Eskiden basındı adı, şimdilerde medya diyoruz. Ortam, iletişim ortamı yani.  Elbette basılı yayınlar, yani gazete dergi, broşür vb. için basın denmesi normal; ama işin içerisine televizyon, radyo, hatta son 15-20 yılda internet haberciliği de dahil olunca yabancı bir sözcük olan medya kullanımı yaygınlaştı. (basılı medya, görsel medya, sosyal medya…)

Medyamız yakından incelendiğinde ağırlık hükümetin elinde, yönetiminde, güdümünde. Yandaş medya deniyor , %95 diyenler var, %98 diyenler var. Ben daha iyimserim, %90 diyorum yuvarlayarak. Diğer taraftan bakıldığında %10 da muhalif medya var demek ki. Nazi Almanya’sında Propaganda bakanı Goebbels’in Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.” dediğini çoğumuz biliyoruz. Medyamızın vicdanını ve bunun paralelinde halkımızın bilinç seviyesini takdirlerinize bırakırken bakın başka neler demiş Goebbels:

Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.  

Aynı yalanı sürekli tekrarlamak, o söylemin nereden geldiğini unutturur ve insanların kendi fikri gibi benimseyip savunmasını sağlar. 

Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa, o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.

YANDAŞ KANALLA KAFALAR GÜZEL

Halkın büyük çoğunluğunun izlediği yandaş kanallar, okuduğu yandaş gazetelerle insanların beyni uyuşturuluyor günümüzde. A Haber izleyerek cenneti günümüz Türkiye’sinde yaşadığımız çıkarımında bulunabilirsiniz. Eğer kötü bir yönetim varsa bunun suçlusu da CHP’dir. Hem hayat pahalılığı da onun suçu değil m? Zaten Kılıçdaroğlu da SSK’yı batırmamış mıyd? Bütün suç, muhalefette yani. İtibar suikastları, linçler gerçekleştiriliyor. Bu linçlerde bağımsız mahkemelerimizin yaklaşımını da anlamak mümkün değil. Son örnek: Sabah gazetesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe’nin 2015’te (tarihe dikkat!) Hava Kuvvetleri'nin kutlama töreni öncesinde çekilen fotoğrafını, “Gökçe, FETÖ’cülerle Beraber” şeklinde haberleştirmiş, Gökçe, konuyu yargıya taşımıştı. Mahkeme, Sabah muhabirini hakaret ve iftira suçlarını işlediğine” hükmederek hapis cezasına çarptırmıştı. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını bozarak, yalan haberin “basın özgürlüğü ve eleştiri” sınırlarında olduğuna hükmetmiştir. (Cumhuriyet. 14.01.2021)

Medyadaki karalama kampanyalarını uzun uzun anlatıp sıkmayalım sizleri; ama durum genelde böyle. Gelelim sosyal medyaya: Facebook, Instagram ve Twitter, Youtube en başta gelenler. Mesajlaşmaları da katalım buna: WhatsApp, Messenger vb. Ülkemizdeki kullanılma yüzdelerine göre sıralarsak: Youtube, instagram, whatsapp, facebook, twitter, messenger. Şimdilerde bir WhatsApp mahremiyeti tartışması var, kişisel verilerimiz deşifre olacakmış diye. Anlamsız buluyorum bunu. Neymi? Kişisel bilgilerimiz elden gidiyormuş. Yahu eltinle yediğin tavuk döneri Facebook'ta paylaşırken, ailecek gittiğin tatil köyünde fotoları, özçekimleri (selfi) İnstagram'da yayınlarken ciğerini teslim ettin sen sosyal medyaya, haberin yok. Ücretsiz indirdiğin oyunlarda, sözleşmeleri okumadan kabul etmen de “Kaldır kolları oh oh/ Şıkıdım Şıkıdım…”

FACEBOOK EMEKLİ KAHVESİ

Peki sosyal medyada işler nasıl gidiyor, orada siyaset nasıl, gündem nasıl takip ediliyo? 3-4 yıldır kullanmıyorum Facebook'u, tam bir Emekli Kahvesi olduğu söyleniyor artık. İktidar yanlıları da muhalefet yanları da karşı cenaha veryansın ediyorlar. Instagram politikadan biraz uzak durmaya çalışıyor, ne kadar dayanır bilinmez. Bütün iş Twitter'da. İşte bakın burası çok önemli. Kıyasıya bir mücadele var karşılıklı, hükümetin taraftarlarıyla muhalifler arasında. Buradan topa tutuyorlar birbirlerini, eski tweetler ısıtılıp yayınlanıyor;  kaybolmuş videolar bulup buluşturup, servis ediliyor. Muhalefet baskın görünüyor bu mecrada. YouTube'dan cumhurbaşkanının dislike’lanması (beğenmeme) aklıma geldi durup dururken. Oldu mu ya çocukla? Ah, Z kuşağı, ah! Koskoca cumhurbaşkanına, canlı yayında… Bir daha Davos'a (pardon YouTube'a) gelmez bak.

Temsili demokrasiyi, doğrudan demokrasiye evirten sosyal medyanın gücünü hafife almayalım. Her tık’ımızda bıraktığımız izler, bizlere alışveriş tercihimizde reklam yönlendirmesi olarak geri döndüğü gibi, ABD seçimlerinde ve İngiltere’nin AB üyeliğinden çekilmesi sürecinde olduğu gibi, siyasi manipülasyon olarak da karşımıza çıkabilecektir. Aman diyeyim, dikkat!

Medya hükümetin elinde gözüküyor; ama sosyal medya muhalefette; yani ferman padişahınsa, (d)ağlar muhalefetin.

Not: Sosyal medya hakkında daha çok bilgi sahibi olmak isteyenlere ikisi belgesel olmak üzere üç film önerisi: Sosyal İkilem, The Great Hack, Snowden