SON MÜHÜR - ZEYNEP GÜNAY

Son Mühür’e konuşan Hüsmen Kırkpınar, Türkiye gündeminde neler oluyor sorusunun yanıtını verdi. Kırkpınar, Cumhurbaşkanlığı Yöneyim Sistemini tırnak içerisinde belirterek “Tek adam yönetimi” diyerek eleştirdi.

“Türkiye’de neler olmuyor ki? Türkiye’de 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi Türk toplumuna bir sözleşmeyle geldi. Bu sözleşme yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla bir mücadele. Avrupa Birliği ile görüşmelerin sürdürülmesi. Avrupa Birliğine tam üyelik konusundaki iddialı söylemleri. Gele gele bugüne kadar geldik. Bir sistematik içinde buralara geldik biz. Halktan aldığı desteği 2002’den 2022 Temmuz seçimlerine kadar çok sağlıklı bir şekilde götürdü. Doğru şeyler yapıldı. Doğru şeyler yapılırken, seçim geldi. 22 Temmuz 2007’de bu sefer daha da güçlenerek, parlamentoda daha büyük bir çoğunlukla iktidarlarını sürdürdüler. İşte ne olduysa 2010 yılının 12 Eylül günü yapılan yargı ile ilgili reformdan sonra geldi. İyi şeylerle başlayıp, bunu sürdüremeyen AK Parti iktidarlarıyla karşı karşıyayız. Neden iyi şeyler yapılırken destek olundu da şu anda hızlı bir düşüşe girdiler? Onu da toplumun vicdanına bırakıyorum. Güç aldıkça, o gücün toplum tarafından, seçmen tarafından, millet tarafından verilmiş gücü siz başka bir şekilde yorumlarsanız, başka bir şekilde algılarsanız o bulunduğunuz yerden kaybetmeye, aşağı inmeyi göze almadan işler yapmaya başlarsınız. Yine 24 Haziran 2018 yılında yapılan seçimler bizi “Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi” adıyla bir sisteme doğru götürdü. Bunu, henüz partisi yokken Genel Başkanımız meydan meydan gezerek 16 Nisan 2017’de yapılan referanduma ‘Hayır’ oyu için destek istedi. 1 buçuk puanla bu referandum gerçekleşti. Yani biz şu anda 61 Anayasasıyla ya da 82 Anayasasıyla yönetilmiyoruz. Neyle yönetiliyoruz? 16 Nisan 2017’de yapılan referandumdaki çıkan sonuçla, böyle bir Anayasa gerçekleşmiş oldu. Bu da sistem değişikliği. Yani parlamenter sistemden çıkıp “Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi” biz buna “Tek adam yönetimi” dedik. Bir kişinin tercih edilip seçilmesi, onun Cumhurbaşkanı olması demek, 550’den 600’e çıkmış parlamentonun işlevsiz kalmasına yol açacağı iddiasındaydık. Bu da böyle oldu. Şu anda Sayın Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız kendi oluşturduğu kurullar, danışmanlar, ofisler, bunlarla götürüyor ülkeyi.”

“Sorumluluğu olmayan insanları Kabine Üyesi olarak atarsanız, Merkez Bankasından tutun en alt birimdeki şube şefliğinin atamasına kadar haberim olacak ve imzam olacak derseniz işler sizin kontrolünüzden çıkar. Bu kan kaybıyla beraber ülkenin yönetim sistemine bağlı ülkenin demokrasiden uzaklaşması, hukukun örselenmesi, adaletin çökmesi yeni bir düzeni getirdi bize. Bu düzenin adı, tek parti iktidarı gibi tek adam yönetimine döndü. Uygulamaya bağladığınız ekonomik model çöktü. Beton ekonomisi çöktü. Üretime dayalı ekonomiden hızla çekildiğiniz için de ekonominizde düşüş başladı, kan kaybı başladı. Paranız değer kaybetti, ithalat ve ihracatta sıkıntılarınız başladı, para kaybı olunca ekonomik çöküntüye bağlı olarak iş yeri kapanmaları, kar kayıpları, değersiz bir parayla insanların cebindeki paranın alım gücü düşünce bu istihdam alanındaki düşüşlere de sebep oldu. Tam bu noktada pandemiyle yüzleştik.”

EKONOMİDE NELER OLUYOR?

”Şahap Kavcıoğlu Bey geldi, faizde aşağı çekme ya da yukarı çıkarma gibi bir şey söyledi mi? Söylemedi. O zaman niye değiştirdiniz? Bu değişikliklerin sebebi farklı mecralarda farklı şekilde algılanıyor. Yani muhtemelen 128 milyar doların nasıl hazinemizin içinden bir anda piyasaya sürülerek kayboldu, kimler aldı, bundan kimler kazanç sağladı diye konuşuluyor bunlar. Keza aynı şekilde gecenin 2’sinde Merkez Bankasını almakla eş değer tuttuğunuz ya da bir anda gecenin o saatinde değerlendirmeye alıp, imza altına alıp, kabul ettiğiniz bir şey var. Gezi Parkının İstanbul Büyükşehir Belediyesi hudutlarında bağlı olan alanın bir vakfa değeri. Şart mıydı? Çok mu önemliydi? Ya da İstanbul Sözleşmesinin iptali ile yapılmış bir programda meclis başkanı çıkıyor gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın bir sorusuna bu iptaller Montrö içerisinde olabilir mi? Olabilir diyor. Hukuki bir terim kullanıyor. Ama o hukuki terimin bugün hepimiz hukukçu değiliz, herkes de siyasetçi değil. Bu farklı algılanıyor. Yönetilemeyen demokrasiden kastım bu. Artık bir şeyler kontrol dışı. Bu şeyler kontrol dışı ama tek kişinin idaresindeysek bu kişinin bir zafiyet içerisinde olduğunu gösteriyor. Ben Cumhurbaşkanlığımızın makamı olarak devletin en üst kademesi, en üst nokrasındaki devlete bağlı, millete saygı duyan milliyetçi bir insanım ben. Devletimize inanıp güveneceğiz, ama hükümeti dikkatle takip edeceğiz.”

GECE YARISI BİLDİRİSİ GEVEZELİKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!

“Emekli darbe yapar mı yapamaz mı ortalama zekadaki bir insan yapamayacağı kanaati oluşturarak bunu reddeder. Emekli, belli bir yaşın üzerinde çoğu sağlığıyla uğraşan insanlar. Ben bu değerlendirmenin, Sayın Cumhurbaşkanımızın hemen ertesi gün saat 16:00 civarında canlı bütün basın mensuplarına Genel Merkezde yapmış olduğu açıklamayla ifade etmek isterim. Bu gevezelikten başka bir şey değildir. Sizler o makamlarda bulunmuş amiraller olarak bulunduğunuz görev başında olduğunuz sürece, doğru gitmediğini gördüğünüz şeyleri, acaba gidip de ilgili Milli Savunma Bakanlığına, Genel Kurmay Başkanına veya bu ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanına söyleme şansınız vardı da mı söylemediniz, yoksa bu şansı sadece emekli olunca mı kullanmayı düşündünüz? Elbette ki bizim dış politikada, uluslararası anlaşmalarda ciddi bir devlet olgusuyla yerine getirmemiz gereken taahhütler var. Bunlar çok farklı konular. Siz niye gecenin 02:00’ni hesaba katarak yapmıyorsunuz? Neyi takip ediyorsunuz? Karşılıklı muhataplık mı var? Muhatabı olamazsınız siz. Emekliye ayrılmış bir 104 değil 1040 olsa muhataplı olamaz. Bu muhataplığı kurmanız çeşitli algılara sebep oluyor. Bunun da toplumda zaten hem Sayın Kılıçdaroğlu’nın hem Sayın Genel Başkanımızın ifade ettiği gibi ekonomik sıkıntılardan, insanlar işsizlikten, çaresizlikten, toplumun bütün kesimleri bizar olmuş zorluk yaşarken böyle bir şeyi gecenin 02:00’da yayınlamanız, gevezeliktir.”

22 İLÇE GEZDİM, SADECE 2 İLÇEDE 2 ESNAF KİRA YARDIMI ALMIŞ!

“Sayın Bakanın Gaziantep’teki açıklamasını sadece bir haber diye bakarım. Kendisi Bakanlık makamını atanmış bir kişidir, seçilmiş değil. Atanmış kişi olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Bakanı olarak Gaziantep’te bunu açıklayabilir. Türkiye İstatistik Kurumu da her ayın ilk üçüncü dördüncü gününde verileri açıklıyor. Enflasyonu açıklıyor, işsizliği açıklıyor. Onlara inanmadığım gibi Sayın Bakana da inanmıyorum. Çünkü Mart ayı ile beraber yıllık tüketici enflasyonunun 16.2 olduğu iddia ediliyor. Halk bunun iki katını yaşıyor. Bakın üretici enflasyonu 31.2’dir. Artık bu üreticiler de üretim alanlarından çekilmek zorunda. Keyfi değil, karşılaştıkları zorluktan dolayı bu üretim alanlarından da çekilmek zorunda. Şu anda %32 olan üretici enflasyonunun sebepleri var. Hükümet dönsün de bu sebepleri araştırsın ve tedbirlerini alsın. Yoksa biz 2020’de yüzyılın en büyük tarım alanlarındaki üretimi arttırdık. TÜİK de açıklasın, işsizlik düşüyor. İnsanlar evinde artık çaresizlikten iş talebinde de bulunamıyor. Bulunamayınca da İŞ-KUR verileriyle bize işsizliğin azaldığı söyleniyor. Kara mizah. Sayın Genel Başkanımızın özellikle 2020’nin 20 Ocak’ından bu yana sahaya inerek esnafın o kırılgan ilk zamanlarından beri devam ettirdiği program var, yol haritası var. Bu yol haritasında İl İlçe Başkanlarıyla kendi ilimizde ve ilçelerimizde aynı şeyi sürdürüyoruz. Bugün esnafın canı burnunda. Kira yardımı söz konusu oluyor. 53 milyar geçtiğimiz dönemde esnaf yardımının 9 milyar TL’sini kira olduğu söylendi. Ben 2020 Haziran 21’de yaptığımız il kongresinden hemen sonra geçtiğimiz haftaya kadar 22 ilçe gezdim. 22 ilçenin içinde sadece 2 ilçe, Narlıdere ve Dikili’nin Çandarlı Beldesinde 2 yerde duydum. Biri 700 TL almış diğeri de 1000 TL almış kira yardımı. Dünya’daki bütün özel sektör inşaat firmalarının içinde en fazla devletten ihale almış beş firma var o da Türkiye’de. 49 milyar doların üzerinde.”

“YAPILAN BÜTÜN ANKETLERDE TEK OYUNU YÜKSELTEN PARTİ İYİ PARTİ”

“Genel merkezimizdeki bütün Genel İdare Kurulu Üyeleri, onun içinden çıkan Genel Başkan Yardımcıları, yani buna genel sekreterden tutun genel muhasipten tutun Teşkilat Başkanlığına kadar. Anadolu’yu karış karış dolaşıyorlar. Bugün seçim yok bir şey yok. Kendileri iddia ediyorlar. Seçim zamanında yapılacak. 2023’ün Haziran ayının son Pazar günü yapılacak. Yapılsın, ağalar öyle istiyorsa, paşalar öyle istiyorsa yapsınlar. Ama halkın çığlığını duymazdan gelmek halk için o geniş büyük sıkıntı yaşayan kitleler için travma yaşıyor halk. Sanayici dinleniyor, esnaf dinleniyor, çiftçi dinleniyor. Sendikalar dinleniyor, dernekler dinleniyor, vakıflar dinleniyor, herkesi dinliyoruz. Dinlemekle kalmıyoruz, bunlarla ilgili verileri genel merkeze topluyorlar ve ilgili Ekonomik Politikalar Başkanlığı ve Kalkınma Politikalar Başkanlığının İzmir’de düzenlemiş olduğu 10 Mart ve 11 Mart’taki toplantıları İzmir’de gerçekleştirdik. Birincisi fuar Kültürpark İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdik sadece partilerimiz, ilçe başkanlarımız, yönetim kurulu ve basın mensupları vardı. Burada bütün gelen konuşmacılar iki Grup Başkanvekilimiz, Grup Başkanımız, İl Milletvekilimiz, iki Genel Başkan Yardımcımız İzmir’le ilgili konuşuldu. Programımızın akışı şöyleydi, Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanlığını ziyaret, daha sonrasında Ticaret Odası Başkanlığını ziyaret, son olarak da Esnaf Odaları Birlik Başkanlığı ziyareti. Bir ve ikinci toplantılarımız çok verimli geçti. Her iki Oda Başkanları karşılıklı müzakere edilerek bazı konular sorunlar dile getirildi. Genel Başkan Yardımcılarımız kendi alanlarında çok güçlü. Prof. Dr. Ümit Özdağ Bey kalkınma politikalarından sorumlu. Genel Başkan Yardımcısı Uluslararası ve Türkiye’de de çok önemli ekonomik konularla ilgili noktalarda önemli görevler üstlenmiş birisidir. Keza Samsun Milletvekilimiz, ekonomiden sorumlu. Genel Başkan Yardımcısı ekonomi politikalarından Samsun Milletvekilimiz Erhan Usta Bey. Erhan bey devlet planlama teşkilatı Müsteşar Yardımcılığından gelme birisidir. Yani 81 ilin 980 ilçesinde ne var ne yatırım yapılmış, geçmiş dönemde ne olmuş, bugünkü durum nedir ve gelecekle ilgili perspektif ve planlamaların tamamına haiz bir insan. İzmir ölçeğine baktığımız zaman, İzmir 2020 yılında milli gelire katkısı %10.6’dır. Peki İzmir’in aldığı yatırım nedir? Hükümet tarafından yatırım yapılmıyor mu? sadece 4.2. Bakın 10.6 sizin katkınız oluyor milli gelire devletin büyümesine, ekonominin büyümesine, ama aldığınız yatırım 4.2. İzmir bu durumda. Maalesef bu sıkıntılı süreçte kulaklar sağır gözler kapalı, ama onlar gözlerini kapattı kulaklarını tıkadı millet gözünü açtı artık. Yapılan bütün anketlerde tek oyunu yükselten parti İYİ Parti. Bu Türkiye’de yeni bir liderin yeni bir ses ve nefesle açtığı yoldan kaynaklanıyor. Doğrudan insanlara, millete dokunarak siyaset yapmak, çözüm üretmek İYİ Parti’nin öncelikli programındadır.”

Hüsmen Kırpınar, önceki gün Son Mühür’de konuk olan MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin’in Tunç Soyer ile ilgili yaptığı yorumu eleştirdi. “Halkın derdi başka, bazı siyasilerin derdi başka” diyerek tepkisini öne sürdü.

“İki yıl değerlendirmek doğru bir şey. Ama bunun bir yılından fazlası hem pandemi süreci, yetmezmiş gibi 30 Ekim’den başlayarak işte büyük bir deprem atlattık arkasından bir sel felaketi arkasından bir hortum arkasından bir tek gök taşı düşmemişti dedik, gök taşı da düştü. Eleştirmek işin en kolay tarafı. Ama doğru zamanda da doğru işleri yapan herkesi takdir etmek lazım. Bugün merkezi hükümetten yeterli kaynak aktarımını sağlamakta zorlanan İlçe Belediyeleri ve Büyükşehir Belediyesi kendi imkanlarıyla halkın hizmetinde. Doğrusunu isterseniz hiç mi eleştirilecek tarafı yok? Vardır mutlaka. Var da. Ama bunu sadece tek bir düzlemde, tek bir pencereden bakarak ağır eleştirmek kime ne fayda sağlar onu bilmiyorum. İsimler konusuna gelince, yani yerli isimler varken farklı isimleri yani kültürel miraslardan kaynaklı farklı isimleri kullanmak normal. Normal derken, mesela Balçova. Balçova bizim ilçemiz değil mi? Acaba ismi nereden geliyor? Evrilerek gelmiş Balçova olmuş. Efes diyoruz, hala Efes diyoruz. Tarihi miras diyoruz, kültürel miras diyoruz. Efes’in adını mı değiştirmiş? Efes diyoruz. Kültürel miraslar dünyanın her bir büyük ülkelerinde korunarak ifade edilir. Bazıları ismi değiştirerek, anlamını farklılaştırarak söylense de bu tip şeylerle uğraşmamak lazım. Halkın derdi başka, bazı siyasilerin derdi başka."

BU YOLUN ADI 'DEMOKRASİ' YOLCULUĞU

“Bu İttifak, Cumhur İttifakı gibi ‘biz pazara kadar değil, mezara kadar birlikteyiz’ düsturuyla oluşmuş bir İttifak değiliz. Bizim Sayın Genel Başkanlarımız hem Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hem de Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendinin bu konular gündeme geldiğinde söyledikleri bir şey var. ‘Biz seçim İttifakı yapıyoruz!’ Bizim tüzel kişiliklerimiz, siyasi söylemimiz, parti tüzüğümüz, milletle olan sözleşmemizde farklılıklar vardır. Ama bir noktaya getiren bu yolculuğu başlatma sebebimiz örselenmiş bir demokrasinin yeniden teşhis edilmesi hukukun üstünlüğüne dayanan bir sistemin tekrar inşaa edilmesi ve adaletin sağlanması. Bakın eğer biz bu yolculuğu yapmazsak yarın iktidar değişikliği sandık kurulduğunda gerçekleşmezse istikrar ve güven diye 7. Olağan Kurultaylarında başlığa taşıdıkları şeyi yaşamamız mümkün değil. Çünkü istikrar olmazsa güven olmaz. Güven olmazsa hem iç cephede sıkıntı yaşanır hem de dışardan artık dünyayı küçük bir köy gibi düşünün dünya birbirine entegre olmuş, sınırlar varsa bile ticaret bunları aşmış. Niye gelsin yatırım yapsın? İstikrarlı olmadığı bir yerde, güvenin olmadığı bir yerde, biz bu güven ve istikrar ortamını onların talepleri ama sağlayacak olan biziz. İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti. Bu yolculuğun adı ‘Demokrasi’ yolculuğu. Biz bundan vazgeçmeyiz. Bu ülkede her şey normale döndüğünde zaten herkes kurumsal kimlikleri çatısı altında kendi isimleriyle seçimlere katılacaktır. Bundan kasıt budur diye düşünüyorum."

Editör: TE Bilişim