İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, grup toplantısında gündemi değerlendiriyor. Akşener, Malatya'nın Yeşilyurt Belediyesi'nin görevlendirmesi ile Almanya'ya giden ve yalnızca 2 kişinin döndüğünü hatırlatarak, "Öyle korkuyorlar ki artık AK Partili belediye çalışanları bile, Almanya'ya irtica ediyor. Malatya'nın Yeşilyurt Belediyesi'nin AK Partili belediye başkanı 42 kişilik bir grubu Almanya'ya eğitim için yollamış. 2 kişi hariç dönen olmamış. Birkaç belediyede de aynı şey olduğu söyleniyor. Sayın Erdoğan'ın kadroları, sayın Erdoğan'ın yönettiği ülkeden kaçıyor. İşte size sayın Erdoğan'ın Türkiye'yi düşürdüğü durum. " dedi. 

Akşener'in satırbaşları şöyle:

Dün gece sanırım 19.30'dan itibaren Meclisimizde bir kriz yaşandı. Teknik ekip dahil hiç kimse içeri giremez denildi. Meclis Başkanı, "Nasıl olur?" dedi. Sonra telefonlardan kaçtı. Sonra ortaya bir resim çıktı. Abiler bana çok kızmış. Üzgünüm, rahat kaçırmaya devam edeceğim. Anadolu'yu dolaşmaya devam edeceğim, üzgünüm. Sizin yaptırmadıklarınızı yapmaya gayret edeceğim. Yaptığınız her çirkinliği faiş edeceğim üzgünüm. Ya seçime kadar ülkeyi adam gibi yöneteceksiniz, beş maaşlarınızı söyleye söyleye sizi milletin karşısına çıkamaz edeceğim. Ya bunlardan vazgeçeceksiniz, ilk seçimde bu memleketin iradesiyle sandıkla gideceksiniz.

Küçük ortak ve arkadaşlarına söyleyeyim, aranıza girmeye niyetim yok endişelenmeyin. Cumhur İttifakı, et-tırnak asla orada olmam, aranıza girmem merak etmeyin. 

TBMM'ye insan mı almıyorsunuz, biz milletin sesini duyurmaya gayret ederiz. 

Kısmı kapanma kararı

Salgının başından beri iktidarı defalarca uyardık, neler yapılması gerektiğini gün gün anlattık. Bilim insanlarına kulak verin, milletimizin canı yanmasın dedik. Üç hafta tam kapanma için gecikmeyin dedik. Aşı tedariğini ciddiye alıp, getirin dedik. Dar gelirli vatandaşlarımızı, öğretmenlerimizi öncelikli olarak aşılayın dedik. Sağlık ordumuz yoruldu, yüklerini hafifletin dedik. Esnek mesai uygulamasına acilen dönün dedik. Ekonomik destek paketleri önerdik. Kaynaklarını gösterdik. Bir kulaklarından girdi, birinden çıktı. Onlar lebaleb kongreler yapıp, virüse davetiye çağırdılar. Türkiye dünyada en çok vaka görülen birinci ülke oldu. Biz bu tabloyu hak etmedik. Sağlık ordumuzun uyarısını dinlemeyenler, Türkiye'yi maalesef bu tablo ile baş başa bıraktı. Büyük bir beceriksizliğin sonucudur.

Bilim Kurulu'na sizi susturuyorlarsa istifa edin demiştim. Pazartesi yine toplanıldı. Bilim Kurulu'nun çözümü bir tavsiye muamelesi gördü. 24 saat daha heba edildi. Sayın Erdoğan inceleyip, karar verecekmiş. Hangi bilgi, birikimle belli değil... Sen doktor musun? Sen enfeksiyon uzmanı mısın? Böyle devlet yönetilmez.

Esnafımızı, çalışanlarımızı koruyacak önlemleri alın, ülkemizi 3 haftalık bir kapatma ile rahatlatın diyoruz. Sen hala kafana göre takılıyorsun. Ülkeler uçuşlarını birer birer Türkiye'ye kapatıyor. Milyonlarca insan işinden oldu mutlu musun? Milletimiz aşı beklerken Libya'ya aşı göndermekten utanmıyor musun? Yazıklar olsun.

Türk Tabipler Birliği çıktı en yüksek zirvedeyiz dedi onu da mı duymadınız? İstanbul Tabipler Odası, “Hastaneler doldu. Hastalar sıra bekliyor.” dedi. Onu da mı duymadınız? Ankara Tabipler Odası seslendi; “12 saat sedyede bekleyen hastalarımız var.” dedi. Onu da mı duymadınız? Adana, “Bir yılın sonunda başa döndük. Tam kapanma şart.” dedi. Onu da mı duymadınız? Bursa, “Sözün bittiği yerdeyiz. Durum tespiti işe yaramaz.” dedi. Onu da mı duymadınız? Giresun, “Vakalar pik yaptı. Görmüyorlar mı?” diye sordu. Diyarbakır, “Vakalar 6-7 kat arttı. Bu yükü taşıyamayız.” dedi. Samsun, “Tükenme noktasındayız.” dedi. Onları da mı duymadınız? Urfa, Van, Mersin, Ankara, Hakkari’de doktorlar feryat etti, Duymadınız, merak etmediniz, umurunuzda bile olmadı. Doktorlar feryat etti, neler oluyor diye hiç mi merak etmediniz? Umurunuzda bile olmadı. 

Şimdi de çıkıp utanmadan, “Salgının bu noktaya ulaşmasından, 84 milyon hepimiz sorumluyuz.” diyerek, suçu milletin üzerine atmaya kalkıyorsunuz. Kurallara uymayanları, önlem almayanları ayrı tutuyorum ama hayır. Bu tablonun sorumlusu milletimiz değil. Bu tablonun sorumlusu, salgını yönetemeyen, aşıyı getiremeyen, milleti yokluğa mahkum eden sizsiniz! Bu kadar basit. Suçu milletin üzerine yıkıp kaçamazsın, Sayın Erdoğan! Öyle zora gelince, kaçıp saklanmak yok. Arşa çıkan vaka sayılarının sorumluluğunu alacaksın. Gelmeyen aşıların sorumluluğunu alacaksın. O lebalep kongrelerin sorumluluğunu alacaksın. Öyle yağma yok. Sorumluluğu alacaksın ve Türkiye’yi salgın listesinin ilk sırasına çıkaran, bu basiretsizliğin, bu umursamazlığın, bu beceriksizliğin hesabını, ilk seçimde milletimize mutlaka vereceksin.

"Türkiye demokrasiye kavuşmadan kalkınamaz"

Türkiye demokrasiye kavuşmadan, kalkınamaz. Türkiye özgürleşmeden, kalkınamaz. Türkiye adalet olmadan, hukuk olmadan, huzur olmadan kalkınamaz. Bunu, iktidarından muhalefetine herkes aklına iyice yazsın. Bugünkü ekonomik sorunlarımızın temelinde, Sayın Erdoğan’ın demokrasiyi tehdit, millet iradesini de ayak bağı olarak gören, çarpık zihniyeti ve de o zihniyetin ürünü olan, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi yatıyor.

İşte tam da bu nedenle; Oyları düştükçe, demokrasiye daha çok saldırıyorlar. Seçimleri kazanma şansları azaldıkça, özgürlükleri daha çok kısıtlıyorlar. Yolun sonun göründükçe, hukuku daha çok çiğniyorlar. Türkiye fakirleşmiş, umurlarında değil. Vatandaşlarımız işini kaybetmiş, umurlarında değil. Çiftçimiz bitmiş, esnafımız batmış, insanlarımız ölmüş, umurunda değil. Siz hiç, “işsizlik arttı, bu sorunu çözelim.” diye, Bakanlar Kurulu’nun olağanüstü toplandığını duydunuz mu? Duyamazsınız. Siz hiç, çiftçilerin dertlerini görüşmek için, lebalep toplantı yaptıklarını duydunuz mu? Duyamazsınız. Siz hiç, KOBİ’lerin, 860 milyar liraya ulaşan banka borçlarına çare bulmak için, paket açıkladıklarını duydunuz mu? Duyamazsınız.

Çünkü Sayın Erdoğan ve iktidarının, milletimizin sorunlarına çözüm üretmek gibi bir önceliği yok. Onlar için önemli olan, eşi, dostu, yandaşı zengin etmek. İşte o nedenle, bir yıldır iş yapamayan esnafımıza, hepi topu, 5 milyar lira reva gören bu arkadaşlar, sadece Kuzey Marmara Otoyolu için, 17 milyar 800 milyon lira ek maliyet ödüyor. Yüzbinlerce esnafımıza, parça parça 5 milyar, 5 müteahhide tek kalemde 3 buçuk katı. Allah aşkına; Hak bunun neresinde? Vicdan bunun neresinde? Adalet bunun neresinde?Yazıklar olsun size.

Milletimiz canının derdine düşmüş, iflaslar başlamışken, gençlerimizin umutları yok olmuşken, emeklilerimiz ay sonunu getiremiyorken kimse kusura bakmasın iktidar kendini parçalasa bile 6 ayda bir önümüze getirilen konuları konuşmayacağız. Bırakın da milletimiz bir nefes alsın. 

"Kaybetmekten korkuyorlar"

Öyle korkuyorlar ki artık AK Partili belediye çalışanları bile, Almanya'ya irtica ediyor. Malatya'nın Yeşilyurt Belediyesi'nin AK Partili belediye başkanı 42 kişilik bir grubu Almanya'ya eğitim için yollamış. 2 kişi hariç dönen olmamış. Birkaç belediyede de aynı şey olduğu söyleniyor. Sayın Erdoğan'ın kadroları, sayın Erdoğan'ın yönettiği ülkeden kaçıyor. İşte size sayın Erdoğan'ın Türkiye'yi düşürdüğü durum. 

Onlar yalanlarla, küfürlerle koltuklarını korumanın derdindeler, biz zengin ve mutlu Türkiye derdindeyiz. Biz inatla milletin dertlerini konuşacağız. Biz dün olduğu gibi milletin sesi olmaya devam edeceğiz. O nedenle bu hafta da her türlü sansüre inat, iktidarın yalanlarının mağdurlarından biri emekli polis memuru Erdinç Emecen kardeşimiz aramızda. Söz de kürsü de sizindir. 

Tüm polis kardeşlerime seslenmek istiyorum. Sayın Erdoğan sizlere söz verdi ama yapmadı. İYİ Parti iktidarında 3600 ek gösterge hakkınızı size teslim edeceğiz.

Patates-Soğan

Aylardır patatesler soğanlar depolarda çürüyor diyoruz. İktidardan çıt yok. Millet İttifakı belediyeleri patatesleri satın alıp ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza dağıttı. Bunu gören Tarım Bakanlığımız nihayet harekete geçti. Sıkıntı sadece patates, soğanla sınırlı değil. Elma üreticilerinin de sıkıntısı var. İktidardan beklentileri açık. Sadece kilo başına 30 kuruş destek istiyorlar. Buradan iktidara seslenmek istiyorum. Millet İttifakı belediyelerini beklemeyin, geç de olsa attığınız adımı elma üreticileri için de atın. 

Turizm sektörü

Sayın Erdoğan ve damadının el birliği ile zora soktuğu Türkiye ekonomisi, pandemi ile birlikte daha da zorluklarla karşı karşıya. Merkez Bankası'nın rezervlerini buharlaştıran beceriksizlik nereden, nasıl para bulurum diye çırpınıyor. 

Turizm tek başında dış ticaret açığımızı kapatacak potansiyele sahip. Turizm, Türkiye'nin birinci derece öneme sahip sektörlerinden biri. Devletin kaynaklarından öncelikli olarak faydalandırılması demektir. Turizm ihmal edilmemelidir. Aşılama yapılacaksa, sektör çalışanları önceliklendirilmelidir.

Bugün turizm başlıklı, üçüncü grup konuşmamdır. Önlemlerinizi alın, Türk Turizmi bu sezonu kaçırırsa bedeli ağır olur diyoruz. 

Turizmci beyanname vermeyi unutsa, 13 bin 500 lira ceza ödeyecek. Pandemi sebebiyle nakit akışı sıkıntıya giren turizm sektörünün toplam kredi hacmi, yaklaşık 110 milyon lira. Türkiye için bu kadar önemli bir sektör için 15 bin lirayı göğüsleyemeyeceksen sen ne işe yarıyorsun kardeşim? 

İktidar, Turizm teşvik kanununda değişiklik yapmak için harekete geçti. Biz de umutlandık. Teklifin ilk maddesinde, "Kültür ve Turizm ve gelişim bölgeleri oluşturma yetkisi Cumhurbaşkanına verilmektedir" denildi. Dakika bir, gol bir. Sayın Erdoğan'ın inşatçılığı bildiğini, tıptan anladığını, turizmin her konusu çok iyi bildiğini öğrenmiş olduk. Turizmle ilgili her bir bölge oluşturmayı oturup karar verecek. Bu kadar zor zamanda bile kafaları yetkiyi tek kişiye vermeye çalışıyor. 

Yerel yönetimlerin yetkisi de kısıtlanıyor. Kim nereyi nasıl yağmalayacak hesap edin. Her zaman olduğu gibi rant var peşkeş var. Her zaman olduğu gibi Sayın Erdoğan var millet yok. Miting meydanlarında, "Memleketin bir tek çakılını vermeyiz" diyenler ormanlarımızın, meralarımızın, sahillerimizin rantçılara peşkeş çekilmesine gıkını bile çıkarmıyor. 

Türkiye 2021 sezonunu da kaybederse, hem sektör hem firmalar hem ülkemiz kaybedecek. Turizm firmalarına, ekmek bekleyen yüz binlerce çalışanımıza, esnafımıza omuz verin. Peş peşe iflaslar yaşanacak. Son 19 yılda dünya ekonomisi neredeyse 2 kat büyüdü. Ülkelerin ekonomi geliştikçe, daha fazla insan tatil yapma gezme imkanına erişiyor. Türkiye bu yükselişi sağlayamadı. 

Merkez Bankasına göre 10 yıl önceki 100 lira bugün 280 lira değerinde. Türkiye'de tatil yapmak 10 yıl öncesine göre yarı yarıya ucuzlamış. Turist başına elde edilen gelir de düşmüş. İktidar mensupları bize istedikleri kadar kızabilir. Biz buna başarısızlık, ciddiyetsizlik diyoruz. 

Başarı, Türkiye'yi turizmde dünya lideri yapmaktır. Turist sayısını 80 milyona çıkarmaktır. Bu hedeflere bu zihniyetle başaramayız. Libya'nın da çok güzel kıyıları var ama bir turizm ülkesi olamadı. İran'da, Irak'da kültürel miraslara sahip ülkeler ama turizm ülkesi olamadılar. Ülkenizde demokrasi, adalet, huzur yoksa turizmde olmaz. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıp Türkiye'yi dünya aleme rezil edersiniz, turizmde rezil olur. 

İktidara turizm reçetesi

İYİ Parti olarak iktidara yanlışı söylediğimiz zaman nasıl olması gerektiğini de söyleriz. Çözümünü de öneririz. O nedenle iktidara seslenmek istiyorum.

  • Kısa Çalışma Ödeneğini 31 Aralık 2021'e kadar uzatın.
  • Sicil affı ve düşük faizli kredi desteklerinden sektörün genelinin faydalanmasını sağlayın.
  • Turizm sektörü özelinde mücbir durum ilan edin. 
  • Orta ölçekli firmalara, acentelere desteklerin adil ve eşit olarak dağıtımını sağlayın.
  • Genel KDV indirimlerini 2021 sonuna kadar uzatın.
  • Hava yolu şirketlerine hibe ve kredi destekleri verin.
  • Havaalanı ücretlerini, havayolu şirketlerinin istekleri doğrultusunda değerlendirin.
  • Kredileri faizsiz olarak erteleyin.

Türkiye'nin turizmde lider ülke olmak için her türlü kaynağı var. 

Editör: TE Bilişim