Merhaba sevgili okurlarım ...

Uzun bir aradan sonra sizlere yeniden yazıyor olmam ne harika. Diliyorum hepiniz bu pandemi sürecini ve diğer tüm zorlu yolculukları sabır ve meşakkatle, geleceğe dair umutlarınızı her daim yeşerterek deneyimliyorsunuz.

     Bugün yaşadığınız her ne ise, dünün yansıması olduğunu,  bugün başlattığımız her şeyin asıl tohumlarının belkide çok uzun bir geçmişte atıldığını,(ör; bugün bir ögretmenseniz, bu annenizin ya da babanızın bir hayali olabilir) zamanın temsilcisi Satürn'ün görevi biz gözlemleyiciye öğretmek, kainatın mutlak yasası; kendi içinde "devinim ve değişim" olan dolayısı ile değişmesi veya çözümlenmesi gereken bir şey olduğunda da antik Yunan filozofu Aristo'nun "töz" tanımına yani, başlangıcına gitmek gerekir.

Ne zaman başladı ? Sorusu bizi, çok geçmişlere, bilinmeyen geçmişlere kadar götürebilir. Mesela sizin fiziksel olarak ilk hücre atomunuz,  annenizin değil, anneannenizin rahminde oluşmuştur.

     Bu yolculuk farkında olalım veya olmayalım hepimizin yaşam ipliğı (DNA, kader yolu) üzerinde yürüdüğü Konfiçyus'un "yol" tanımını yaşamla ilgili felsefesini anlattığı doktirinine doğru eğrilir.

Biz insanlar "zaman ve mekan" kavramları üzerinden yaşam ve gerçekliği algılarız. Zaman algımıza kısaca ard arda, mekan algımıza ise yanyana diyebiliriz. Bu ard arda ve yanyana olan iki boyutu;  bilinçdışımızda, geçmişten getirdiğimiz deneyimlerin aşinalığı ile (Astroloji'de GAD, 12. ev  ) üç boyutlu; olay - örüntü ve kavramları geçmiş referanslarların etkisi ile güncel yaşamı içsel olarak okuruz. Dördüncü boyut ise; zamanı nasıl okuduğumuz gerçekliğidir. İşte burası, Satürn'dür. Bir ilişki kurduğumuzda, aslında bu sadece bir deyimdir. Bu deneyimde olmamız ve öğrenmemiz gereken süreç ne kadarsa, bizim içinde yaşadığımız ilişki deneyimi de o kadardır.

Farkındalık oluşma süreci herkeste farklı oluşabilir. Bu sebeple bir çok insan "kaybettiğinde anlar" gibi, aslında ne istediğinin farkına böyle bir deneyimle varmasıdır. Bunu fark ettiğinde, bir sonraki deneyiminde aynı davranışı tekrarlamamış olmasıdır.

    Karma Astroloji felsefesinde ruhun bu dünyaya enkarne olmasını üç ana başlıkla anlatabiliriz.

Ruh Niçin Bu Dünyaya Gelir? Soru budur.

Bu felsefenin cevapları ise üç ana başlık ile özetlenebilir:

1. "Arzu" dur. Şu şekilde bunu açıklayabiliriz:

Ruhen yarım kalan, dünya gözüyle görülmesi veya sahip olunması istenilen veya doyum talep ettiğimiz şey için. Ki bu, Venüs'ü temsil eder.

6 Ekim'de gerçekleşen Terazi yeniayı yöneticisi olan,Terazi içeriğinde ilişkiler üzerindeki hak ve hukuku anlatan Venüs; "doğma arzusu" tanımlı bir sembolizmadır.

2." Amaç"tır. Mars ve Pluto sembolizmaları olarak anlatmak mümkündür. Kişinin yaşam arzusunu harekete geçirecek "eylem ve yapabilite" sini anlatır. Ki, bahsettiğim Terazi yeniayında Ay, Güneş ile Mars partil kavuşumdadır.

3." Lutuf'tur. Bu da Satürn'dür. Yaradan madde formunda bize "zaman" vererek bu dünyada deneyimlemeyi arzu ettiğimiz şeyleri yaşamamızı sağlar. Ki; bu bize Yaradan'ın lütfudur. Ayrıca, üzerinde emek verdiğimiz, kendimizi geliştirdiğimiz, öğrendiğimiz her şey bize lütuf olarakta hizmet eder.

     İşte böyle bir Terazi ve denge içinde insan varolmuş, Yaradan'ın biz insanlardan arzusu olan "bilinmek için yarattım" kelamlarının açıklaması da bunlardır. Arzu = Sevgidir.

Ve yıllar önce yayınlanan bir makalemde tarif ettiğim gibi;

"Sevgi her şeyin üstündedir,

Her şeyin üstesinden gelir."   

Öğretilerimde anlattığım ve kainatta ilk kez kelam olarak açılımını yaptığım "Ruhun Matematiği" tanımı bu ilişki denklemlerini anlamak, kavramak ve çözümlemek üzere kuruludur. Terazi "sen" dediğimiz, karşımıza aldığımız kişi/ler olarak horoskopta yerini almıştır. Bunun sebebi, kendi iç dünyamızı bize "ayna"lamakla görevli kişilerin yaradan tarafından gönderilmesi, ruhun uyanışına hizmet etmeleridir. Bu sebeple Satürn Terazi burcunda yücelir. Bu sebeple karşımızdaki her insan bir lütuftur. Bunu çok basit bir örnekle şöyle anlatabilirim; eğer bir ilişkinizde aldatılma gibi bir deneyimle karşılaştıysanız, aslında bu sizin böyle bir durumdan özgürleşmeniz, bir sonraki adımda nasıl seçim yapacağınızla ilgili farkındalık oluşturan bir lütuftur ve Yaradan bunu size lutfetmiştir. Bu gibi bir deneyimde duygular devreye girer. Bilmemiz gereken duygular ve zihin arasındaki bağların nasıl işlediğidir. Çünkü duygular bilindışı kayıtlarımız,  yani geçmiş bilgilerle çalışır. Zihin ise, gelecek odaklıdır, geleceğe yönelik çalışır. İşte Satürn tam bunların ortasında zaman tanımını bize anlamamız, içinde bulunduğumuz handikaptan çıkmamız için gönderilen lütuftur. "Zaman her şeyin ilacıdır." Sözleri, Satürn'ün lütfunu anlatmaktadır. 

Önemli bir dipnot olarak belirtmek isterim ki; Merkür retrosu genel geçer tanımlardan çıkarak,  geçmişte yaşadığımız ve gelecek korkuları olarak bugüne taşıdığımız ilişki örüntüleri fark etmemiz için bir lütuftur. 

İlişkilerimizi bir kefeye koyup, ölçmemiz gereken bir sürece adım atıyoruz. Hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını, aynı nehirde iki kez yıkanılamayacağını idrak edebildiğimiz "ölçüde" ilişkilerimiz şekil alacak. Buna göre yargı yapmak en doğrusu olacaktır. Çünkü; yargılanmamak gibi bir tanımı bizim bilinç yapımız tanımıyor. Çünkü ; Yargı =  İnanç'tır.

Çünkü; bizler inanç olamadan yaşayamayız.

Ancak şu mümkündür; "neye inandığını fark etmek" işte ilişkileri kefeye koymakta budur.

Zira; 

Hakkın Terazi Hak'tır.

Bu yaradanın kesin hükmüdür.

Kozmik sistem sadece bana göre değil, bize göre işlemektedir. Dolayısı ile, aldatılan biri ne kadar haklıysa, aldatan biri de o kadar Hak'lıdır. (ikinci Hak kelimesi Yaradan'ı anlatır.)

Bu gibi deneyimleri yaşamamak için Aristo'nun erdemlerle ilgili etik ve ahlak tanımlarını bir kez daha yaşamımızda tezahür ettirmemiz gerekir.

Sevgili okurlarıma, sevgilerimle. ..