Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi Deneysel İlaçlar ve Kanser Tıbbı bölümünde immünoloji ve kanser tedavisi alanında çalışmalarını sürdüren ve HIV konusunda aşı çalışmaları da bulunan Türk bilim insanı Prof. Dr. Bülent Özpolat, İstinye Üniversitesi Moleküler Kanser Araştırma Merkezi Tarafından düzenlenen bir sempozyum için İstanbul'a geldi. Demirören Haber Ajansı'na önemli açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Özpolat, günlük vaka sayısı 800 binleri geçen ve Omicron dalgası ile salgının merkez üssü olarak pandemiyle mücadele etmeye çalışan Amerika'da, sağlık hizmetlerinin Kovid yükü nedeniyle yeniden aksamaya başladığını vurguladı. Bu nedenle "Omicron nasılsa hafif geçiyor" diye düşünerek rehavete kapılmanın çok tehlikeli olduğunu belirten Prof. Dr. Özpolat, "Diğer varyantlara göre Omicron'da acil başvurusu ve yoğun bakıma yatışlar daha az görünse de en büyük tehlikesi, diğerlerine göre 50 kata varan hızda yayılması. Bu da daha büyük bir nüfusun bundan etkilenip çok daha fazla kişinin hastaneye yatmasına neden oluyor. Nitekim ABD'de pek çok hastanede Kovid dışı sağlık ihtiyaçları yine ertelenmek zorunda kalınıyor. Bu da halk sağlığı ve sağlık sistemleri açısından çok riskli bir durum" dedi.


NASILSA HAFİF GEÇİYOR DİYE RAHATLAMAK DOĞRU DEĞİL

Omicron varyantı ile ilgili yapılan en büyük hatalardan birinin, hafif seyrettiği için insanların salgın kurallarını ciddiye almayı bırakması olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özpolat, "Delta varyantında hastaların yüzde 15'i acil servise gitme ihtiyacı duyuyordu. Omicron'da yapılan çalışmalara göre yüzde 5'i hastaneye başvurma ihtiyacı duyuyor. Ama buradaki problem, oran düşük olsa da Omicron daha büyük bir gruba yayıldığı için, aslında yüzde 5'lik başvuruda kişi sayısı çok daha büyük bir hasta grubuna tekabül ediyor. Dolayısıyla şu an Amerika'da bazı hastanelerde çalışan doktorların hemşirelerin de hasta olması nedeniyle (günlük sayılar şu an 800 bin civarında, o da testle belirlenebilenler sadece) Omicron'un global etkisi çok daha büyük. Bazı cerrahi operasyonlar azaltıldı ABD'deki bazı merkezlerde. Yani yine elektif işlemler yapılamıyor. Bu da tabii halk sağlığını tıkayan, hastaneleri etkisiz hale getiren bir şey oldu" diye konuştu.

"PCR YÜKÜ ARTTIĞI İÇİN HIZLI TEST ALTERNATİFİ DEVREYE GİRDİ"

Omicron'un çok hızlı yayılmasının, tüm ülkelerde PCR test kapasitesini aşar duruma getirdiğine de işaret eden Prof. Dr. Özpolat, uzun test kuyruklarının salgın açısından risk oluşturduğuna da değindi ve şunları söyledi. "ABD'de şu anda PCR testleri ve hızlı yapılan (hamilelik testi gibi hemen 5 dakikada sonuç veren) testler kullanılıyor. Özellikle Omicron'da test merkezlerinde çok büyük kuyruklar ve yoğunluk oluştu. Son 2 haftadır (Omicron'un artışa geçmesiyle) bu ev testleri ya da hızlı testler çok popüler oldu. Bu yüzden devlet 1 milyon hızlı testi insanlara ücretsiz olarak gönderme kararı aldı. Bu testlerin duyarlılığı asemptometik hastalıkta PCR'a göre biraz daha az olsa da, semptomlar ortaya çıktığında yakalama şansı yüzde 80-90'lar civarında. Asemptomatik hastalarda ise oran yüzde 30 ila 50 arasında. Bu kadar yüksek bir yayılımın olduğu bir pandemide 100 hastadan 50'sini yakalamak bile çok büyük bir şey. Bir de çok pratik, zira PCR testlerinin sonuç verme süresi Omicron yoğunluğundan dolayı 48 saat, 72 saatte kadar çıktı. Dolayısıyla bu hızlı testlerin yapılması çok önemli. Pandemi ile savaşmanın en önemli yöntemlerinden birisi de yayılmayı azaltmak. Test yaptırmadan da bunun önlenmesi mümkün değil. Çünkü siz kendiniz iyi zannediyorsunuz ama başkalarına bulaştırabiliyorsunuz. O yüzden her halükarda, en azından şüpheli bir durumda ya da pozitif birisi ile temasta olduklarında insanlar test yaptırabilmeli. Aşılı ya da aşısız fark etmez."


"AŞI OLMAYANLARDA BULAŞTIRMA SÜRESİ VE VİRÜS YÜKÜ DAHA FAZLA"

Aşısızlara seyahatlerde PCR zorunluluğu tartışmaları ile ilgili de önemli bilgiler veren Prof. Dr. Özpolat, bulaşmanın ilk gününde aşılı ve aşısız kişilerde virüs yükünün benzer düzeyde olsa da aşılılarda hızla düştüğüne değinerek "Aşısızlar ve aşılılar arasındaki bazı farkları düşünmemiz lazım. Aşısız birinin hasta olduğu zaman bulaştırıcılığı 5 güne kadar uzayabiliyor ve bu süre içinde hastalığı başkasına bulaştırma riski yüzde 90. Aşılı bireyde ise bağışıklık sisteminin virüsü yakalaması ve temizlemeye başlaması belki 1-2 gün içinde gerçekleşiyor. Bu nedenle aşı olmayanların bulaştırıcılığı çok daha uzun. Çünkü vücut sürekli virüsü üretip dışarıya da yayıyor. Bizim diğer viral hastalıklardan da bildiğimiz bir gerçek bu: Aşılanmış kişilerin virüsü nötralize etme kapasitesi daha yüksek. Dolayısıyla teorik olarak da zaten etrafa virüs yayma yükü daha az. Evet virüsü halen yayabilir ama aşı olmayan bir kişi hapşırdığı zaman diyelim 10 milyon virüs yayarken, diğeri belki 1000 tane verecek etrafa. Çünkü aşısı olmayanlarda vücut virüsle savaşmayı öğrenene kadar, üretebildiği kadar virüs üretir ve yayar. Bu açıdan çok büyük bir risk. Bu kişiler aşı olmasa bile en azından özellikle şüpheli durumlarda test olup etraflarındakilere bulaştırma riskinin önüne geçebilir" dedi.


"GRİP İLE AYNI KEFEYE KONMASI ÇOK YANLIŞ"

Özellikle Omicron ile beraber Kovid pandemisini "artık mevsimsel grip salgınıö gibi değerlendirmeye başlayan kesime katılmadığını da söyleyen Prof. Dr. Özpolat, sözlerini şöyle noktaladı: "Grip yani influenza ile Kovid'de mutasyon ve aşı etkinliği benzerliklerini karşılaştırabiliriz. Ama yaygınlık ve ölüm oranı açısından karşılaştırmak hiç doğru değil. Çünkü Kovid çok daha büyük bir popülasyona yayıldığı için riski ve ölüm sayısı daha yüksek. Şuradan da anlayabiliriz, örneğin Amerika'da 850 bin kişi Kovid'e bağlı olarak yaşamını yitirdi. Yani 500 kişiden 1'i Kovid'den öldü. Bu da Omicron'dan önceki verilere göre. Ama gripten ölen sayısı (bir yıl içinde) maksimum 65 bin oldu. Yani Koronavirüs'e bağlı ölüm sayısının 10 kat daha fazla olduğu buradan bile anlaşılıyor. Çünkü çok daha fazla buaşıcı ve daha büyük bir nüfusu etkiliyor. Bu nedenle insanların Koronavirüs'ten daha fazla korkması ve korunması, kaçınması daha doğal."

Editör: TE Bilişim