekleri üzerinden dekorları, kostümleri, oyunun yapısını hep birlikte şekillendiriyoruz”


76 yaşında oyuncumuz var


İzmir Büyükşehir Belediyesi Köy Tiyatroları Koordinatörü Vedat Güzel,  köylerdeki oyuncu gruplarıyla bir aile olduklarını da belirtti, şöyle dedi:
“Bizim 76 yaşında bir oyuncumuz var. Sahneye emekleyerek çıkıyor ama çıkıyor yani. Bir de aile gibi oluyorsunuz bu süreçte. Çok şey öğreniyorsunuz. Örneğin ben tarhana yapmayı, salça yapmayı öğrendim onlar da tiyatroyu öğrendi. Karşılıklı bir alışveriş var. Bunu bence sanatçıların hepsinin yapması gerekiyor. İnsan ne kadar sanata dokunursa bizim Tunç başkanımla bir sloganımız var “sanata dokunan eller kirlenmez” sanatla uğraşan insan daha vicdanlı daha merhametli empati kurabilen birey oluyorlar.” 


 

Editör: TE Bilişim