SON MÜHÜR-HABER MERKEZİ/1071’de kesin Türk zaferiyle sonuçlanan Malazgirt Savaşı’nın 950’nci yılını kutlayarak konuşmasına başlayan Milliyetçi Hareket Partisi İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu, Sakarya Meydan Muharebesi’nin ve Malazgirt Savaşı’nın, öneminden bahsetti. Prof. Dr. Kalyoncu, milli günlerin gençlere ayrıntılı bir şekilde aktarılmasının, milli birlik ve milli ruhu yansıtması açısından önemli olduğunu vurgulayarak, “Özel günlerimizi gençlerimize daha detaylı ve ayrıntılı şekilde aktarmalıyız. Bunlar önemli anlar. Milletler sıkıntıya girebilir, problem yaşayabilir. Böyle yurt edinme, yurdu koruma amaçlı savaşlar, millet tarihine mühür olarak konur ve yerleşir. Milletin hafızasında canlı ve taze tutulmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Genel Başkanımız Bahçeli de ordaydı, çok güzel mesajlar verildi” şeklinde ifade etti.

“Müsilaj doğada kendiliğinden oluşuyor”

Geçtiğimiz aylarda ülkenin gündemine oturan müsilaj sorununa değinen Prof. Dr. Kalyoncu, müsilaj oluşmasını tetikleyen başlıca nedenlerden birinin kirlilik olduğunu söyledi. Tam sebebinin bilim insanları tarafından bulunamadığını belirten Prof. Dr. Kalyoncu, “Su sıcaklığı, müsilajın artış nedenlerindendir. Müsilaj dediğimiz şey ötrofikasyondur. Kirlilik, bu süreci tetikliyor. Bakterilerin aşırı çoğalmasıyla oluşan sorun, diğer organizma ve tehditleri engellemek için toksik maddeler salgılıyor. Bu da müsilajı oluşturuyor. Azot, fosfor bu organizmalar için gerekli elementler. Canlıların her yerde yapabileceği bir süreç. İç sularımızda da görünmeye başladı. Burdur Gölü’nde de meydana geldi. Aynı olay, fakat son ürün farklı çıkabiliyor. İzmir Körfezi’nde de göründü, kırmızı renginde kıyı şeridinde.  Kirlilik varsa, müsilaj da oluşur. Çözümü, bakanlığın yayınladığı yönergeleri takip etmek” dedi.

“Derin deniz deşarjı kontrol altına alınmalı”

Denizlerdeki kirliliğin başlıca sorunlarından birisinin de, arıtma problemleri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kalyoncu, derin deniz deşarjının bir an önce kontrol altına alınması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Kalyoncu, Marmara’da yapılan deşarjın, Karadeniz’e gidip tekrar geri döndüğünü ifade ederken, ileri biyolojik arıtma tesisleri kurulması gerektiğini açıkladı. Prof. Dr. Kalyoncu, “Derin deniz deşarjının, en son arıtımına kadar ileri biyolojik arıtımla yapılması gerekiyor. Arıtma tesislerini çıkış suyunu alıcı ortama zarar vermeyecek şekilde yapmak gerekir. Türkiye için acil yapılmalı. Marmara’ya bıraktığımız arıtma tesis suyunu kullanmamız gerekiyor. O halde çıkması lazım. İstanbul’da su problemi yaşıyoruz. Çözüm yollarından biri budur. Arıtma tesislerinden elen suların yeşil alanlarda bile kullansak ülke olarak, büyük miktarda su kazancımız olur” şeklinde konuştu.

“Su sorunu, milli güvenlik meselesi haline geldi”

İklim değişikliğinin bir sonucu olan kuraklık sorununun, Türkiye’nin gündemine net bir şekilde girdiğini aktaran Prof. Dr. Kalyoncu, uluslararası anlaşmaları takip edip, iklim değişikliğine ülke olarak ayak uydurulmasının altını çizdi. Prof. Dr. Kalyoncu, “Karbon salınımını ülke olarak kontrol edemeyiz. Dünyanın su sorununu biz kontrol edemeyiz. Ancak, uluslararası anlaşmalardaki yönergeleri takip edip, üstümüze düşen görevleri yerine getirerek ülkemizi koruyabiliriz. Geleceğe hazırlanma açısından, bu değişen doğa olaylarına uyum sağlamalıyız” diye konuştu.

“Kırsalda yaşanan selle İzmir’deki bir değil”

Kastamonu’da yaşanan sel felaketleri hakkında konuşan Prof. Dr. Kalyoncu, dere yataklarındaki evlere belediyeler tarafından verilen imar iznini eleştirdi. İklim değişikliği neticesinde değişen hava şartlarıyla birlikte, bir ayda yağacak yağmurun bir saate yağabildiğini söyleyen Prof. Dr. Kalyoncu, “Oluyordu zaman zaman, fakat bu kadar olmuyordu. Bu alanlar için dere yataklarını dolduran vatandaşlara, belediye tarafından imar hakkı da verildi da ruhsat verildi. Dere yataklarındaki evler için kentsel dönüşüm gerekiyor. Bir ayda yağacak yağmur 1 saatte yağıyor. Müsilajda olduğu gibi uyum sağlamamız gerekiyor. Suyu nehirde taşkın yapmadan tutmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Kırsal kesimde yaşanan sel felaketleriyle, İzmir’de yaşanan taşkınların bir olmadığının altını çizen Prof. Dr. Kalyoncu, İzmir’de yaşanan taşkın sorununun, mühendislik hatalarından ve altyapı eksikliğinden kaynaklandığını öne sürdü. Prof. Dr. Kalyoncu bu durumu, “Balçova Sanayisi dere yatağının üstünde. Sanayi Sitesi yaparsanız, bunun da önlemini almazsanız gelen su her tarafı basar. Sanayideki tüm dükkanların içi rutubet dolu. Dere yatağının içine imar verirseniz vatandaşa zarar verirsiniz. Tatbikat Camii’nde yeraltına almışlar dereyi. Dört metre genişlikte gelen dere yatağı orada 2 metreye sıkıştırılıp üstü kapatılmış. O kısma kadar sel yok, ondan sonrasında 45 aracı götürmüş, camiye girmiş depolara girmiş. Bunu afete bağlamak yanlış. İzmir’de mühendislik hatalarından kaynaklı sel var, belediyenin sorunları. Sel bölgelerinde yanlış olan, dere yatağına bina yapmak oraya izin vermek. İklim değişikliğiyle birlikte, bunu sürekli yaşayacağız. Şehirlerimizi ona göre hazırlamamız gerekiyor. Bu sürekli olacak” diyerek açıkladı.

“Tunç Soyer, Körfez kirliliğiyle ilgili konuşuyor ama bir şey yapmıyor”

Prof. Dr. Kalyoncu, Tunç Soyer’in yüzülebilir bir İzmir Körfez hayali ile ilgili şunları söyledi:

“İzmir Körfezi’nin kirliliğiyle alakalı Tunç Soyer, bir şeyler söylüyor ama bir şey yapmıyor. Yüzülebilir körfez hayalinin olmayacağını biliyor. Yağmur suyu kanallarıyla kanalizasyon kanallarını birbirinden ayırmadı ki. Körfeze, arıtmada fazla yük olunca, kapasiteyi geçtiği için kirlilik pompalıyor. İzmir’in de su problemi var. Bu kanalların ayrılıp yağmur suyunun biriktirilmesi gerekiyor. Tahtalı Barajı yarın yetmeyecek. Oradaki köylüler de diyor, bazı zamanlar foseptiklerden taşan suların oraya girdiği söyleniyor. Bize su lazım. Bunu depolayabilme yöntemi suyu toplayıp bir yere koymak, bu kadar basit. Koku başladı. Ve daha çok kokacak. Sıcaklık arttıkça kimyasal reaksiyonlar da daha fazla oluyor. Çürümeler ve bozulmalar da hızlanıyor, daha fazla koku üretiyor. Bunun önlenebilmesinin yolu arıtma tesislerine giden suların yağmur suyunu gitmesini engellemek. O kapasiteyi aştığınızda, sistem kendini bypass eder. İzmir Körfezine gönderirseniz, ki 25 metreye deşarj ediyor İZSU, bunları arıtamazsanız İzmir Körfezi’ni kirletirsiniz. Bazı yerlerde lağım girişleri görünüyor. Çıkıp yüzeceğim oradan oraya gideceğim demek, hoş değil”

“İzmir’in mi başkanısınız yoksa Gediz’deki illerin başkanı mı?”

İzmir’i kurtaracağım diyerek yola çıkan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, Gediz Havzası’nda dört günlük bir inceleme yapmasını sertçe eleştiren Prof. Dr. Kalyoncu, Başkan Soyer’in yetkilerini bilmesi gerektiğini dile getirdi. Prof. Dr. Kalyoncu, “Gediz Havzası Yönetim Planı, 2019’da yürürlüğe girmişti zaten. Bu planda İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düşen görevler var, bunları yerine getirmiş mi? Kendi işini yapmak yerine, Kütahya’da orada burada neden dolaşıyor? Dört günlük gezi yapıp geldi. Gediz’in mazharında toplantı yaptı. Tamam da, gezinin parasını kim karşıladı? Belediyenin parasını mı harcadı? Milletin cebinden gidiyor. Yetki alanı değil bir kere, gezinti yapıyor. Bunun haricinde su numunesi almamış. Bilim insanlarının bile bakanlıktan izin alması gerekiyor. Yetkinizin dışında çünkü. Onu da yapmamış. Ben Küçük Menderes’teydim. Orada yatak düzeltme çalışmaları vardı onlara baktık. Orada büyük bir kirlilik yükü var. Büyükşehir’in yetki sorumluluğunda. Oranın yönetim planı 2020’de devreye girdi. Tüm araştırmaları çalışmaları yapıldı, o projede ben de varım. Buralarda Tunç Soyer’in faaliyeti yok. Manisa’da belediyelerin ne yapması gerektiğini söylüyor da kendi sınırları içinde bulunan organize sanayi bölgelerinin durumu, kirliliklerin durumu Küçük Menderes’i nerelerin kirlettiğini çıkıp açıklasın. İzmir il sınırları içinde. Bu tamamen şovdur. Gediz’de gezdim maddeler açıkladım, baktım, bir şey yok” şeklinde konuştu.

İzmir’de trafik sorunu: “Başka bir trafik mümkün”

İzmir’de yaşanan trafik sorununu, yaya geçitlerini kapatarak çözülmeyeceğini belirten Prof. Dr. Kalyoncu, Tunç Soyer’i yalnızca konuşmakla suçladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Tunç Soyer döneminde hiçbir iş yapmadığını iddia eden Prof. Dr. Kalyoncu, “Yaptıkları işlerde bir şey yok. Siz vatandaş olarak, bu adam geldikten sonra bu iş yapıldı diye bir şey aklınıza geliyor mu? Başka bir trafik mümkün geliyor benim aklıma. ‘Başka Bir Tarım Mümkün’ dedi. Tarım dairesini başındaki ziraat mühendisini alıp sosyolog atadı. Bunlar tabelalarda var sadece. Tunç Soyer yalnızca konuşuyor. Saat beş altıda gündüz vakti çöp arabalarının trafikte ne işi var? İkinci kordonda önümde görüyorum. Bunun akıl alır tarafı yok” diye konuştu.

Yeni yol yerine, var olan yolların üzerine kat çıkarak trafik sorununa çözüm öneren Prof. Dr. Kalyoncu, “Dört şeritli yoldan gelirken, iki şeritli yola bağladığınızda sıkıntı çıkaracaksınız bu açık ve net. Yol yapılacak yer bulamıyorsanız katlı yol yapın. Zorda kaldığınızda köprülerde film seyrediyorsa görür, üstten bir yol gidiyor, alttan bir yol gidiyor. Köprü gibi kaldır oradan devam et. Tunç Soyer’in umrunda değil ki” sözleriyle, önerisini anlattı.

“Karakılçık buğdayını kendi bulmuş sanıyor”

Tunç Soyer’in, “Başka Bir Tarım Mümkün” projesiyle İzmir’de başlattığı tarım çalışmalarına değinen Prof. Dr. Kalyoncu, Karakılçık buğdayının, Anadolu’da uzun yıllardır hasadı ve dikiminin olduğunu öne sürdü. Prof. Dr. Kalyoncu, “Köy Kooperatifi’nde eşi bulunuyor. Belediyenin buradan alım yapması etik değil. Başka bir tarım dediğinizde bir katkınız olmalı. Ülke bilmiyor muydu ata tohumunu? Şov yapıyor sadece. Kafasına şapka takarak orada burada çiftçi olunmuyor. Şapka takarak komünist de olunmuyor” diyerek Tunç Soyer’i eleştirdi.

“Binasının depreme dayanıklı olmadığını bilmeyen başkan bu şehri yönetemez”

İzmir Büyükşehir Belediyesi Binası’nın, yaşanan İzmir depreminin ardından yaşadığı süreci gündemine taşıyan Prof. Dr. Kalyoncu, Başkan Soyer’in bu binanın depreme dayanıklı olmadığını bilmediğini iddia etti. Prof. Dr. Kalyoncu, “Kendi binasının depreme dayanıklı olup olmadığını bilmeyen başkan, bu şehri yönetemez. Onu öğrenmeden önce direk boyamaya girmiş. Boyadı. O bina yıkılacak, devleti zarara uğrattı. Milletin parası bu. Suya kaç kere zam yaptı salgın döneminde? İnsanlarımızın evlere kapandığı dönemde zam yapmak neden? Deprem komisyonuna verdiği raporda, yüzde 36 kaçak yapı var dedi. Kaç bina yıkmış? Geldiği günden beri kaçak yapılaşma için ne yaptı? Kaçakların hiçbirine müdahale etmedi. İzmir’de belediyecilik yapmıyor, sadece konuşuyor” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilişim