Siyasi partilerin temel hedefi iktidar olmak ve ülkeyi yönetmektir. Bunun kadar doğal bir hedef olamaz ki zaten siyasi partiler bu amaç için kurulurlar.

Seçimi kazanarak iktidara gelen siyasi partilerin tamamı hükümet etmenin olanaklarından yararlanarak iktidarlarını sürekli kılmayı isterler. Bu ülke için faydalı mı yoksa zararlı mıdır?

Elbette bunun lehinde ve aleyhinde yazılabilecek çok şey vardır. Ben burada önce batı demokrasilerinden ve sonra da doğu ülkelerinden birkaç örnek vererek bu sorunun yanıtını vermeye çalışacağım.

Margaret Thatcher 1979 yılında iktidara geldiğinde İngiltere’nin ilk kadın başbakanı olarak büyük bir heyecan uyandırmıştı. 1982 yılında Falkland savaşını kazandığında gücünün zirvesine ulaşmıştı. Ancak 1987 seçimlerinden itibaren bir tür güç zehirlenmesine tutularak ülke genelinde ve partisi içinde tepki çekmeye başlamıştı. Bu tepki 1990 yılında zirveye ulaşınca yapılan parti kongresinde genel başkanlığı ve başbakanlığı bıraktı. Yerine John Major geldi.

İkinci örnek yine İngiltere’den… Tony Blair 1994 yılında İşçi Partisi liderliğine geldikten sonra 1997-2007 yılları arasında başbakanlık yaptı. 2004 yılında bir sonraki seçimde İşçi Partisi liderliği için aday olmayacağını ifade ettikten sonra 2007 yılında yapılan parti kongresinde Gordon Brown parti liderliğini ve başbakanlığı da devraldı. Başka sebepler olsa da esas olarak uzun süre başbakanlık yapmış olmanın verdiği güç zehirlenmesi nedeniyle Tony Blair’in görevi bıraktığı düşünülebilir.

Üçüncü örnek ise Almanya’dan… Merkel 2000 yılında CDU liderliğini ve 2005 yılında başbakanlığı kazandı. 2021 yılına kadar her iki görevi yürüten Merkel kendi isteğiyle bu görevlerini bırakarak sade bir vatandaş olarak hayatının geri kalanını yaşamaya karar verdi.

Uzun uzadıya doğu örneklerini vermeye gerek yok. Irak’ta Saddam 24 sene iktidarda kaldı, öldürüldü. Libya’da Kaddafi 42 sene iktidarda kaldı, öldürüldü. Kuzey Kore’de Kim hanedanı 74 senedir iktidarda, ülke üçüncü nesil diktatör tarafından yönetiliyor.

Bu bağlamda siyasiler kendilerini devletle özdeşleştiremezler. Özdeşleştirenler batı demokrasilerinde partilileri veya halk tarafından seçimlerle değiştirilirken, doğu ülkelerindeyse değişiklikler maalesef darbelerle olmaktadır.

Bu tercihin ekonomi, refah ve hayat standartları üzerinde büyük etkileri vardır. Bunlar başka bir yazının konusu olacaktır.

Biz ülke olarak demokrasiyle yaşamayı hak ediyoruz. 

Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.



 

Prof. Dr. Mehmet Hasan EKEN