Uzun zamandır bu yazının başlığını nasıl atsam diye düşünüyorum. İçimde bastırdığım herkesin bildiği ama herkesin bilmezlikten geldiği küresel ısınmayı nasıl dile getirsem diye düşünüyorum. En doğru başlık “Yangın Var” olmalı sanırım dedim kendime. Küresel ısınma derken bütün dünyanın kan ter içinde kaldığından söz etmenin tam zamanı. Ne demek pek? Neden bu kadar önemli. Neden covid-19 kadar hatta daha sıkı önlem alınmıyo? Ciğerlerimiz bitti, soluğumuz kesildi birileri artık dur demeli. Kesilen ağaçların kat be katı toprakla buluşturulmalı. Başta İstanbul ile söze başlamıyorum başta dünyamız yok oluyor diye söze başlıyorum. Küresel ısınma hepimizin sonu olabilir, bizden sonraki nesil bu felaketle yüz yüze kalacak ne yazık ki!

YER ÜSTÜ VE YERALTI SULARI

Yer üstü ve yeraltı suları yavaş yavaş kuruyor. Bundan sonraki süreç ne mi; çölleşme, taze gıdaya ulaşamamak. Bundan sonrası çok daha vahim. Size umut dolu yazılar yazmak için çok uğraşıyorum inanın ama bunları dile getirmeden de söze koyulmayı etik dışı olarak buluyorum. Küreselleşen dünyada en büyük sorun temiz su kaynaklarının hızla tükenmesi. Felaket tellalı değilim ve olmayacağım. Mücadele etmeye devam edeceğim. Hızla ağaçlandırmalıyız her yeri. Su israfına başta tarım olmak üzere son vermeliyiz. Damlama sistemine hızla geçmeliyiz. Ark sisteminden hızla uzaklaştığımızda inanın hem su israfın kurtulacağız hem de toprak verimini artıracağız.

BARAJLAR YÜZDE 50’NİN ALTINDA

Size İZSU’nun sayfasından edindiğim kadarıyla şu an itibarıyla İzmir’e su sağlayan 6 barajın hepsinde su oranları % 50’nin altında. Son yılların en kurak kışını geçiriyoruz. Ocak ayında neredeyse 20 derecelere çıkan sıcaklıklar hiç hayra alamet değil. Önceden İzmir’de kırk ikindi yağmurları varmış, günlerce sürermiş yağmurlar. Şimdi yağmur başlayınca sel oluyor, tufan oluyor her yeri su basıyor. Bu kadar hızla yağdığında da ne yazık ki yer altı sularını beslemiyor. Korkuyorum bundan sonrası çok daha kötü olabilir dikkat etmemiz gerekiyor.

YEŞİLE HASRET BİR NESİL

Milyonlarca yaşında olan dünyamızı insanlığın hırsı yüzünden kaybediyoruz. Sanayi devrimi sonrası bütün dünyada hızla artan hava kirliliği ile başlayan süreçte her şey yavaş yavaş yok oldu. Kesilen ağaçtan dikilen ağaç sayısı azaldı. Fabrikanın atıkları filtrelenmeden deniz ve akarsuyuna verildi. Sonuç işte bu büyük felaket. Bizde sonraki nesil yeşile hasret büyüyecek. Bunu size sadece şöyle izah edebilirim, hala yaprağını dökmeyen bir sürü ağaç görüyorum, bu da beni kahrediyor. Ağaçlar mevsimleri karıştırmaya başlayacak. Şubat ayında çiçek açan bir sürü meyve göreceksiniz sonra soğuk olacak ve o çiçekler meyve olamadan bir sene kayıp olacak. Olan yine çiftçimize olacak.

KİŞİSEL HİJYENE DİKKAT

Kişisel hijyene dikkat etmek zaten birinci öncelik. İkincisi bunlara dikkat ederken su israfını en aza indirgememiz gerekiyor. Bununla birlikte inanın sizde mücadelenin bir parçası olacaksınız. Covid-19 ile 2020’yi tamamen kaybettik diyebilirim. Neler neler değişmedi ki hayatımızda. Her şey bir yılda değişti. İnanın dostlarım bir an gözünüzü kapayın ve hayal edin, bir ay su olmayınca ne yaparız. Nasıl mücadele ederi? O kadar büyük bir korku ki bu içimdeki anlatamam. Gelin işbirliği yapalım. Gelin beraber olalım. Bu mücadele bir kişi ya da kurumun değil, bütün insanlığın en büyük sorunu. Küresel Isınma o kadar hızlı oluyor ki “Yangın Var” diye bağırmak bile yetmeyecek günü geldiğinde. Gün bugün, yarın çok geç. Harekete geçme zamanı. Su bizim, suyumuza sahip çıkmak en asli görevimiz bunu unutmayalım.