Beni devlet okuttu. Yoksa üniversitede okuyabileceğimi sanmıyorum. 1989 yılında mecburi hizmet karşılığı olarak PDR bölümüne derece ile girdim. O yıl ilk kez başlayan Başbakanlık Bursunu aldım ve okuyabildim. Yalnız koşul şuydu; Öğretmen yetiştiren bir fakülteyi tercih etmeli ve ilk on tercihim içinde olmalıydı. Yerleştirildiğim puanla Boğaziçi/ ODTÜ vb. gibi üniversitelerin psikoloji/sosyoloji /felsefe bölümlerine girebilmem mümkünken 9 Eylül PDR'yi yazdım. Çünkü bu bölümde derece yapabilir bursu kazanabilirdim. Hesap tuttu. Pişman değilim, hiç de olmadım İzmir de okumuş olmaktan.

Okulu da fena derece ile bitirmedim. Devlet mezun olduğum ay beni işe aldı, mecburi hizmetim vardı çünkü.

Önce Zonguldak, Ardından Safranbolu ardından da İzmir'e atandım.

93 ten beri Psikolojik Danışman olarak devlet okullarında çalışıyorum.

İki defa yasal hakkım olan (6.şar aylık) ücretsiz izne ayrıldım. Annem kansere yakalandığında bu kez 6. ay ücretli izin verdiler.

Sonra benim tükürük bezlerimde bir tümör çıktı. Panik tabi. İyi huylu mu kötü huylu mu derken o yıl bütün izin haklarımı bitirdim, özel tüzel hastane hastahane gezerken okula gidemediğim ve telaştan belgelendiremediğim sevklerim oldu.

Çalıştığım okulun müdürü beni çağırdı odasına; 'Öncelikle hatırımı sorup, geçmiş olsun, acil şifalar diliyorum' diyerek, gelmediğim günlerle ilgili sevk ve belgelerimi idareye teslim etmemi istedi. Eksiklerim vardı.

"Müdürüm ben can telaşına düştüm, biliyorum birkaç belgem eksik, sadece sevk belgelerimi gittiğim kurumlardan toplamam lazım ancak bu belgeleri şu anda toparlayacak kafa bende yok. Tabi ki siz görevinizi yapıyorsunuz, ne gerekiyorsa yapın lütfen. 10 gün sonra ameliyatım var" dedim.

Müdürümün bana söyledikleri benim için çok önemliydi:

"Bakın Ümit Hocam, şu günler öğrencilerimizin üniversiteye tercih günleri, bu evlatlarımızın geleceklerini belirleyecek bir hayat memat meselesi. Sizin rahatsızlığınız ve haklı telaşınız onlarla ilgilenmenize maalesef engel oluyor. Sizi anlıyor olmakla beraber, biz burada KAMU ÇIKARLARINI GÖZETMEK zorundayız. Birlikte düşünelim, acaba ne yapabiliriz'" dedi.

Bir an bile tereddüt etmedim: Hemen o an ameliyatımı yapacak doktoru arayıp ameliyatımı ötelemek istediğimi; çünkü öğrencilerin tercihlerinde onlara danışmanlık yapacağımı söyledim.

Cerrahım; "Hocam, zaten bilmem kim hocanın ricasıyla sizin ameliyatınızı bu tarihe alabildik, eğer iptal edersek en az 5-6 ay sıra beklersiniz. Sizden ve sağlığınızdan önemli m? " dedi.

- Olsun hocam, ben bugün bir şey öğrendim: Bu hayatta KAMU ÇIKARI diye bir şey varmış.

Velhasıl, ben ameliyattan vazgeçerek çalışmaya devam edip öğrencilerimin tercihlerinde danışmanlığımı yaptım ve sonra başka bir ilin hastanesinde ameliyat sırası bularak ameliyatımı oldum.

Bu anlattığım Müdürüm benimle aynı düşüncede olmasa da işini iyi yapan, devletin, Kamu Çıkarının ve bireyin ne olduğunu bilen müdürden çok İNSAN VE ÖĞRETMEN olan bir müdürdü.

Öğrenmeme vesile olduğu için minnet duyarım.

25 yıldır devletin bir memuruyum. Ne idareciler gördüm: devletin verdiği kömürü, fotokopi kağıtlarını satanlar mı dersiniz, hiç hak etmediği halde maaş alanlar mı dersiniz daha neler.

Ama yukarıda örneğini verdiğim, KAMUYU bilen insanlar da var: Öğretmenlerimiz, doktorlarımız, işçilerimiz, bürokratlarımız var. Rehberimiz,  örneğimiz olmaları dileğimle...