Hayatı boyunca her insanı etkileyen anlar, saatler vardır… Ben de o sabahı hiç unutamıyorum, yüreğime işlemiş…

Mesleğimin daha ilk yılları, 24 Ocak 1993 Pazar sabahı…  İzin günüm. Yeni doğmuş oğlum kucağımda, televizyon izliyorum.

Ve o son dakika…

“Uğur Mumcu, bombalı saldırıda hayatını kaybetti…”

Kısa bir şok geçirdiğimi, eşimin seslenişiyle kendime geldiğimi hatırlıyorum:

“Doğacan’ı sıkıyorsun, çocuğun çığlığını duymuyor musun'”

O anda kendimi kaybetmiştim, çünkü çok ama çok üzülmüş, öfkemi içime akıtmıştım.

Mesleki hayranlığım her geçen gün artan bir insanın, bir idolün bu şekilde katledilmesini ve benim de elim kolum bağlı, televizyondan izlemekle yetinmemi uzun süre affedemedim.

Zira 70’li yıllardan bu yana, ülkenin en karışık günlerinde, en doğru bilgiyi veren, gerçekçi analiz yapan,Cumhuriyet’teki köşesinde topluma ihaneti, devlet kurumlarında yapılan hataları, yönetici elbisesiyle insanları kemirenleri, terör gerçeğini hep ondan öğrendim.

Onun “Sakıncalı Piyade” kitabıyla başlayan “Papa Mafya Ağca”, “12 Eylül”, “Kürt Dosyası”yla devam eden ve  “Uyan Gazi Kemal”le noktalamak zorunda bırakılan aydınlanma yolculuğumuz, artık tek başına sürecek, mesleğime ihanet etmeden, genç kuşaklara dürüst gazeteciliği aktararak devam edecekti.

O acı gün, söz vermiştim ona:

“Senin gibi gerçeğin yolundan gidecek, mesleğimin dalkavuğu olmayacağım.”

30 yıllık gazetecilik hayatım hep bu ilke doğrultusunda geçti.

Çünkü Uğur Mumcu’ya söz vermiştim. Onun yolundan sapmayan, çıkarı için mesleğine ihanet etmeyen her gazeteci gibi…

BİR TOPLUMSAL ÖĞRETMEN

Uğur Mumcu sadece gazeteci-yazar değildir. Atatürkçü, çağdaş bir fikir adamıdır. Her gün köşesinde insanları aydınlattığı gibi, 40’ı aşan ve her biri tarihi birer belge niteliği taşıyan kitaplarıyla topluma aynı tutan bir öğretmendi.

Atatürk, onun hayat çizgisiydi. O’nun ilkeleri ve kurduğu Cumhuriyet Türkiyesi’nin yılmaz savunucusu oldu her zaman…

Ona hiç ihanet etmedi, geliştirdi.

Bu yüzden fikirlerini yok etmek istediler, tehditlere kulak asmayınca da, o vahşi cinayeti işlediler.

'Kürt Dosyası' kitabından sonra öldürülmesi, rastlantı olabilir mi'

Ve hala failleri bulunamadı. Ama biz biliyoruz. Onlar Atatürk düşmanları…Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk’e diş bileyen vatan hainleri…

BİR GERÇEĞİ AÇIKLAYACAKTI

Tek gerçek var…

Uğur Mumcu, toplumu aydınlatmaya hazırlandığı, sır gibi saklanan bir gerçeği açıklamaya hazırlandığı sırada öldürüldü.

Ama bitiremediler, korkutamadılar. Çok şükür onun izinden giden, araştırmacı gazeteciliğin en değerleri örneklerini veren gazeteci arkadaşlarımız var..

Her türlü baskıya rağmen gerçeğin ışığında direniyorlar.

Uğur Mumcu’nun şu sözleri, fikir özgürlüğü için savaş veren özgür gazetecİlerin mesleki yeminidir:

“Ben Atatürkçüyüm…. Ben, cumhuriyetçiyim… Ben lâikim… Ben antiemperyalistim… Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım… Ben insan hakları savunucuyum… Ben, terörün karşısındayım… Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.”

GAZETECİ OLUNMAZ, DOĞULUR

Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur, diye bir söz var.

Altına imzamı atarım.

Çünkü gazeteci, gerçekleri savunur; haberinin peşinden gider, doğruluğunu ispatlar ve yayınlar.

Gazeteci doğuştan gelen bir kimliktir.

Yani gazeteci şu değildir, algıcı ya da yalaka…

Son yıllardaki moda deyimle de ‘tetikçi’..

Olamaz ve olmamalı da…

Mesleğini alın teriyle yapan gazetecinin özü sözü birdir çünkü... Eğilip bükülmez, yamulmaz.

Biz ağabeylerimizden öyle gördük, sıkı hocalardı; hatamızı doğrudan yüzümüze söyler, kişiye göre şekil almazlardı.

Şimdi bir yemek ısmarlayıp mesleki kriterleri öğrenen züppeleri bilirim ben…

Ya da çıkarı için ona buna çamur atan, tehdit eden kimi yüzsüzleri…

Arkadan dolanıp, başkalarının ayağını kaydırıp hak etmedikleri mevkilere oturanları da…

Bizzat yaşadım.

Mesleğim adına üzülüyorum, pıtrak gibi çoğalıyorlar.

Yandaş, yalaka, yüzsüz gazetecimsiler (!)…

O BİR HALK KAHRAMANI

İşte onlar Uğur Mumcu olma onurunu taşımayanlardır yüreklerinde…

Bunca yıldır mesleğimde her şunu ilke edindim:

Gazetecinin ruhunda vardır muhabirlik sezgisi; yani mesleğine ihanet etmez, parayla satmaz, yalakalık yapmaz.

Yalnız adamdır gazeteci… Hesabı vereceği tek yer vardır; toplum… İşte bu yüzden herkese, yönetenlere, çevresine kuşkuyla bakar... Belediye başkanıyla, bürokratlarla tanış olmayı sevmez.  Çünkü bilir ki dost olursa objektif olamaz, doğruları yazamaz. 

Bugün Uğur Mumcu’yu ve onun gibi hayatını, toplumun gerçeği öğrenmesine kurban eden daha nice gazeteciyi, sevgiyle saygıyla anıyorsak, bu inanç sayesindedir.

Onlar birer halk kahramanıdır.

Çünkü toplum yapılanı, gerçeğin peşinde koşanı unutmaz. 

Tıpkı Uğur Mumcu’yu unutmadığı gibi…