Azrail’e , ‘ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasa’ diyen şair kadar mesafeli olabilmek kolay değil.  

Ölümün korkutucu yanı onun üzerine konuşmayı bile güçleştiriyor. Bu kadar yalın bir gerçeği konuşmak bile zor, sıkıcı ve kasvetli geliyor insana... 

Eskiler de bizden farklı değilmiş aslında... 

Ölene ‘öldü’ dememek için kırk dereden su getirenlerin başında Müstakimzade Sadeddin Efendi var... 

Üşenmemiş, ölenin arkasından söylenebilecek olanları kalem kalem sıraya dizmiş... 

Ortaya da çok hoş, çok ilginç tanımlamalar çıkmış... 

“Öldü” dememek için siz ne derdiniz? Devhatü’l-meşâyih, Tuhfe-i Hattâtîn gibi eserlerin müellifi Müstakimzade Sadeddin Efendi hakkında bilgi verdiği zatların vefatını şu şekilde ifade eder:  

1.Cennet bahçelerinin yolunu tuttu.  

2.Kahır dünyasını kendinden sonra gelenlere bıraktı. 

3.Hayatının temeli ecel zelzelesiyle sarsıldı.  

4.Ömrünün sahifeleri tamam olup altına imzasını attı. 

5.Oturduğu semtin halkıyla ilişkisini kesip Eyüp Ensari civarında yerleşti.  

6.Ramazan ayında ecel şerbeti ile iftar etti. 

7.Kendisine sayı ile verilmiş olan nefesini tamam edip amel defterini kapattı.  

8.Kırk yaşında ecelin terbiyesizliğine mağlup oldu. 

9. Uzun yıllar ayrı düştüğü babasına kavuştu.  

10.Bir sabah hareketsiz kaldığında vücudu temiz toprağa emanet edildi. 

11.Bu aşağılık dünyadan kurtulduğu için gözü arkada kalmadı.  

12. Geçici âlemin harflerini tamam edip sonsuzluğun meşk evine göçtü. 

13.Hayat mumunun alevini rüzgâr söndürdü.  

14.Savaş meydanlarında kahramanca dövüşüp şehâdet rütbesini elde etmeyi başardı. 

15.Yerin üstündeki kötülerden kurtulmak için yerin altına sığında.  

16.Çok değerli bir hattat idi. Yaşı elliye vardıkta cisminin kalemini kutusuna koydu. 

17.Temiz ruhu vücudunun kirli elbisesinden kurtuldu.  

18.Ömrünün çiçek bahçesi sonbahar rüzgârlarıyla harabeye döndüğünden vücudunun tohumu sonsuzluğun lâle bahçelerine nakledildi. 

19.Ömrünün yaşadığı zamanı gösteren saati durdu.  

20.Ruh kabzeden avcıya (Azrail’e) vurulmuş bir kuş gibi teslim oldu. 

21.Meyve veren genç bir ağaç olan vücudu cennetin gül bahçesine dikildi.  

22. Ruhunun kuşu cisminin kafesinden uçtu. 

 23. Cam kadar narin olan vücudu ecelin ümit kıran taşıyla paramparça oldu. 

 (Müstakimzade Sadeddin Efendi)