Türkiye Beyazay Derneği İzmir Şube Başkanı Ayşe Engür, Ayşegül Koç ile Gün Başlıyor programında engelliler için geliştirdikleri projeleri, engellileri sosyal ve iş hayatına kazandırmanın yollarını, çocuk eğitiminin öneminin aslında 0-3 yaş arasında da çok önemli olduğunu ve pek çok konuyu ele aldı. İşte Engür'ün konuşmasında öne çıkanlar:

BEYAZAY DERNEĞİ NEDİR?

Beyazay Derneği'nin ilk kuruluşunda katkı koyan arkadaşlarımız görme engelli. 1988 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nden bir grup üniversite öğrencisi, kendileri görme engelli oldukları için, çalışmalarını biraz daha geniş kitlelere ulaştırmak, görme engelli olan arkadaşların mağduriyetlerine destek olabilmek amacıyla bir çalışma içerisine giriyorlar. Aslında bu dönemde  bir dernek kurulmuyor, onlarınki biresel çalışma. Daha sonra bundan fayda faktörü artınca daha kurumsal bir yapıya geçmek istiyorlar. Bu anlamda 1997 yılında ilk kez Beyazay Görme Engelliler Derneği olarak kuruluyor. Bu faydalı çalışmalar süre içinde arttıkça kurumsal kimliğin içerisine biraz daha yeni şeyler katarak ilerleme süreci oluyor. 2007 yılında Türkiye Beyazay Derneği görme engellilerin de içinde olduğu tüm engelli gruplarını kapsayan  kamu yararına özel bir dernek statüsünde çalışmaya başlıyor...

BEYAZAY DERNEĞİ ÇALIŞMALARI


Türkiye Beyazay Derneği Türkiye yapılanması şuan 80 şube, 6 şube olarak yurtdışı yapılanmamız da var. Türkiye'deki yapılanmada bazı illerde konumu gereği birden çok şube de olabiliyor. İzmir'de de bundan önceki süreçte 2 şubemiz vardı; Karabağlar ve İzmir şubesi olarak. Yapılanmada daha organize olabilmek adına tek şube olarak genel merkez bir karar aldı.  İnşallah İzmir'de Beyazay'ın faydalı olduğu alanları geniş bir şekilde yansıtacağız, yansıtmaya çalışıyoruz. Genel merkezimiz İstanbul'da. Genel merkezimizdeki onursal başkanımız, kurucumuz, Lokman Ayva çok değerli bizim için, kendisi görme engelli olarak Beyazay Derneği'ne çok büyük katkıları oldu, engellilerle ilgili çalışmalarda çok büyük emeği olan, son 20 yıldır engellilere verilen haklarda var olan biri. Kendisiyle gurur duyuyoruz. Mesela en son ''Aşmak İçin Hareket'' Biz engellilerle ilgili ihtiyaç duyulan her türlü alanı projelendiriyoruz. Örneğin görme engellilerin kendilerini ifade edecek bir alan mı yok? Hemen orada bilgisayar eğitimiyle onların nasıl yapacağını projelendirip o alana kayıyoruz. Görmemenin engel olmadığını düşündürecek bir programla onları toplumla entegre ediyoruz. Meslek edindirme kursları, meslek edinmek engelliler için çok önemli. Bugün mesleği olmayan bir engellinin hayatta kalabilmesi sadece devlet desteğiyle olduğu zaman yaşam standartları çok sıkıntılı hale geliyor. O yüzden çeşitli kurslarımız var. Özellikle Denizli'de şuan pike dikiş kursları var, başka illerde çanta, uygulamaları, el becerileri gerektiren çalışmalar var. Görme engelliler için kitapçık hazırlanması, bunların değıtılması... Biz, bize gelen isteğe çözüm noktasından baktığımız için hem proje hem bireysel açıdan bakıyoruz. Şimdi Ramazan'dayız, şuanda bir data oluşturmaya çalışıyoruz, daha geniş kapsamlı, inşallah her bireyimize ulaşmaya gayret edeceğiz. 
Her doğan bireyin sağlıklı büyüme şansı olduğu kadar engelli olma şansı da var dolayısıyla şimdiden bu mağduriyet ihtimalinin planlamasını yapmak, geleceğe iyi bir yatırım yapmaktır. Özellikle engelli farkındalığı çok önemli. Erişebilir bir düzen oluşturmak adına toplumsal olarak yeni bir bakış açısıyla ele almalıyız bu süreci. Çünkü engellilik artık sadece gördüğümüzle bitmiyor. 
Ben kendim de eğitim sektöründeyim. Çocukların şu pandemi döneminde bile evde kaldıkları sürede gözle görülmeyen ama davranışsal olarak gelişim geriliği dediğimiz birçok sorunlarla karşılaşıyoruz. Son zamanlarda özellikle dikkat dağınıklığı, çocuklarda hiperaktivite, algılamadaki hız, çok fazla bilgi yüklenmesinden dolayı iletişim becerilerinde çok büyük sıkıntılar gözlemliyoruz. 0-3 yaş çok kıymetli, yani erken çocukluk dediğimiz üç yaş sonra değil aslında temelde verilmesi gereken eğitim. Mesela çocuğunuz 2 yaşında konuşmuyorsa ya da sese tepkisi yoksa bunu önemsemek gerekli. En iyi gözlemci aslında ebeveyn. Şimdi ''türkçeyi bilmiyor, ingilizce biliyor'' diyor aileler ve bunu ne yazık ki biraz da mutlu olarak söylüyorlar. Ana dilini öğrenmeden bir çocuğun ikinci dilini kabul etmesinin sağlıklı olmadığını söylediğimizde bu konuda farklı görüşlerin olduğunu söylüyorlar. Dil ve anlatım sağlıklı olmadığı sürece iletişim becerisi de gelişmiyor. İletişim en önemli sosyalleşme ağımız. Bugün bilgiye her kanaldan ulaşabilirsiniz. Ama bilginizi aktarmanız da gerekiyor. 

ENGELLİLERİN İSTİHDAMI

Devletimiz bu konuda gerçekten ciddi adımlar atıyor. Devlet kuruluşlarında engelli istihdamı için var. Devlet kadrolarında engelli istihdamının yüzde 82'si dolu. Özel sektöründe bu istihdamı açmaları gerek diye düşünüyorum. çünkü devlet bu anlamda kendi kontrolünde, kendi bünyesindeki alanları güçlendiriyor, kadrosunu kuruyor. Ama özel sektöre de şöyle haklar veriyor, siz engelli istihdam yaratırsanız, sigortasını biz öderiz diyerek de katkı koyabiliyor. Tabii her engellinin her ortamda her ortamda çalışacağı biraz özel sektördeki tercihe de bağlı olduğu için, daha çok büyük kuruluşlar engellilik düzeyinin kendi iş yapısına uygunluğuyla seçimlerde bulunuyorlar. Şu anda aslında kendi işkur üzerinden özellikle kendi özelliklerine göre iş arayan arkadaşlarımızın tabii ki talepleri değerlendiriliyor. Ama bizim ne yazık ki tüm insanlar için belki çalışma hayatındaki genel bir sorun olarak görüyorum. İş beğenmeme durumlarımız da olabiliyor. İşi beğenmek, işe emek vermek, işin bize sağladığı gelecek avantajlarını da düşünerek yola çıkmak lazım. Hiç kimse hiçbir şeyi elinde mükemmel bir şekilde sunmuyor. O yüzden, bazen arkadaşlarımızın çalışma gayretinin de olmasını, kazandırılan etkinliklerle, seminerlerle ve kurslarla edindikleri belgelerin geçerliliği üzerinden de geçme alanlarını kendilerinin de keşfetmesi lazım. Bizim derneğimiz de bu konuda zaten özellikle işkurla çok anlaşma sağlıyoruz. İşkurun engelli istihdamı öncelikli projelerini birlikte yürütüyoruz.

DEVLETTEN ENGELLİ MAAŞI ALMAK İÇİN HANGİ GEREKSİNİMLERİ KARŞILAMAK GEREKİYOR?


Şimdi burada sürekli almak, engelli aylığı bağlamaması şeklinde değerlendirilmesi gerekiyor bunun. Engelli aylığının bağlanabilmesi için yüzde 40 engelli olmanız ve tabii bunun sürekli engellilik kapsamında olması gerekiyor. Bunların süreklilik yazması için, tam teşekkürlü hastanelerin bu konuda çalışma kriterleri var. Siz sorun olan yönlerinizin puanlandırılması sonucunda elde edilen ve altında oradaki heyet raporunda yazılması gereken süreklidir kelimesi burada sizin engelli maaşınızı almanız için neden oluşturuyor. Bir çok engellimiz, yatarak hayatlarını sürdürüyor. Yani fiziksel yeterliliği olmadığı için, yanında ona birileri refakat etmesi gerekiyor. Devletimiz bu konuda da çok büyük çalışmalar yaptı. Ve en önemlisi birinci derecedeki aile fertlerindeki kişilerin gelir düzeylerine ilişkin maaş bağlama sistemleri var.


"ONLAR BİZİM GELECEĞİMİZ"


Çocukların gelişimlerinin aslında, sorun kökten başlanması gerekiyor. Aslında engellinin adı konulduktan sonraki aşama sürecin devamı niteliğinde oluyor. Ama ben, başlangıç aşamasını tespit etmenin ne kadar erken olursa, topluma kazandırma ve süreci yönetme şeklinin de daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Sorunun temel kaynağı bu. Erken çocuklukta ailenin çocuk yetiştirmede, kendi eksikliklerini çok iyi bir şekilde takip etmeli, ideal ebeveyn olmak için sadece çocuğuna hayır demeden büyütmenin doğru olmadığını kabul etmeli, sınırlar koymak adına, çocuğuyla ilgili iletişimini geliştirmeli, esneklik ve denge dediğimiz, yaşamın içerisinde olması gereken, hem esneğin hem dengenin de çocuk tarafından kabul edilmesini sağlamak gerekiyor. Yani çocuk sahibi olmanın artık genç yaşlarda olduğu bir dönemi geçiriyoruz. Bazen çocuk olarak dünyaya gelen canlının bizim bütün egolarımızı tatmin edecek ya da bizim yoksunluklarımızın hiçbir şeyini yaşamaması adına büyüttüğümüz canlının olmasına izin vermememiz gerekiyor. Çüünkü onlar bizim geleceğimiz. O çocuğun birey olarak toplumda yalnız kalabileceğini, ve kendi sorunlarıyla baş ederken, hayatı sadece ebeveyninin tanıttığı rollerde tanıyamayacağını, ve sonra daha çok mutsuz olacağını, onlara önceden hissettirmemiz lazım.


ENGELLİLER İÇİN RAMAZAN ETKİNLİKLERİ


Her sene biraz iç içe olmayı çok seviyorduk. Ve dolayısıyla yaptığımız çalışmalarda, hem onların duygularını biraz daha yakından öğrenmek, beklentilerine uygun planlamalar yapmak açısından güzel fırsatlar oluyordu ama bu sene biliyorsunuz pandemide bir araya gelme koşullarımız biraz sınırlı. Şu anda daha çok, onların ihtiyacı olacak şeyleri direkt götürerek ya da belli ortamlarda onlara sunarak yapmayı tercih ediyoruz. Tabii kendi beslenme ihtiyaçları konusunda zorlanabilen, bu anlamda da yiyeceklerini hazırlama aşamasında destek isteyenlere de bizzat sıcak kap olarak bir planlamamız var. Tabii önümüzde 23 Nisan var. 23 Nisan'da yine özel gereksinimli çocuklarla beraber etkinlikler planlıyoruz. Tabii bunların her birinde biraz da geri adım atıyorum. Çünkü pandemi süreci normal gelişen bir süreç olmadığı için her şeyin önüne taş konabiliyor. Önce sağlıklı olmak ve bu yapmak istediklerimizi belli bir plana yayarak, zamanlama uygun olduğu zaman da gündeme almak en hızlı yapılacak uygulama diye düşünüyorum.


 

Editör: TE Bilişim