Merhaba sevgili okurlarım ...

Uzun bir aradan sonra sizlerle yeniden buluşmak ve kainatın kelâmlarını birlikte okumak çok güzel.

Bir çoğunuzun bildiği gibi, Run Astrolojisi sisteminin tasarımı ile yoğun bir şekilde uğraşmaktaydım. Hepinizin çok sevineceğine inandığım müjdeyi, Uranüs - Güneş kavuşumlu, Jüpiter Pluton trineli bu hıdırellez gününde, köşe yazarı olmaktan şeref duyduğum, çok sevdiğim Son Mühür gazetesinde makale olarak, Run Astrolojisi tasarımının kainata kapılarını açtığı bilgisini aracılığım ile aktarmış, mühürlemiş olayım.  

Teşekkürler Yüce Yaradan...

Sizlere bir sonraki makalemde gökyüzü ve tutulmalarla ilgili uzun uzun bilgiler aktaracağım.

Bu makalemde zamanın kalitesine uygun, çok uzun zamandır araştırmasını yaptığım toplum içinde doğru bilinen bazı yanlışları Gökkube'nin izni ve yetkisi ile aktarmak istiyorum. Gerçek bir astroloğun, yapması gereken araştırmalarını paylaşmak, toplum bilincine ışık tutmaktır. Benim elimdeki meşalenin de sizlere ışık tutmasını, yolunuzu aydınlatması diliyor, Hıdırellez vasıtası ile; inançları temsil eden Jüpiter'in, derin güçleri ve toprak elementinde yaptığı Rx pozisyon ile, Pluton'un geçmişten gelen inanç kalıplarının uzun soluklu dönüşümünü anlatan trine açısını, ani uyandırıcı etkisi ve gelecek zaman bilgilerinin Uranüs Güneş kavuşumunu, iki tutulma arasındaki bu süreci ve özellikle, bahar bayramı, baharın uyanışı olarak bilinen, daha da fazlası Çingene Bayramı olarak bilinen günü, yakılan bu ateşi ve bunun çok derin, belki de hiç duymadığınız kaynak bilgileri ve akıl yürütme ile;  etimolojik, ezoterik, filolojik, sembolik anlamlarını açacağım. Bu arada, niçin Roman değil de Çingene kelimesini kullandım? Asıl cevap ve bu makalenin ana konusu burada. 16 Mayıs'ta gerçekleşecek olan Sthenoid'li tutulmanın, çığlık - güç - ölümsüz gibi kelâm açılımı etkilerini alarak, kollektif bilince ışık tutmayı arzu ediyorum. 16 Mayıs tutulması, azınlığın çoğunluk karşısından sesini yükselteceği, dışlanmışların, genetik ayrışmaların,  aynı toprakta olup  farklı genlere sahip olanların belki de bir araya gelerek oluşturacağı bütünlüğü ya da bunun tam tersi olan, ayrışmayı ifade ediyor. Medusa mitolojisine baktığımızda, üç kardeşten biri olan, tutulma aktörümüz Stheno, Yunanca'da “güçlü” demektir ve bu cihetle gücü temsil etmektedir. Deniz tanrısı Phorskys ile Keto'nun kızıdır. Stheno'da kardeşleri ile aynı özelliklere sahipti ama aynı kanı taşımıyorlardı. Stheno Medusa'dan büyük, Euryale'den küçüktür. Medusa ölümlü olmasına rağmen, Stheno ölümsüzdür. Niçin Çingene olarak Bu sözü kullandığımı ve zamanın kalitesini seçtiğim sözcüklerle anlatabilmiş olmayı arzu ediyorum.

Olay, genler ve genetik bölünmelerle ilgili. Yani, benim tittlerim Astrogen ve AstroDNA ile...

Bunu ezoterik olarak dünya ırklarının element haline dönüşmesi gibi düşünmenizi arzuluyorum. Jüpiter ve Neptün'ün Balık enerjisi, bu bütünlüğü sizlere vizyon olarak ileteceğine inanıyorum.

Fiziksel olarak

Karyokinez olarakta benzetim yaparak anlatabiliriz. Karyokinez;  Mitoz bölünmede çekirdek bölünmesidir. 

4 safhada gerçekleşir. Bunlar; 

a) Profaz 

b) Metafaz 

c) Anafaz 

d) Telofaz bölünmedir. 

Bizim anlayabileceğimiz ve ezoterik yorumlayabileceğimiz  şekilde ise: 

Hem kardeşler, hem farklılar. İç içe geçen bilgiler ve bu bilgilerin dna kodları, bütün mesele de bu. Farklılıkları nasıl tanımlıyoruz ? Sizlerin asıl düşünmesini istediğim soruyu sormuş oldum.

Çingene kelimesi, bir çok kod ile tanımlanmış olsa da, "hıdırellez ve ateş" olarak zamanın kalitesine uygun yorumlayacağım. Dilerim, ayrıştırılmış ve dışlanmış hisseden herkese bilinç ışığı olarak bu bilgiler kainatta uyanışı geçer ve toplum vasıtası ile uyanır.

Hıdırellez...

Hıdırellez; kışın bitimi, doğanın uyanışı ile ilgili, dileklerin yapıldığı özel bir ritüel. Bu ritüelde gece yakılan bir ateş ve bu ateşten üç kez atlama ritüeli ile başlar. Burada ateş elementi, arındırıcıdır ve bir üçleme de vardır. Bu üçleme beni hemen, Orion'a, piramitlere ve Mısır'a götürmüş; ülkemizde mübadele döneminde göç eden kavimlerin bir bölümünün kimlik bilgilerine vurulan "gipti" mührüne ulaştırmış ve her zaman olduğu gibi kelimelerin ezoterik ve etimolojik anlamlarını araştırmama teşvik etmiştir. Gıpti  kelimesinin etimolojik kökenlerinde kıptî” (aigyptos, agyptus = “Mısırlı”) anlamlarını okumak mümkün.Türkiye’de “çingene” ya da bu kelimenin aşağılayıcı bir ifade taşıdığı gerekçesiyle kendilerinin “roman” adıyla anılmasını isteyen topluluğa Anadolu’da “poşa/boşa”, “karaçi”, “mutrib/mıtrıp”, “kıptî”, “arabacı”, “elekçi”, “köçer” gibi adlar verilmiştir. Bazı bölgelerde aslında tasavvufî bir anlam taşıyan “abdal” ile eş anlamlı olarak da kullanılmıştır. 

Çingene...

Bazı araştırmacılar kelimeyi tsjengan (chengan) şeklinde yazarak bunu tsenjin (müzisyen, rakkas) Farsça çoğulu olarak açıklamaktadır. Bu sözcükle “chang” kelimesinin mi (ceng = savaş) yoksa “zang”ın mı (Arapça zenc = siyah adam, günümüzde İngiltere’de Çingeneler’e denildiği gibi) kastedildiği belli değildir. Bana sorarsanız, aile kavramlarını bir arada tutan, yaşatan ve sosyolojik olarak ayrıştırılmalarına rağmen yaşam savaşları vererek, kendilerini evrensel sanatın dillerinden olan müzik ve dans ile ifade eden bu anlamda toplumda yaşam ve var olma savaşı veren "ceng= savaş" anlamını içerir.

Bizans Çingeneleri üzerine yapılan bir çalışmada Türkçe’de çingene, İtalyanca’da zingari, Fransızca’da tsiganes ve Almanca’da Zigeuner kelimelerinin hepsinin “adsincani”den geldiği ileri sürülmüştür. Muhtemelen “athinganoi” kavramından “atsinganos” (Yunanca), “acigan” (Bulgarca), “cygan” (Lehçe), “cigani” (Slovakça), “zingari” (İtalyanca), “tsiganes” (Fransızca), “Zigeuner” (Almanca), “cingarus” (Latince), “cigano” (Portekizce) ve “çingâne” (Türkçe) kelimeleri türetilmiştir. Kelimenin Mezopotamya’da “singar” şeklinde kullanılması, en azından Hindistan’da “zingar” diye geçen kelimenin burada “singar” biçimine dönüştüğüne, daha sonraki dönemlerde ise Anadolu’da bunun “çingen” ve “çingene” haline geldiğine, böylece sözcüğün Doğu’dan Batı’ya geçtiğine işaret eder.

Benim size sunacağım tez ise çok daha farklı olacak. "Çin - gen - e" olarak ayrıştırdığımızda; 

Çin = Cin (bilinmeyen, ruhani varlıkların tümü. Meleklerde dahil)

Gen = genetik olarak bu genlere sahip olan.

E = Epsilon kelimesi Yunan alfabesinin beşinci harfi, "kısa" anlamına gelir. 

Türk alfabesinin 6. harfidir. Şimdiki Suriye ve Filistin coğrafyasında yaşayan Sümerler, alfabelerinin beşinci harfi olan he´yi bu harfle sembolize etmişlerdir. Sümerler, Mısırlıların hiyeroglif yazısındaki eğlenen adam sembolünü, E harfinin sembolü olarak almışlardır. Bunun en olası nedeni, “he” sesinin sevinç ifadesi olan “hey” ünlemini andırmasıdır. Eski Yunanlarsa E harfini, kendi epsilon harflerini yazmak için kullanmışlardır. Romalılar ise E harfine şimdiki görünümünü vermişlerdir.

Ez cümle : fal bakan, şifacılık yapan gizemli bilgilere sahip, Mısır, Pers, Hint coğrafyalarından batıya göç ederken, gizemli bilgileri de taşıyan, hatta tarot bilgilerini ve ezoterik bilgileri taşıdıklarına kanaat ettiğim, evren hücresinin bir parçası. 

Tıpkı diğer herkes ve her şey gibi. Ne yazık ki, 

"GNOTHI SEAUTON» L“NOSCE TE IPSUM”;anlamı olan “KENDİNİ BİL” sözlerini henüz ne onlar, ne de onlara bir çok tanım yapan diğer insanlar bilmemektedir.

Gerçeğin karşıtı gerçektir felsefemin izdüşümü ile ...

Bugün doğanın uyanışını temsil eden böyle muazzam bir güne sadece astrolojik olarak değil, insan kodlarımızı anımsamayı arzu ederek kalemimi elime aldım. Daima diyorum ki; "Biz Birlikte Çok Güzeliz " zamanın lordu Satürn'ün yöneticisi olduğu Kova Burcu'ndaki ana mesaji da budur. Hapis olduğu sulardan çıkarak kendilerini zalim düşmanlarından kurtaran kahramanları Baba Fingo’ya şükranlarını sundukları kutlamalara Kakava Bayramı kutlu olsun ...

Genetiğimin bir bölümünde taşıdığım bu güzel genlere minnetle ...

Aysel Yıldızbakan 

Astrogenomolog