10 Eylül 1920’de Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Partisi ilk merkez komitesi başkanı Mustafa Suphi ve yoldaşları 28 Ocak’ı 29 Ocak’a bağlayan gece Karadeniz’in azgın / lacivert sularında  katledilmişlerdi 1921 yılında.

Aradan tam 100 yıl geçti.

2 Nisan 1948 yılında da Türk edebiyatının sosyalist kalemlerinden Sabahattin Ali yok edilmişti 41 yaşındayken.

Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink

Onların katilleri de bulunmuş değil.

Hep merak etmişimdir; İzlanda,  Norveç, Finlandiya, İsviçre’de de faili meçhul cinayetler  işleniyor mu acaba…

Bir başka merakım da,  bizde neden çok olduğu…

Dağdaki teröristin sayısını bilen devlet, neden Uğur Mumcu’nun katilini bul(a)maz anlamış değilim.

Neyse…

Mustafa Suphi ve yoldaşları konusuna gelecek olursak…

                                                                                  *

İşlenen bu cinayetlerin arkasında kimin/ kimlerin olduğu tahmin edilse de faillerin bir türlü bulunamaması düşündürücü.

Mustafa Suphi Olayı konusunda ortaya atılan iddialara bakıldığında karşımıza o günlerin Sovyet yönetimi, Enver Paşa ve Mustafa Kemal çıkıyor.

Nedenlerine gelince…

Sultan Galiyev, Stalin’in başkanlık ettiği ‘ Yabancı Uluslar Komitesi’nde ikinci başkan.

Sultan Galiyev, Lenin’in yakın arkadaşlarından ama onunla Marksizm’in yorumunda hemfikir değil. Galiyev, sosyalizmin Batı toplumlarının sosyal koşulları göz önünde  bulundurularak yazıldığını, oysa Doğu ve Batı toplumlarının birbirlerinden farklı toplumlar olduklarını söyleyen  ve Lenin’e Türk ve Müslüman olan uluslar üzerinde Marksizm uygulamasının başka yöntemler uygulanarak yapılmasını öneren biri.

Galiyev’in ‘ başka ‘ yöntemler dedikleri  Galiyev tarafından geliştirilecek ve uygulanacak  olduğunda , Sovyetler Birliği’nin de en büyük parçası ve nüfusun büyük bölümü  üzerinde  onun etkili olacağını Stalin görüyor olmalı. Bu gücü nedeniyle  Galiyev’in ileride partiye de egemen olacağını seziyor olmalı.

Mustafa Suphi,  Sultan Galiyev’in sekreteri. Her şeyden haberi olan biri.

Galiyev, devrimin iki büyük önderi tarafından Moskova Üniversitesi rektörlüğüne çağrılıyor. Kabul etmemesinin sorun çıkarabileceğini düşünerek rektörlüğe evet diyor. Sekreteri Mustafa Suphi’yi yanında götürmüyor.

En yakın adamını götürmüyor olması ilginç değil m? Yıllarca sekreterliğini yapan kişiyi yanında götürmemesinin sebebi ne olabilir'

Eğer üniversiteye çağrılması bir pusu ise Mustafa Suphi’yi kendi yerine bırakmak suretiyle Türk ve Müslüman uluslarla görüşmeleri ve yazışmaları onun yönetebileceğine olan güveni nedeniyle belki… 

                                                                                      *

Yukarıdaki bilgiler, İsmet Bozdağ’ın ‘ Kemal Tahir Sohbetleri ‘ adındaki kitabından…

Aynı kitaptaki bir kanıya göre Türk ve Müslüman olan Mustafa Suphi’nin de Galiyev gibi ortadan kaldırılması konusuna  dikkat çekiliyor.

 Mustafa Suphi’ye güven vermek için Kars’a kadar gelen Sovyet sefiri Budu Medivani’nin burada ayrılması Mustafa Suphi ve arkadaşlarının yalnız bırakılması, sonrasında  Trabzon’dan Yahya Kâhya’nın bulduğu bir motora bindirilmeleri ve akabinde yok edilmeleri kimin işi olabilir, diye düşünmemizi istiyor kitap.

Bu cinayeti tasarlayanların Moskova yönetimi olduğunu ima ediyor açıkça. Lenin ve Stalin demek istiyor açıkça…

                                                                            

Peki…

Kimdi Mustafa Suphi'

Osman Okyar’ın ‘ Milli Mücadele Dönemi Türk- Sovyet İlişkilerinde Mustafa Kemal ( 1920-1921 ) ( Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ) kitabında Mustafa Suphi’nin 1883/ Giresun  doğumlu ve bir vali paşanın oğlu olduğu yazılı. İstanbul Hukuk Mektebi mezunu. Paris’e giderek Siyasal Bilgiler Okulu’nu bitirmiş. Tanin gazetesinde çalışmış. Mekteb-i  Sultani’de  iktisat hocalığı yapmış. İfham gazetesini çıkarmış. 1913 yılında Sadrazam Mahmut Şevket Paşa suikasta  uğrayınca  komploya karışanların bazıları idam edilmiş Mustafa Suphi ve bazı arkadaşları da Sinop’a sürgün edilmiş.

11 arkadaşıyla birlikte Rusya’ya kaçmış. Çarlık Rusya’sı ile Osmanlı Devleti arasında savaş çıkınca Uralski kampında işçi olarak çalışmış, Ekim Devrimi sonrasında da serbest bırakılmış.

O güne kadar taşıdığı liberal inançlarını terk edip  sosyalizmi benimsemesi de gene o yıllarda…

Stalin’in yakından tanıdığı ve güvendiği biri durumuna gelen Mustafa Suphi’nin çok iyi konuşmacı, güçlü bir kalem olduğu ve üstün çalışma gücüne sahip olduğu söyleniyor.

Siyaset okulu kurarak 100’e yakın Türk sosyalisti yetiştirdiği yazılı.

1920 yılında Azerbaycan’da Sovyet devleti kurulduktan sonra  Bakü’ye geçip Bakü Merkez Sovyet Komitesi içinde bir Türk şubesi açıyor. Buradaki  Doğu  Milletleri Kurultayına ( 1-7 Eylül 1920 ) katılan Türk komünistleri ile. 10 Eylül 1920’de…

 Genel Sekreter de Ethem Nejat oluyor. Partiyi kurmanın asıl amacı, faaliyetin Anadolu topraklarına nakledilmesi… Kurtuluş Savaşı vermekte olan bir ülkede kendi düşüncelerinin kolay yer bulacağına inanıyor.

Mustafa Kemal de Moskova’ya bağlı bu TKP’ye karşı Ankara’da 18 Ekim 1920’de kendi TKP’sini kurduruyor.

O günlerde  ‘ yoldaş ‘ sözcüğü çok moda…

 ‘ Komünist ‘ sözcüğü de bugünkü gibi ‘ öcü ‘ değil…

Kurucular da Yunus Nadi, Celal Bayar, Refik Koraltan gibi eski ittihatçılar…

Bakü’deyken Meclis Başkanı Mustafa Kemal’e hitaben bir mektup yazarak Türkiye’ye gelme niyetini açıklıyor. Mektuplaşıyor…

 Mustafa Suphi, İttihat Ve Terakki Partisi’ni, Enver- Talat- Cemal üçlüsünü baş düşman görüyorlardı.

Mustafa Kemal ve arkadaşlarıyla ittifak yapmak için Ankara ile görüşmenin gereğine inanıyordu.

 Bakü’den yola çıkan TKP kafilesinin beş kişilik ilk grubu Sovyet Rusya’nın Ankara’ya sefir olarak atadığı Budi Mdivani’nin  heyetiyle birlikte 28 Aralık’ta  Kars’a ulaşıyor. Burada törenle karşılanıyorlar.  Kazım Karabekir, Mustafa Suphi’ye Ankara’ya bir telgraf çekerek geldiğini haber etmesini tavsiye ediyor. Bir gün sonra Mustafa Kemal’den Kazım Karabekir’e gelen telgraf ise pek iç açıcı değil…

Bu arada Ankara Hükümeti’nin Moskova’ya elçi tayin ettiği Ali Fuat Cebesoy, 2 Ocak’ta Mustafa Suphi ile görüşüyor. Görüşmenin ayrıntılarını da Mustafa Kemal’e bildiriyor. O rapordan anlaşılan şu ki,  Ali Fuat Cebesoy Mustafa Suphi’ye ne inanmış ne de güvenmiş…

Kars’ta iken Türkiye’den aldığı haberlerden kaygılanıyor. 11 Ocak 1921’de arkadaşı Ethem Nejat ile Kazım Karabekir’i ziyaret ediyor. Tereddütleri var çünkü… Karabekir Paşa, Mustafa Suphi’nin Ankara ziyareti isteğinden vazgeçmesini salık veriyor. Erzurum valisine de uyarıda bulunur gibi mesaj veriyor. TKP’liler için yapılan gösterilerin Bolşevikliğe değil de kafilede yer alanlara yapıldığının anlatılmasını ister gibi bir uyarı… Gümüşhane Valisini de uyarmayı ihmal etmiyor.

Kafile ise Kars’ta bekletiliyor.

 Kuşkuya düşen Mustafa Suphi, 5 Ocak 1921’de bu kuşkusunu  İsmail  Hakkı yoldaşına gönderdiği mektupta belirtiyor.

Sonunda,  18 Ocak 1921 günü kafile, trenle Kars’tan Erzurum’a hareket ediyorlar.  4 günlük  yolculuktan  sonra ulaştıkları Erzurum’da, çoğunluğu çocuk ve yaşlıların olduğu kalabalıkça hakaretlere maruz kalıyorlar.  Bu eylemleri düzenleyenler Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti yöneticileri oluyor. Komünizmle Mücadele Derneği gibi bir cemiyet…

Bu arada kafilenin sayılı mensuplarından Kafkasyalı Mehmet Emin, kafileden kopup resmi makamlara sığınıyor.

Kemal Yalçın’ın 30 Ocak 2016 tarihli yazısından öğreniyoruz ki göstericilerin aralarında polisler de var…  Ne kadar doğru ne kadar yanlış '

Bilmiyoruz.

Sonuçta heyet, Erzurum’a sokulmayıp Aşkale yakınlarına gönderiliyor.

 

Trabzon’a varana kadar çok zorluklarla karşılaşıyorlar. Bayburt’ta iki yoldaşları hastalığı bahane ederek kafileden ayrılıyor. Yol boyunca halk kendilerine ekmek, hayvanlarına da yem vermiyor.

28 Ocak günü ise Trabzon’da tellallar, İstikbal gazetesinin kışkırtıcı yayınlarıyla galeyana gelen halkı ‘ Rusya’daki esir kardeşlerimizi kurşuna dizdiren dinsiz vatan hainlerinden intikam almak üzere ‘ mağaza/ dükkan ve kahvehanelerini kapatarak Değirmendere’ye çağırıyorlar.

6 -7 Eylül 1955 olaylarında olduğu gibi…

 16 Şubat 1969 Kanlı Pazar olayında olduğu gibi…

Maraş, Çorum ve Sivas’ta olduğu gibi…

TKP Heyeti 28 Ocak 1921 günü saat 17.20’de Trabzon’a varıyor.

İttihatçı Kayıkçı Yahya Kaptan, kafileye el koyup silahlarını alıyor. Kafile tükürüklerle, tekmelerle ve küfürlerle  motora doğru sevkediliyor.  Hepsini bir motora yerleştiriyorlar. Hemen arkalarından da  Kâhya’nın  silahlı adamlarını taşıyan bir motor daha kalkıyor.

Mustafa Suphi ve arkadaşları Karadeniz’in kudurmuş dalgalarına kurban ediliyor.

 28 Ocak’ı 29 Ocak’a bağlayan 1921 yılının o soğuk kış gecesinde…

                                                                                     *

Kayıkçı Yahya Kaptan, kendi başına mı hareket edip  katletti  15 komünisti'

Emir yukarıdan idiyse kim vermişti bu emri'

Yahya Kaptan’ın olaydan takriben bir yıl sonra meçhul kişilerce öldürülmesi…

Ya, bu olayın Moskova’da  ancak üç ay geçtikten sonra yazılıyor olması '!

Bu katliamda Enver Paşa’nın parmağı var mıydı'

Sovyetler Birliği, Mustafa Suphileri kimin öldürdüğünü biliyor muydu'

Stalin’in istihbarat şefi  olarak bilinen Orjenidçe’nin  Enver Paşa’ya  Yahya Kâhya için ‘’ …arkadaşlarınızdan  ‘’ ifadesini kullanması…

Yahya Kâhya’nın ‘’ Sanki bütün bu işlerde ben tek başıma mıydım; her şeyi olduğu  gibi ortaya dökeceğim.’’  Sözü…

Kazım Karabekir’in bu olayla ilgili olarak ‘’ Hayatımla ve namusumla oynadılar. ‘’  şeklinde konuşması…

Enver Paşa ile Mustafa Suphi arasında bir olumsuzluğun yaşanıp yaşanmadığı…

                                                                            *

 Katliam konusunda  Mustafa  Kemal’in Mustafa Suphi ve TKP heyetini Trabzon’dan bir tekne ile Rusya’ya geri yollattığı ve yolda da öldürttüğü  iddiaları ne kadar doğru…

Geri yollatmasının bir mantığı var. ‘Öldürttü  ‘ iddiası ne derece doğru bilinmiyor.

Ya Enver Paşa’nın Mustafa Suphi cinayetini kendi taraftarlarının kendisi adına işlediğini öne sürmesi '

Yahya Kâhya’nın Ankara’dan çok Enver Paşa’ya olan bağlılığı…

                                                                               *

Başta Mustafa Suphi olmak üzere, Sabahattin Ali ve diğer demokrasi  şehitlerinin katledilmesiyle ilgili suskunluk ve bilinmezlik son bulmalı.

Güven ve istikrar için bir devletin tarihinde faili meçhul cinayetler bulunmamalı.  Bu ayıp yer almamalı.

 100. yılında Mustafa Suphi ve yoldaşlarına  özlem ve saygıyla…